“Vurulduğu yere gömelim…” 3
Meryem Ruso Paralik, naaşı “kayıp” edilen ve Tekke Bahçesi’nde “Hüseyin Yalçın – Aymarina” yazan mezarda bulunan kardeşi Hüseyin Ruso, Kaymaklı’daki yaşamları, göçmenlik yılları ve Ruso’yla ilgili hatıralarıyla ilgili sorularımızı büyük bir zihin açıklığı ve hüzünle yanıtlıyor… Zaman zaman kızı Gökşen İnce de bize yardımcı oluyor… Meryem Ruso Paralik’le röportajımızın devamı şöyle:
MERYEM RUSO PARALİK: Üç okulu idare ederdi… Lefke’ye giderdi, Anafartalar’a giderdi, Ticaret’e giderdi… Üç okulu idare ederdi beden eğitimi öğretmeni olarak.
SORU: Kaymaklı’dan kaçtığınız günü hatırlar mın?
MERYEM RUSO PARALİK: Hatırlarım, kaçtık… Benim evde asker vardı, mücahit. Durdum dedim, hepsi kaçtı… Mücahitlere dedim çay yapayım… Eskiden neredeydi ocak? İslim vardı…
Daha önce Rumlar bizim fırına girdi diye haber geldi, kaçan kaçana… Vallahi size yalan gelir, böyle başımı kaldırdığımda, kara bir kelle gördüm sofamda… O saat anladım Rum olduğunu… Ben da atladım pencereden, islim yanar mı, yanmaz mı, bilmem…
SORU: Gölgesini gördün yani…
MERYEM RUSO PARALİK: Yook… Rumları, aha kelle… Doldulardı yani oraya… Fırına doldulardı… Çünkü fırın da yakındı. Pencereden atladım, ben da kaçtım.
SORU: Kaç yaşındaydın o zaman? Hatırlarmın?
MERYEM RUSO PARALİK: 28 ancak… Neyisa kızım, gittik, kaçtık gittik. Üsküdar Bar’ın içinden böyle koridor gibi bir yer tuttular. Çocuklarımı ararım, yok! Bilmem! Baktım böyle, kocam durur… “Aman!” dedim, “Yıltan yok, çocuklar yok! Nerededir çocuklar? Bilmem!”
“Ben” dedi, “Yıltan’ı yollattım Mandrez’e” dedi.
O Yıltan’ı yollatırken, ben da o koridordan çıktım, ben da gittim…
SORU: Kaç çocuğun vardı o zaman?
MERYEM RUSO PARALİK: Hepsi varıdı, beş tane… En küçüğü 3 yaşındaydı… Evlatlarımın isimleri Göksen, Birsen… Birsen’im başka acı o, o rahmetlik oldu… Aha bir sene… Zaten onun acısı yedi beni. Üçüncü kızım Fatoş… Yıltan ve Ertan…
Kaçtık giderik, yanımda hiçbiri yoktu çocukların, hiç… Gittik, gittik, blokların arasından geçtik… Blokçu Hasan Dayı’nın fabrikası vardı, çimentodan bloktu bunlar, ev yapmak için kesilirdi… Blok derdik biz. Oradan geçerken bir ses, Berber Hasan… Berber Hasan’ı gördüm blokların arasında ama napabilirim? Vurulduydu… Gardaşımı görmedim… Gardaşımı hiç görmedim, hiç. Çıktık, gittik Mandrez’e. Mandrez’e gittiğinde aileni aramayacakmın? Hepsini buldum! Çocuklarımı buldum! Gardaşlarımı buldum, annemi buldum, babamı buldum, hepsini! Yediden yetmişe kadar buldum gardaşlarımı hep. Hüseyin hariç…
O arkadaşını görürdüm, koştururdum, elim ayağım tutmaz, “Hüseyin nerede?”
“Hüseyin yok…”
“Hüseyin, Çetinkaya’ya gitti…”
Hiç unutmam bu sözleri…
Ondan sonra gene giderim biraz o yana, gene bulurum bir arkadaşını. Sami’yi buldum bir defasında.
“Be Sami, Hüseyin yok, Hüseyin nerede?”
“Hüseyin, Dr. Küçük’e gitti…”
Gece kahvede toplandılar, otururlarken fısıltıdan anladı Mustafa gardaşım, bubam falan, annem…
SORU: Goçino demiş kamyondayken, kızınız Göksen Hanım duymuş, “Hüseyin’i vurdular” diye…
GÖKSEN İNCE: Ben duydum ama anneme söyleyemedim…
SORU: Yani şimdi Tekke Bahçesi’nde bulunan Mehmet Ahmet Goçino söylediydi “Hüseyin’i vurdular” diye…
GÖKSEN İNCE: Evet…
SORU: Vay be! Görürsünüz, nasıl bağlanır bu hikayeler…
MERYEM RUSO PARALİK: Sonunda annemle ben karar aldık, kaçıp geleceyik Kaymaklı’ya… Koymadılar, tekrar yoldan çevirdiler bizi yani.
SORU: Yani kardeşinizi aramak için gidecektiniz…
MERYEM RUSO PARALİK: Evet, evet… Hiç mümkün mü aileni aramayacan? Son, Mustafa kardeşim gitti, cingen aldı. Cingenlerle gitti.
GÖKSEN İNCE: Dedem da…
MERYEM RUSO PARALİK: Buldular kendini… İşte bubam da beraber… Yani babamla kardeşim Mustafa gitti, cingenlernan ve buldular. Cingenlere dediler ki – mezarlık da yakındı – “Tabut getirin, tabutu alın da gelin…”
Tabutu aldılar, geldiler, tabuta gorkandan Üsküdar’dan Rumlar bastı, aldılar Mustafa’yı esir. Öteki kardeşim Mustafa, o da esir gitti bir hafta. Ondan sonra artık, noldu kardeşim, nerdedir, bilmeyik artık… Mustafa oraşta bıraktı kendini. Ondan sonra noldu, naptılar, hiç bilmeyik…
GÖKSEN İNCE: Dedem geri döndü yani çingenelernan. Onu tutamadılar, bir tek Mustafa dayımı aldılar.
SORU: Tabutu nerede bulduydular?
GÖKSEN İNCE: Mezarlıkta vardı tabut, mezarlık yakındır. Küçük Kaymaklı mezarlığı…
SORU: Yani şimdi o mahvolmuş mezarlık demek istersiniz…
GÖKSEN İNCE: Evet, evet…
MERYEM RUSO PARALİK: Evcikleri da düştüğü yerin karşısında… Yeni yapılırdı, baypasta…
SORU: Ondan sonra ümidi kestiniz…
MERYEM RUSO PARALİK: Napacan?
GÖKSEN İNCE: Orada Mustafa dayımın dükkan, o dükkanın bodrumunda az kalmadı annemler… Yani öyle bir duruma getirdiler…
SORU: Kaymaklı’ya giden da “kayıp” olurdu… Goççinolar gitti, “kayıp” oldu… Kardeşiniz Mustafa esir edilip Cikko Medohi’ye götürüldü…
MERYEM RUSO PARALİK: Evet, Mustafa da esir gitti.
O anneciğimi göreydin… Kaymalı, Mandrez altüst oldu. Mustafa esirlikten çıkınca hemen kurban kesti… Anneminan bubam gitti aldı kendini esirlikten, geldiler, kurban kesti, atlattı kanından da öyle girdiler içeri.
Nerde çadır, nerde? Ne çektik 11 sene… Bu fakirler çekti… Üç tane kızım, iki tane oğlum ortada…
GÖKSEN İNCE: Rahmetlik babam dağda asker…
MERYEM RUSO PARALİK: O da on sene dağda mücahitlik yaptı… Bir ay, iki ay istedi on seneye tamamlansın mücahitliği da maaş bağlarlardı. Vallahi bağlamadılar. Bunu da söyleyim… Bir ay, iki ay için… Rahmetliğim girgin değilidi, yani öyle essin yağsın, girsin bağırsın, çağırsın, yoğudu öyle huyu.
SORU: Ondan sonra siz hep Mandrez’de kaldıydınız?
MERYEM RUSO PARALİK: Kaldık… Bir ara ev verdiydiler Köşklüçiftlik’te, makarna fabrikası yanında. Epeyi onda oturduk.
SORU: Herhalde o da Ermeni eviydi…
MERYEM RUSO PARALİK: Evet, Rum eviydi. Ondan sonra Tanzimat Sokağı’na taşındık ondan oraya, çocuklarnan… İki aile, Mustafa kardeşimin çocuları, biz… Kardeşim Mustafa hiç bırakmadı beni, hiç… Nere gittiysa götürdü. Epeyi onda oturduk. Tanzimat’taki o köşe yıkıldı… Çok çektik…
SORU: Sonra da 1974’te öteki kardeşinizi, Mustafa’yı kaybettiniz savaşta…
MERYEM RUSO PARALİK: Evet…
GÖKSEN İNCE: 1974’te silah aktarmaları yapılırdı Boğaz’dan Hamitköy’e, onlarla beraberdi, o araçtaydı o da… Düşmüş, o araçtan düşmüş… Düştüğünde aksi bir yeri vurdu herhalde… Ama Boğaz’dan Hamitköy’e döndü. Gece çok hastalanınca, kaldırdılar kendini bizim büyük hastaneye, Kuruçeşme’deki hastaneye. Orada vefat etti…
MERYEM RUSO PARALİK: Son gardaşım Mustafa ev yaptıydı Ortaköy’de. Beni ayırmadı. İki oda da bana yaptı. İki sene… Yani o onbir senenin içinde, iki sene rahat yaşadık çocuklarımınan, o iki odacığa soktuk başımızı… Ondan sonra 74 savaşı çıktı, savaştan sonra verdiler bu evcikleri, ondan beridir bunda otururuk, Kızılbaş’ta…
SORU: Hiç gitmedin ondan sonra Kaymaklı’ya?
MERYEM RUSO PARALİK: Yok, gitmem… Dayanamam… 25 Aralık’ta gardaşım Hüseyin Ruso için yapılan törene giderim ama bizim evler içeride… Zaten yıkılmış…
GÖKSEN İNCE: Ben gördüm tabii, yıkılmıştır… Hatta rahmetlik Mustafa Rezvan’a sorduk, “Yahu, bizim ev nereşteydi?” Tapuda çalışırdı çünkü…
“Eğer bu Kaymaklı kuyusuysa” dedi, “kaç adım sonra sizin eviniz, kaç adım sonra rahmetlik Mustafa dayımın evi” dedi, o şekilde, hesaplayarak, yerini gördük.
SORU: Şimdi kardeşinizden geride kalanlar Tekke Bahçesi’nde bulundu…
MERYEM RUSO PARALİK: Topracığı olsun… Ne deyim kızım? 50 sene sonra…
SORU: 54 sene sonra…
MERYEM RUSO PARALİK: 54 sene sonra… Topracığı olsun, bilirik, ben da giderim… Törenine giderim ben zaten… Şimdi istediler, ne tarafa? Tekke Bahçesi’ne mi gömülsün? Yoook, istemem… Şu abidesini yaptılar vurulduğu yere, oracığını isterim. Abidesinin olduğu yere gömülsün isterim. Yani bütün aile da onu ister.
SORU: Gerçi nedir, orası askeri bölgedir, gidemezsiniz istediğinizde… Belki bu vesile olur da o bölümcüğü da birleştirirler, sivilleştirirler… O bölümü sivilleştirsinler ki vesile olsun, sivilleştirilmiş yolla birleşsin ki gidilebilsin… Başka anlatmak istediğin bir şey var mıdır?
MERYEM RUSO PARALİK: Bir hatıram var, o da acı kaldı, söyleyim onu da sana… Kafamda hep bunlar, düşünürüm… “Noldun da düşünün?” derler… Sorun bakayım bu kafam nasıldır?
Leventciğin doğumgünüydü, Levent da Gürol’un abisidir, küçük kardeşimin oğlu. Hasan’ın büyük oğlu. Levenciğin doğumgünü o gün. Cumartesi mi, Pazar mı, her neyisa… Çoluk çocucuk hep yıkandık, hazırlandık, doğumgününe gideceyik. Geldi gardaşım Hüseyin Ruso, “Abla” dedi bana, “benim o şömineyi git da sil birazcık bana” dedi. “Tertiple” dedi. Evinin inşaatı daha tam bitmediydi…
“Be Hüseyin” dedim, “giderim ablam ama” dedim, “Leventciğin doğumgünü… Gitmezsan olmaz, gardaşının çocuğu…” Küçük kardeşimin, hani gördün resmini biraz önce…
Dedim “Yarın gelirim sabah da yaparım sana” dedim.
Sanki da eli böyle buraştadır, “Eeeehhh” dedi, “benim ne olacağım belli değil” dedi.
Onu bırak, annem rüyasını gördü! Hüseyin vurulmadan birkaç gün önce annem bir rüya gördü, Rum-Türk kavgası çıkmış böyle, kaçarlarken demişler bir tanesi “Hüseyin şehit oldu”… “Koşturdum” dedi annem, “bakayım göreyim” dedi, “göremedim yüzünü” dedi. “Al bayrağı örttüler üstüne” dedi. Yüzünü göreydi, ölüsünü göreceydik… Görmedi… “Al bayrağı örttüler üstüne” dedi. Üç-dört gün evvel annem bu rüyayı gördü.
Şömineyi temizlemeye gidemeyinca ben, “Eeehhh” dedi, “benim ne olacağım belli değil” dedi… Gel da dayan bunlara!
DEVAM EDECEK...
Ulus Irkad’ın arşivinden…
Araştırmacı yazar Ulus Irkad, kendi arşivinden çıkardığı bu fotoğrafı sosyal medya sayfasında geçtiğimiz günlerde paylaştı… Ulus Irkad bu fotoğrafla ilgili şöyle yazdı:
“Şehit öğretmen Hüseyin Ruso ve rahmetli Hüseyin Irkad… Her ikisi de Kaymaklılı idi… Fotoğraf, 1958 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nde çekildi… Hep aydınlıklar içinde kalsınlar…”
Küçük Kaymaklı’yı şampiyonluğa götüren takımda üç kardeş…
Küçük Kaymaklı’yı 1962-63 futbol sezonunda şampiyonluğa taşıyan üç kardeş Ruso’lar, aynı takımda birlikte futbol oynuyorlardı…
Sol altta birinci sırada Hüseyin Ruso, sol üstte üçüncü sırada Salih Ruso, sol üstte dördüncü sırada Hasan Ruso… Tümü de nurlar içinde yatsınlar…