1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Vonili “kayıplar”ın izinde…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Vonili “kayıplar”ın izinde…

A+A-

Bu fotoğraf çekildiğinde Vonili küçük Eleni, bir süre sonra annesi dışında tüm ailesini 1974 savaşında yitireceğinden habersizdi… 11 yaşındaydı, 57 yaşına geldi… “Kayıp” ailesinin bulunmasını hala bekliyor…

 

sevv-002.jpg

 

Sayfada gördüğünüz bu fotoğraf çekildiğinde Vonili küçük Eleni, bir süre sonra annesi dışında tüm ailesini 1974 savaşında yitireceğinden habersizdi…

Bu fotoğraf çekildiği zaman 10 yaşlarında falan olmalıydı, ilkokulda, sınıftaydı arkadaşçıklarıyla ve öğretmenleri de başlarında duruyordu…

1974’teki savaş, Voni’yi (şimdiki adı Gökhan) çok kötü vurmuştu – bu köyden pek çok “kayıp” hala bulunamadı…

Küçük Eleni, 1974’te henüz 11 yaşlarında bir çocuktu – anneciğinin dışında tüm ailesini savaşta kaybetti… Kızkardeşini, erkek kardeşlerini, babasını, amcalarını…Yeğenlerini…

Onunla 28 Şubat 2020’de buluştuk ve röportaj yaptık. Sofoklis Sofokleus arkadaşımız ayarlamıştı bu görüşmeyi – Voni muhtarı Yorgos Andoniu da vardı görüşmemizde, onunla daha önce görüşmüştüm ve bana “kayıplar”la ilgili çalışmalarımdan ötürü bir plaket takdim etmişti…

Bu röportajımıza, babası yine Voni’den “kayıp” edilen Hristalla Kannauridu da vardı – onunla da konuştuk… Hristalla’nın ailesiyle Eleni’nin ailesi kapı komşusuydular ve Voni’den ayrılmaya karar verdiklerinde yolda Eleni’nin ablası Yeorgia, Türk savaş uçakları bombardımanında vurulacak ve kan kaybetmeye başlayacaktı… Hristalla’nın babası, Yeorgia’ya yardım etmek üzere geride kalacaktı… Sonuçta çekip gitmiş olsaydı oradan, şimdi çok büyük olasılık hayatta olacaktı ancak köye koşmuştu, kanlar içinde, yaralı olarak yerde yatan Yeorgia için yardım getirmeye…

Yeorgia kan kaybından ölüp gitti, onu gömmelerine izin verilmedi – onun yeri hala bilinmiyor… Voni’nin dışında bir yerde “kayıp”… Hristalla’nın babası Pavlos Kosti Artagas da bir sure sonra soğukkanlılıkla öldürülüp “kayıp” edilecekti – geçtiğimiz günlerde ona Voni’deki Kayıplar Komitesi kazılarında bulunanlardan birisinin de babasının olduğu haber verildi ve yarın laboratuvara giderek babasından geride kalanları görecek Hristalla ve bir cenaze töreni düzenlemeye girişecek…

Eleni henüz o noktada değil çünkü onun babası ve erkek kardeşi resmi “Kayıplar Listesi”ne bile konmamış… Kazılarda kazara bulunurlarsa, ne ala – ancak onun dışında, Kayıplar Komitesi ne yazık ki “Kayıplar Listesi”ne adı şu veya bu gerekçeyle konmamış olanlar için araştırma da yapmıyor, kazı da yürütmüyor… Tesadüfen bulunurlarsa, ne ala… Bulunmazlarsa, bu ailelerin acıları da katlanarak sürüyor… Adamızın kuzeyinde de, güneyinde de, tablo böyle…

Eleni’nin henüz 15 yaşındaki kardeşi Kostas Stavraki Yiangu, 59 yaşındaki babası Yiangos Theoharus Stavraki, 22 yaşındaki kızkardeşi Yeorgia Stavraki Yiangu, Eleni’nin askerde olan ve 20 Temmuz 1974’te terhis edilmesi gereken ancak savaş nedeniyle terhis edilemeyen abisi Stavros Stavraki Yiangu, babasının kardeşi yani amcası Theoharis Tehoharu Stavrakis, onun oğlu ve Eleni’nin yeğeni Adreas, Değirmenlik’te bulunan ve oradan Minareliköy’e giden amcası Hristodulos Theoharus Stavraki de “kayıp”tı… Yakın ailesinden tam yedi “kayıp” vardı Eleni’nin… Eleni’nin yeğeni Andreas’tan geride kalanlar, Çatoz’daki kazılarda bulunmuştu…

