“Vur” Dediler, O “Öldürüyor” Ve Anastasiadis Gülüyor!
“Anastasiadis, ya görünüşte bile olsa yine sırf görünüşte kalan eski çözüm politikasına geri dönme manevrası yapacak, ya da giderek daha da yalnızlaşacaktır. Hangi şıkkı seçerse seçsin, gerçek anlamda çözüme yönelmediği sürece Kıbrıs’ı temelli bölünmeye, hatta belki de ilhaka mahkum edecektir. Önünde iki gerçekçi seçenek vardır: ya Kıbrıslı Türklerle devleti paylaşacak ya da doğal gazı... Fakat vurdumduymazlığı öyle bir noktaya varmış olabilir ki, bu iki seçenekten hiçbirini tercih etmeyebilir. Daha da vahimi, ne temelli bölünme ne de ilhak onu rahatsız etmiyor olabilir.”
Bu satırları 23 Ağustos 2020 tarihinde Yenidüzen’de yazmıştım.
Devamında da şöyle diyordum: “İşte içinden geçtiğimiz bu son derece çalkantılı konjonktürde Kıbrıs Türk toplumunun liderlik koltuğunda kimin oturacağı fevkalade önemlidir. Bir yandan Anastasiadis’i çözüme zorlayabilen, zorlayamazsa da dünya kamuoyunda onu deşifre edebilecek yetenekte biri olmalıdır.”
Gelgelelim bugün liderlik koltuğunda oturan kişi, Anastasiadis’i ne federal çözüme zorlayabilir, ne de onu dünya kamuoyunda deşifre edebilir. Tam tersine, Anastasiadis’e geniş bir manevra alanı sunuyor ve o da görünüşte çözüm istermiş gibi şov yapıyor. Nitekim son haftalarda sık sık federal devlet fikrini benimsediğini ve müzakerelere kaldığı yerden devam etmek istediğini söylüyor.
Gerçekte böyle bir niyeti yoktur. Kıbrıslı Türklerle iktidar ve egemenlik paylaşımına yanaşmıyor. Öyle olsaydı, en yakın çalışma arkadaşları sahneye çıkıp Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin iktidarını korumayı “esas gaye” ilan etmezlerdi. Belli ki, “mış gibi” yapıyor.
Ama gelin görün ki, Ersin Tatar’ın tutumu işini kolaylaştırıyor. İkide bir, “iki devlet” deyip duruyor. Belli ki, birileri kendisine “vur” dedi, o da “öldürüyor.”
Başka türlü söylersem, Ankara, biraz da Kıbrıs Rum tarafını sıkıştırmak için “egemen eşitlik” kavramını raftan indirip -çünkü bu eskiden de vardı ve AKP bu politikayı rafa kaldırmıştı- masaya koyarım derken, bir yandan da artık Anastasiadis’e tahammülü kalmadığını anlatmak istiyor. Diğer yandan müphem bir yaklaşımla siyasal eşitlik temelinde federal bir devlete açık olduğuna dair sinyaller veriyor. Nitekim, Ankara AB ile temaslarında federal devlete açık kapı bıraktığını ima ediyor. Ersin Tatar ise kendisine “tut” dedikleri kapıyı adeta söküyor. AB yetkilileri kendisine “Ankara senin kadar kategorik konuşmuyor” dediklerinde de “what ever motherland says” (“anavatan be diyorsa odur”) diyor!
Tatar’ın ve etrafındaki ayrılıkçı dinozorlarının hamaset yüklü söylemleri Anastasiadis’i sadece uluslararası toplum nezdinde rahatlatmıyor. İçeride yaşadığı büyük sıkıntıları da atlatmak için ona fırsat sunuyor. Nitekim bir süreden beri ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Anastasiadis, “Türklerin katı tutumuna” gönderme yaparak “birlik ve dayanışma” çağrısı yapıyor.
Başpiskopos Hrisostomos’un “artık çalmayalım” diyerek yolsuzlukların ayyuka çıktığını itiraf ettiği bir dönemde Kıbrıs Rum toplumunda pek çok kişi Anastasiadis’in çözümsüzlük politikasının yolsuzluklarla doğrudan bağlantılı olduğunu, yolsuzluğun yarattığı plütokrasinin federal çözüme karı çıktığını vurguluyor.
Gelgelelim, niyetlerin tartılacağı 5+1 konferansına doğru yol alırken, Anastasiadis Türk tarafı sayesinde sevinçli bir telaş içindedir...