Vretçalılar buluştu...
Bayramın 3. günü Vretçalılar’ın buluşması vardı. Biz de baba tarafından Vretçalı sayılırız. Özker Hoca, “Yoldaşlık kan bağından daha önemlidir” derdi. Siyasi mücadelenin önemini anlatmak için söylerdi bunu. Köylülerini severdi, bunu hiss
Bayramın 3. günü Vretçalılar’ın buluşması vardı. Biz de baba tarafından Vretçalı sayılırız. Özker Hoca, “Yoldaşlık kan bağından daha önemlidir” derdi. Siyasi mücadelenin önemini anlatmak için söylerdi bunu. Köylülerini severdi, bunu hissederdik.
Buluşmayı düzenleyen Mustafa Cemal, 1994’te CTP hükümet ortağı olduğu zaman Turizm Planlama Dairesi Müdürü idi. Turizm, Başbakan Yardımcılığı’na bağlanınca, Hoca, iki arada bir derede kalmıştı. Bir tarafta işini çok iyi yaptığını düşündüğü ve üstelik de köylüsü olan Mustafa Cemal, diğer tarafta köylüsü olduğu için UBP’li Mustafa Cemal’ı görevden almak istemediği sorgulamasını yapan yoldaşları! Geçmiş zaman, meselenin nasıl çözümlendiğini hatırlamıyorum. Ancak bildiğim bir şey var; Özker Hoca, yasalar nezdinde hakkını arayanların hep yanında dururken, “böyle gelmiş böyle gider” mantığıyla devlet olanaklarından faydalanmaya çalışan çok yakın akrabalarıyla dahi küslükler yaşadı ama ilkelerinden asla taviz vermedi. Bozuk düzenle savaşında kendini yalnız hissettiği aşamada siyasal yaşamına ideolojik yönü ağır basan partilerde devam etmesi de bundandı...
Kaderin bir cilvesi midir bilinmez, Özker Hoca’nın karşı çıktığı Denktaş-UBP düzeniyle yine bu düzenden sorumlu tuttuğu Türkiye Kıbrıslı Türkleri baypas ederek hesaplaşıyor şimdilerde. Bu durumu iyi etüt etmek gerekir. “Kıbrıslı Türkler baypas edilmesin, bu memleket bizim, biz yönetelim” derken, “bozuk düzen devam etsin” anlamında çıkışlar yapmak barış ve demokrasi bayrağına sarılarak statükoyu korumak anlamını taşıyacaktır. “Bu bozuk düzen ortadan kalksın da varsın bizi Türkiye yönetsin” demek de Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesinin köküne kezzap suyu dökeceğinden, oldukça tehlikelidir.
Vretçalılar buluşmasını anlatırken bu konuya özellikle değinmek istedim. Ülkeye mal olmuş bir lideri ülkesini seven herkesin hatırlaması ve yeni nesillere anlatması sevindiricidir. O’nu unutmayan Vretçalılar’a teşekkür ederim. Siyasi tartışmalarda en kritik zamanlarda O’nun duruşu ve yaşam serüveni yol gösterici oluyorsa hâlâ, hiç çekinmeden bazı şeyleri açıklıkla paylaşmak gerektiğini düşündüm Vretçalılar buluşmasını vesile ederek.
Doğrusu ben de babam gibi “mevzu bahis yakınlarım ise akan sular durur” anlayışında değilim. Ancak o kalabalığı görünce heyecanlandım. Bilgi toplumuna geçişi sağlayamadığı için yok olmaya yüz tutmuş bir toplumun küçücük bir köyden çıkıp kuzeyde bilinçli bir politika sonucu dört bir yana savrulan insanlarının köklerine sahip çıkmasını çok anlamlı buldum.
4-5 nesil Vretçalılar, resimlerle geçmişe gittiler. Neredeyse 3 saat boyunca ekrandaki görüntülerde kimisi yaşamını yitirmiş kimisi hâlâ hayatta olan (hayatta olanların büyük bir kısmının bir arada olduğu bir ortamda) Vretçalılar’ı ve Vretça’yı daha yakından tanımak güzeldi.
Bir mandıranın önünde insanlar toplanıp resim çektirmiş. Mikrofondaki ses soruyor, “Burası neresiydi? Kimdi bu insanlar? Niye burada toplanmışlardı?”. Kalabalıktan bir ses yükseliyor, “Bu benim nikâhımdı. Resim de bizim havluda çekilmişti”. Ve bunun gibi oldukça ilginç ve insanı hem duygulandıran hem de gülümseten enstantanenin yaşandığı bir buluşmaydı işte.
Pek çok akrabamızla orada tanışma fırsatım oldu. Ben 3 aylıkken yaşamını yitiren babaannemi anlattılar uzun uzun. O’nu hatırlamıyorum ama anlatıldığı kadarıyla kişilik özelliklerini o insanlarla özdeşleştirdim. Telefon numaraları alındı, tekrar buluşma sözleri verildi...
Vretçalılar da insan. Eğrisiyle, doğrusuyla tüm insani özellikleri taşıyorlar. Ancak “inatçılık” özellikleri dillere destandır. O kalabalığı ve var olma dürtüsünü görünce babamın köyüne dair anlattığı onca anı canlandı usumda. Özellikle, Hoca’nın, “Dedemi köyde yılan soktu ve yılan öldü” deyişini hatırladım...
Mustafa Cemal ve bu buluşma için emek harcayan herkes yürekten bir teşekkürü hak ediyor...