Bu acılı genç kadın, onun Voni’deki kapı komşusu, yakın arkadaşı Hristalla Kannauridu ve Voni’nin muhtarı Yorgos Andoniu’yla röportajımıza arkadaşımız Sofoklis Sofokleus yardımcı oldu, Rumca’dan İngilizce’ye çeviri yaparak, işimizi kolaylaştırdı… Tümüne de bu önemli röportajlar için çok teşekkür ediyorum…

Onlarla röportajlarımız şöyle:

SORU: Sevgili Sofoklis, elinde bir rapor var, Eleni’ye Kıbrıs Cumhuriyeti makamları tarafından verilmiş – Rumca olarak yazılmış… İstersen bunu tercüme ederek röportajlarımıza başlayalım…
SOFOKLİS SOFOKLEUS:
Evet… Elimdeki raporda şöyle yazmaktadır: “(Eleni’nin babası) Yiangos Theoharus Stavrakis, ailesiyle birlikte Voni’de yaşamaktaydı… 14 Ağustos 1974’te Türk askerleri ilerlemeye başladığında, ailesiyle birlikte köyde enklavda kalmak durumuna düşmüştü. 16 Ağustos 1974’te oğlu Kostas ve diğer köylüleriyle birlikte Türkler tarafından tutuklanmış ve köy kilisesine konmuşlardı…

17 Ağustos 1974’te oğlu Kostas ile birlikte Yiangos Theoharus’u ve üç kişiyi daha bazı Kıbrıslıtürkler Voni Kilisesi’nden alarak bilinmeyen bir noktaya doğru götürmüşlerdi.
Bundan sekiz gün sonra, Pavlos Hacınikola, Kipros Stilli Gutsu ve Yannis Lemidyodis bazı Kıbrıslıtürkler tarafından alınarak köyün bir noktasına götürülmüşler ve burada Yiangos Theoharus, oğlu Kostas ve üç diğer köylülerini daha gömmüşlerdir. Bu beş Kıbrıslırum, silahlarla açılan ateş sonucunda ölmüş vaziyetteydiler… Onları, Kıbrıslıtürkler’in bir şiroyla kazmış olduğu bir toplu mezara defnetmişlerdir.”
Daha sonra raporda bu vakanın neden Kayıplar Komitesi’ne sunulmamış olduğu belirtilmekte ve uzun uzun nedenleri açıklanmaktadır. Elimdeki bu rapora göre, Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu, 2000 yılının Mayıs ayının dördünde, 1974’te “kayıp” edilen ve öldürülen şahısların vakalarına atfen, başka konuların yanısıra 126 Kıbrıslırum’un ailesine bilgi verilmesi kararlaştırılmıştı – bu şahısların vakaları Kayıplar Listesi’nde mevcuttu ancak araştırma yapılmak üzere sunuş yapılmamıştı – bu raporda dendiğine göre Yiangos Teoharus’un dosyası özel bir komite tarafından incelenmiş. Bu komitede “kayıp” yakınlarının oluşturduğu iki örgüt de bulunmaktaymış ve Başsavcılık altında oluşturulmuş bir komite imiş bu. Eylül 1995’te Yiangos Theoharus’un dosyasının, araştırılmak üzere Kayıplar Komitesi’ne sunulmamasına karar verilmiş…

SORU: Gerçekten aptallıktır bu…
SOFOKLİS SOFOKLEUS:
Biliyorum…

SORU: Çünkü eğer mezarının nerede olduğunu, gömü yerinin nerede olduğunu bilmiyorsanız, o insanı “kayıp” olarak addetmeniz gerekir…
ELENİ YİANGU STAVRAKİ:
 Bize söyledikleri, 126 Kıbrıslırum için ellerinde “Onlar ölmüştü” diye şahitlerin ifadeleri olduğu şeklindedir.

SOFOKLİS SOFOKLEUS: Ve onları “kayıp” olarak addetmiyorlar…
ELENİ YİANGU STAVRAKİ:
Sofoklis’in size tercüme etmiş olduğu raporu hükümet yetkilileri bana 6 Haziran 2000 yılında vermişti. Bu rapora göre, babamın Türk tarafında aranmasına gerek yokmuş çünkü ellerinde olan şahit ifadesi yeterliymiş bunun için. Raporda, “tam tersine, elimizdeki bilgilere baktığımızda onun ölü olarak kabul edilmesi gerekiyor, Voni’de köyde bir noktaya gömülmüştür” deniyor.
“Kalıntıların bulunması, bunların kimliklendirilmesi ve gömü için iadesi, ancak hükümetin çabaları sonuçlandığı zaman mümkün olacaktır” deniyor raporda. Yani “bu iş bitti, durduk” demiyorlar tam olarak ancak “resmi Kayıplar Listesi’nde yoktur” diyorlar. Aynı rapor, abim Kostas için de verildi bana… Kostas 15 yaşındaydı…
Yiorgia Stavraki Yangu kızkardeşim, 22 yaşındaydı. 1952 yılında dünyaya gelmişti.

