1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Vonili “kayıplar”ın izinde… 3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Vonili “kayıplar”ın izinde… 3

A+A-

Küçük Eleni, 1974’te henüz 11 yaşlarında bir çocuktu – anneciğinin dışında tüm ailesini savaşta kaybetti… Kızkardeşini, erkek kardeşlerini, babasını, amcalarını…Yeğenlerini…

Onunla ve köyün muhtarı Yorgos Andoniu röportajımızın devamı şöyle:

SORU: Sorabiliriz bunu tabii ki… Bu askeri bölgelerle ilgili kazılara ilişkin izinler konusunda, her zaman askeri makamlar değildir sorun olan, bazan da yanlış bir yer söylenir, yanlış bir yer kazılır vs., komiteden de, bazan şahitlerden de kaynaklanabilir bazı şeyler… Yani bu konuda çeşitli örnekler mevcut…
YORGOS ANDONİU:
Mesela ben gittiğimde kilisenin sınırlarıyla ilgili olarak, inşaat mühendisiyim ben, planları kontrol ettim, tam olarak sınırları buldum… Ve gidip kendilerine izah ettim, işte sınırın dışı tam burası diye…

s1-178.jpg

SORU: Yani Vonili “kayıplar”ın yarısı hala bulunamamıştır…

YORGOS ANDONİU: Evet, yarısı hala “kayıp”tır…

SORU: Son olarak başka bir şey söylemek ister misiniz?

YORGOS ANDONİU: O günlerde Voni’de neler olmuş olduğunu bilenler, lütfen ellerindeki bilgileri Kayıplar Komitesi’yle paylaşsınlar… Bunu yapmaları, herkes için son derece önemlidir…

Eleni mesela bütün ailesini kaybetmiştir… 56 yaşındadır Eleni şu anda ve hala ailesinin nereye gömülü olduğunu, onların akibetini bilmiyor… 1974’te henüz 11 yaşında bir çocuktu, şimdi 56 yaşındadır…

Hristalla’nın babasının nerede gömülü olduğunu bulmak da önemlidir – adam kolaylıkla ailesiyle birlikte Voni’den ayrılabilirdi ama böyle yapmadı, bombalamada yaralanmış olan Yeorgia’ya yardım edebilmek maksadıyla geride kalmıştı adam… Yoksa kolaydı onun için köyden ayrılıp gitmek… Ama kalmaya karar vermişti… Çok iyi bir insandı Hristalla’nın babası… Asla hiç kimseyi incitmemişti… Onu tanıyordum çünkü babamın ahbabı idi…

s2-150.jpg

SORU: Hepsinize de bu röportajlar nedeniye teşekkür ediyorum ve Eleni’nin babası ve kardeşi “kayıtsız kayıp” ya da “ölü olduğu bilinen” diye nitelenerek onun için herhangi bir araştırma yürütülmüyor oluşundan duyduğum üzüntü nedeniyle şunları eklemek istiyorum son olarak… Aynı durumda pek çok Kıbrıslıtürk de vardır, Kıbrıslırum da vardır. Bunlar “liste dışı” bırakılmış, şu veya bu gerekçeyle resmi “Kayıplar Listesi”ne konmamış insanların aileleridir ve acılar içerisindedirler… Senelerdir onların öykülerini de yazıyorum. Şunu eklemek istiyorum son olarak:

Denktaş ve Kliridis, “kayıplar”la ilgili 31 Temmuz 1997’de ortak bir karar alarak,  hem kayıtlı “kayıplar”ın, hem de kayıtsız “kayıplar”ın yani bazılarının deyişiyle “ölü olduğu bilinenlerin”, savaşta öldürülmüş olduğu bilinen şahısların da aranacağı tüm dünyaya deklare edilmişti. Yani kısacası, Denktaş ile Kliridis’in bu anlaşmasında yalnızca “kayıplar” değil, “ölü olduğu bilinenler”in de gömü yerlerinin aranacağı açık ifadelerle belirtilmekteydi.

31 Temmuz 1997’de Denktaş ile Kliridis’in bu anlaşmasında şöyle denilmekteydi:

“Bu akşam, Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Operasyonu Misyon Şefi’nin de bulunduğu bir toplantıda bir araya gelen Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum toplumları liderleri, Kıbrıs’taki “kayıp şahıslar”la ilgili aşağıdaki açıklamayı ilan etmeyi birlikte Kabul etmişlerdir:

***  Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk toplumlarının liderleri, Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk kayıp şahıslar sorununun çoktan çözümlenmesi gereken tümüyle insani bir sorun olduğuna inanırlar.

***  İki toplum lideri taraflardan herhangi biri tarafından kayıp şahıslar sorununun siyasi bakımdan sömürülmemesi gerektiğine inanırlar ve hem Kıbrıslırum, hem de Kıbrıslıtürk kayıp yakınlarının acısının dindirilmesi ve bu konudaki belirsizliğe son verilmesi için sorunun çözümlenmesi için çalışacaklarını duyururlar…

***  İki lider kayıp yakınlarının sevdiklerinin akibeti hakkında mümkün olan en iyi biçimde inandırıcı ve sonuçlandırıcı bir biçimde bilgilendirilme hakkına saygı duyarlar.

***  İki lider, sevdiklerinin ölü olduğu kanıtlanan ailelerin, kendi dini gelenek ve pratikleri uyarınca sevdiklerinin kalıntılarını alarak mümkün olduğunca en iyi biçimde uygun bir cenaze yağma hakkını tanırlar.

***  Yukarıdakiler çevçevesinde iki lider, kayıplar sorununun çözümüne ilk adım olarak Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk kayıp şahısların mezarlarının yerini gösteren halen ellerinde bulunan bilgileri derhal ve simultane biçimde paylaşmayı kararlaştırırlar.

***  1997’nin Eylül ayının sonuna kadar iki lider birer kişi atayarak bir önceki paragrafta sözü edilen bilgi değiş tokuşunu gerçekleştirecek ve sözkonusu Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk kayıp şahısların kalıntılarının iadesi için gerekli düzenlemeler için hazırlık yapacaklardır. İki lider aynı zamanda, iki tarafta da savaş esnasında öldürülmüş olan şahısların kalıntılarının da ailelerine iade edilmesinde anlaşmışlardır. Kayıplar Komitesi Üçüncü Üyesi’nin Birinci Asistanı, gereken hallerde yardımcı olacaktır.

***  Her iki lider de Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarının hızlandırılabilmesi için BM Genel Sekreteri’nden Kayıp Şahıslar Komitesi’ne yeni bir Üçüncü Üye atanması için istekte bulunmuşlardır.”

https://www.pio.gov.cy/en/agreements-clerides-denktash-agreement-on-missing-persons-(31-july-1997).html

Denktaş ile Kliridis’in anlaşması, uzlaşması bu olduğu halde ve Birleşmiş Milletler temsilcisi önünde bu deklerasyonu kabul ettikleri halde ve bu deklerasyon tüm dünyaya ilan edilmiş olduğu halde, Kayıplar Komitesi “kayıtsız kayıp”ları ve “ölü olduğu bilinen” diye kategorize edilmiş olan Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerini kazmaya yanaşmıyor… Ancak tesadüfen bulunursa, o kazıyı durdurmamakta veya bilmeden kazdıkları ve “kayıplar listesi”nde olmayan şahısların kalıntıları kimliklendirilirse, o zaman onları da ailelerine defnedilmek üzere iade etmektedirler.

Kayıplar Komitesi’nin üç üyesi, Denktaş ve Kliridis’in bu uzlaşısına rağmen, “ölü olduğu bilinen” veya “kayıtsız kayıp” veya “sonradan Kayıplar Listesi’ne yeni eklenen” gibi “kategorize” edilen Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar için araştırma veya kazı yapmamakta uzlaşmış durumdadırlar. Bana göre bu uzlaşı, Denktaş-Kliridis uzlaşmasına-anlaşmasına uygun değildir. Bu da, pek çok ailenin acı içerisinde kıvranmasına ve sevdiklerinin kalıntılarına ulaşamamaları nedeniyle çaresizlik duymalarına yol açıyor. Bu durumun değiştirilmesi için de belki de bir kez daha iki liderin, yani Anastasiadis ile Akıncı’nın ortak karar üretmesi gerekecektir. Bunu daha önce de yazdım ve belirttim… Gene vurgulamak istiyorum… Referans noktası Denktaş ve Kliridis’in uzlaşması olması gerekirken, her nedense bundan vazgeçilmiş gibi duruyor… Nedenini de gerçekten merak ediyoruz hepimiz…

Bu konuda Sayın Akıncı ve Sayın Anastasiadis’e bir kez daha bu sayfalardan çağrıda bulunuyoruz ve “kayıtsız kayıplar” olsun, “ölü olduğu bilinen” diye addedilen “kayıplar” olsun, onların durumuna eğilmek, sevdiklerinin akibetini öğrenmek, onların kalıntılarına ulaşarak kendi uygun görecekleri şekilde onları defnetmek, en doğal insan haklarıdır… Bu konuyu ele almanız ve yeni bir uzlaşıya vararak Kayıplar Komitesi’nin bu konuda önünü açmanız için çağrıda bulunuyoruz… Sizin alacağınız ortak bir kararla, bu acı verici, trajik duruma son verebilirsiniz ve Kayıplar Komitesi’nin önünü açarak Denktaş-Kliridis uzlaşmasında öngörüldüğü şekilde “kayıtsız kayıplar”la, “ölü olduğu bilinen” veya “listeye sonradan eklenen” şeklinde “kategorize” edilmiş “kayıplar”ın yakınlarının da acılarını dindirebilirsiniz…

s3-076.jpg

 

 

 

Bu yazı toplam 1813 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar