Warhol’un Dünyası-Pop Art’ın İkonu
“Warhol’un Dünyası-Pop Art’ın İkonu” sergisini İstanbul AKM’de ziyaret ettim.
Pop Art’ın devlerinden Amerikalı ressam, film yapımcısı ve yayıncı Andy Warhol’un sergisini gezmek için, kapıdan girer girmez bambaşka bir dünyanın kapısından girdiğimi fark ettim.
Zaten sanata kattıklarıyla bizleri büyüleyen bir isimdi Warhol, bu kez de kendi eserlerinin arasında, teslim almıştı bizleri.
“Andy Warhol, ürettikleriyle dünyaya bakış şeklimizi ve dünyanın sanata bakışını değiştirdi” dersem inanın, abartmış olmam.
***
Yazımızın hemen başında Warhol’un kariyerinin satır başlarına bakalım…
Andy Warhol, kariyerine 1940’ların sonlarında reklamcılık sektöründe başarılı bir ticari grafik illüstratörü olarak başladı.
1950’lerde ise ayakkabı üreticisi Israel Miller için tasarımcı olarak çalıştı.
***
1952’den itibaren sanat galerinde ve grup sergilerinde sergilediği bu erken dönem illüstrasyonları, Warhol’un gündelik yaşam nesnelerini basit ve illüstratif bir şekilde tasvir etmeye olan ilgisini ortaya koyuyordu.
***
1960’ların başından itibaren Andy Warhol, sanatsal çalışmalarını ünlü Campbell Çorba Kutusu Serisi gibi gündelik yaşam nesnelerini tasvir etmeye yoğunlaştırdı. Bu seriler, ilk olarak Mayıs 1962’de Time dergisinde yer aldı ve daha sonra Temmuz 1962’de Hartford’daki Wadsworth Atheneum’da sergilendi.
Warhol, 9 Temmuz 1962’de Los Angeles’taki Ferus Gallery’de bu seriyi sergileyerek çağdaş sanat alanına girdi.
Seri, ticari grafik tasarım estetiğini ve serigrafi baskıları kullanarak ticari sanat ve güzel sanatlar arasındaki bariyeri aşmayı, modern toplumun durumunu ve yeni yaşam tarzını yansıtmayı amaçlıyordu.
***
1928’de dünyaya gelen Amerikalı sanatçı Warhol, resimlerini afiş tekniği işe çoğaltmıştır.
Bu radikallik aslında bir tepkidir ve çağın toplumsal olaylarıyla bir bütünlük içindedir.
***
Andy Warhol, Kasım 1962’de New York’ta bulunan Stable Galerisi’nde ilk kez bir dizi Marilyn Monroe’nun çarpıtılmış ve yabancılaştırılmış imgelerini yaratmak için yağlı boya ile serigrafiyi birleştirdi.
Warhol, bu seriyi Monroe’nun Ağustos 1962’de aşırı dozda uyuşturucu sonucu trajik ölümünden sonra yarattı.
***
Eser, film yıldızının ilk hit filmi Niagara (1953) için çekilen bir tanıtım fotoğrafına dayanıyor.
Hollywood film endüstrisinin gösterişli dünyası ile yaşadığımız çoğu zaman acımasız gerçeklik arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Sonraki yıllarda Andy Warhol, filmlerden, spordan ve politikadan ünlülerin portrelerini yapmaya devam etti ve bu eserlerinde ünlülerin medya ve kamu imajlarını tartıştı.
***
“Ölüm ve Felaketler” serisi, Andy Warhol’un Marilyn Monroe çalışmalarını yarattığı 1962 yılında başladı.
Bu seri, uçak ve araba kazaları, intiharlar ve kazara ölümleri tasvir eden birçok eserden oluşur.
Polis fotoğraf arşivleri ve gazetelere dayanan bu eserler, insan varoluşunun kırılganlığını ve modern yaşamın tehlikelerini ortaya koyar. Aynı zamanda medya aracılığıyla insanların ölümü izlemeye duyduğu ayrıcalığıyla insanların ölümü izlemeye duyduğu açlığı eleştirel bir şekilde açığa çıkarır.
***
“Warhol’un Dünyası-Pop Art İkonları” sergisi, New York’taki Sing Sing Hapishanesi’nde 13 Ocak 1953’te çekilmiş ölüm odasına ait bir basın fotoğrafına dayanan Elektrikli Sandalye serisinden bir seçki sunuyor.
İnsanların yokluğunda bile boş odadaki boş sandalye hala ölümün varlığını hissettirmektedir.
***
“Warhol’un Dünyası-Pop Art İkonları” sergisi ayrıca Richard Hamilton, Robert Rauschenberg, Roy Lichtenstein, Robert Indiana, Mel Ramos, James Rosenquist, Eduardo Luigi Paolozzi ve Keith Haring gibi sanatçıların eserlerini de içeriyor.
Bu sanatçılar, Andy Warhol ile birlikte Pop Art’ı oluşturmuş ve 20. yüzyılın ikinci yarısında Batı’daki modern şehir yaşamında gençlik ve medya kültürü için benzersiz sanatsal yaklaşımlar geliştirmişlerdir.
***
Sinemada da önemli eserler üreten Warhol, çektiği kısa filmlerde Bağımsız Film Ödülü’nü de kazanmıştı.
“Empire” ve “Sleep” isimli iki deneysel uzun filmi de büyük yankı uyandırmıştı.
Bu filmlerden “Empire”, 8 saat sürüyordu ve yapımı, Empire State Binası’nın karşısına konulmuş bir kameranın 8 saat boyunca sabit bir noktada çalıştırılmasıyla gerçekleşmişti.
***
“Sleep” filminin konsepti de “Empire” filmine benzerdir.
Film, uyumakta olan birinin 6 saatlik uykusunu görüntülüyordu.
***
Warhol’un 1966’da yaptığı “Chelsea Girl” adlı filmi, ticari salonlarda gösterilen ilk underground film olarak tarihe geçti.
***
1967 yılında üniversitelerde konuşmalar yapmaya başlayan Warhol’un bu konuşmaları o kadar ilgi görmüştü ki, bazı üniversiteler, onun yerine konuşma yapması için Warhol’a benzeyen tiyatrocularla anlaşmalar yapmışlardı.
***
Jean Christhope Hubert küratörlüğünde açılan ve yolu İstanbul’a düşenlerin, mutlaka ziyaret etmesini önerdiğim bu zengin sergi, 31 Aralık’a kadar gezilebilecek.
***
Son söz olarak şunu söylemeliyim; 20. yüzyılın en önemli savaş sonrası sanatçılarından biri olarak kabul edilen Warhol, 1960’ların başında Pop Art şöhretine yükselişinden 1987’deki ölümüne kadar kültürel eğilimleri kapsayıcı bir şekilde gözlemleyerek, tüketici odaklı savaş sonrası Amerikan deneyimini şekillendiren imgeleri ve estetiği belirledi ve gördüklerini sofistike ancak erişilebilir bir eser bütününe dönüştürdü. Usta sanatçı, görüntü oluşturmanın yeni yollarını icat etti, güzel sanatlar olarak kabul edileni büyük ölçüde genişletti.