SORU: Kızkardeşinize ne olmuştu?
HRİSTALLA KANNAURİDU (KAYIP PAVLOS ARTAKAS’IN KIZI):
Eleni’nin kızkardeşi Yeorgia’nın başına gelenleri ben aktarmak istiyorum çünkü ben oradaydım…
Biz köyde komşuyduk iki aile… Ve ailelerimiz çocukları, gençleri Kliru’ya göndermeye karar vermişti. Ninemi de Kliru’ya göndermeye karar vermişlerdi…
Ben en büyük çocuktum ve annemle babamı yalnız bırakmak istemiyordum. Ben 17 yaşındaydım o günlerde. Yeorgia ise 22 yaşındaydı. Yeorgia da Voni’den ayrılıp Kliru’ya gitmek istemiyordu… Kliru’da diğer ninemiz ve yeğenlerimiz vardı…
ELENİ YİANGU STAVRAKİ: İki kızkardeşimiz daha Kliru’ya gidecekti… Annemle babam Kosta’yı Kliru’ya göndermemişti çünkü çok hareketli biriydi Kosta ve onu gözlerinin önünden ayırmak istemiyorlardı, varma da başını belaya sokar diye… Biraz densiz bir çocuktu Kostas… Babam Yiangos Voskos diye bilirdi, yani Çoban Yiangos…

SORU: Kıbrıslıtürkler’le ahbap mıydı babanız?
ELENİ YİANGU STAVRAKİ:
Tabii, evet… Abohor’dan Kıbrıslıtürkler’le ahbaptı… Beyköy’den Kıbrıslıtürkler’le ahbaptı… Çatoz’dan Kıbrıslıtürkler’le ahbaptı…
HRİSTALLA KANNAURİDU: İkinci raund başlayınca savaşta, köyden ayrılmamız istendiydi – ama arabamız yoktu. Bir traktörün garutsasına (trollisine) binmiştik – bir çoğumuz da yaya olarak gitmeye başlamıştık. Mia Milya’da (Haspolat) hattın dağıldığına ve Türk askerlerinin ilerlemeye başladığına inanmıyorduk, evimizde kalmak istiyorduk aslında…
Yürümeye başlamıştık ve köyün dışına çıkar çıkmaz, uçakların bombardımanı başlamıştı…
Yeorgia, bir yeğenim, annem, her iki aileden insanlar koşturuyorduk… İki aile koşturuyorduk… İki komşu aile, ailelerimiz…
Bir bomba Yeorgia’nın hemen yanına düşmüştü… Yeorgia yere düşmüş ve kanlar içerisinde kalmıştı… Birisi arabayla oradan geçiyordu ki olanları görünce arabayı durdurmuştu… Ancak Yeorgia’nın kanaması vardı, annem “Yardım edin, yardım edin” diye bağırıyordu… Aracını durduran şahıs bir tek annemi alıp gitti… Diğerleri geride kalmıştı. Annemin adı Yanulla idi… Arabada yer yoktu zaten… Başka birini sığmazdı araba… Babam “Sen git, ben burada kalıp Yeorgia ve diğerlerine yardım edeceğim” dediydi. Babamın adı Pavlos Kosti Artakas…

SORU: Böylece babanız Yeorgia ve diğerleriyle kalmıştı…
HRİSTALLA KANNAURİDU: Evet
… Araba biraz ileride durunca bu kez babam beni anneme katılmaya göndermişti… Araba çok tıkış tıkıştı, hiç yer yoktu… Arabadakilerin ayaklarının üstüne oturmuştum ve Ormidya’ya kadar öylece gitmiştik…
Geride kim kalmıştı?
Babam Pavlos kalmıştı, Yeorgia kalmıştı, halen “kayıp” olan Yiangos ile oğlu Kostas ve Eleni’nin annesi Andriani kalmıştı… Kanaması devam eden Yeorgia, 15 dakika sonra ölmüştü.

SORU: Onu nereye gömmüşlerdi?
ELENİ YİANGU STAVRAKİ:
Yeorgia vefat edince babam Voni’ye geri dönmüştü, yardım istemek üzere…
Bir geceliğine köyde bir akrabalarıyla kalmışlardı, Yeorgia’yı vefat ettiği yerde bırakmışlardı… Ertesi gün askerler gelmişti köye ve onları tutuklamıştı… Askerlerden izin istemişlerdi, gidip Yeorgia’yı defnedebilsinler diye ancak askerler onlara izin vermemişti, gidip gömsünler Yeorgia’yı…
Benim annem üç ay boyunca Voni’de okulda kalmıştı, savaş esiri olarak. Esirlere ekmek pişiriyordu, çalışıp çabalıyordu orada… Babam ve kardeşim Kostas, Kilise’de tutukluydu, Vonili diğer erkekler gibi… Kadınlar okulda, erkekler kilisede toplanmıştı… Voni’nin hikayesini biliyorsunuz herhalde…

SORU: Evet… Rahmetlik Frosso Dimu’yla röportaj yaptıydım, başkalarıyla da… Voni’nin hikayesini oldukça etraflı biçimde yazdıydım…
ELENİ YİANGU STAVRAKİ:
Kilisede, abimden ikonları indirmesini istemişler… O da ikonları indirip yere koyuyormuş… Yani alıp savurtmuyormuş yere… Birisi bunun üzerine sinirlenmiş orada bulunan bazı Kıbrıslıtürkler’den birisi ve bir süngüyle ayaklarına vurmuşlar, ceza olarak… Kanamaya başlamış kardeşim… Babam da kilisedeydi…

HRİSTALLA KANNAURİDU: Babamın bir benzin istasyonu vardı burada, Lefkoşa’da. Voni’de de büyük bir deposu vardı, istemişler bu depoyu açsın, o da açmış… Dizel deposuydu bu… Ertesi günü de “kayıp” edildi babam…
Babam Pavlos’a sekiz gün boyunca çeşitli işler yaptırmış oradaki Kıbrıslıtürkler… Sonra onları bir kamyona bindirmişler ve bir daha ondan haber alınamadı… Yani 22 Ağustos 1974’e kadar falan hayattaydı, o gün “kayıp” edildi. Onu başkalarıyla birlikte bir kamyona koydular ve onlardan bir daha haber alınamadı.
ELENİ YİANGU STAVRAKİ: Babam ve kardeşim 17 Ağustos 1974’te “kayıp” edildiler… O güne kadar hayattaydılar.

SORU: Babanız 45 kişilik grubun içindeydi herhalde – yani Voni’den alınıp da gömü yerleri bulunan 35 kişi içinde değil ama halen aramakta olduğumuz 10 kişinin içerisindedir babanız, öyle değil mi?
HRİSTALLA KANNAURİDU:
Evet…

SORU: Babanız Pavlos kaç yaşındaydı “kayıp” edildiğinde?
HRİSTALLA KANNAURİDU:
47 yaşındaydı.

SORU: Başlangıçta tüm kadınlar, erkekler, çocuklar, herkes Kilise’deydi, savaş esiri olarak…
HRİSTALLA KANNAURİDU:
Evet…

SORU: Sonra ayırdılar kadınları ve erkekleri… Erkekler kilisede kaldı, kadınlar okula kondu…
HRİSTALLA KANNAURİDU:
Evet…

SORU: Kilisede de tecavüz ettiler kadınlara… Bunu da biliyoruz… Tecavüz edenler bazı Kıbrıslıtürkler’di, Türk askerleri falan değildi – bunu da biliyoruz… Yakın bir köyden bazı gençlerdi bunlar, 16-17 yaşlarındaydı bazıları… Çünkü Türk askerleri hareket halindeydi, ilerliyorlar ve aldıkları yerlerin korumasını Kıbrıslıtürkler’e bırakıyorlardı genel olarak… Voni de böyle bir yerdi işte… “Siz Abohor’dan, siz Beyköy’den vs., sorumluluk sizde şimdi” deniyor ve ilerliyorlardı… Başlangıçta çok tecavüzler oldu Voni esir kampında, sonra Alpay Topuz atandı oraya ve derhal durdurdu bu tecavüzleri… Onu onurlandırdık biz, kendisine plaket verdik, insaniyeti nedeniyle… Çünkü kamptaki tecavüzleri durduran oydu…
ELENİ YİANGU STAVRAKİ: Benim
bir kardeşim daha “kayıp”tır – askerdi o, Stavros Stavraki Yiangu… 20 Temmuz 1974’te askerliği bitiyordu kardeşimin… O da “kayıp”tır…

 

DEVAM EDECEK

 

 

Bu yazı toplam 2780 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar