“Ya Çözüm Ya Taksim”.....
Nerelerden nerelere geldik.
Bir zamanlar, Lefkoşa sokaklarının bir tarafı “ENOSIS” bir diğer tarafı da “Ya Taksim Ya Ölüm” haykırışları ile inliyordu. Nara atanların büyük bir bölümü ne istediğinin farkında bile değildi. İstediklerinin ilerki yıllarda nasıl şekillere gireceğini sonunda da nelere malolacağını bilmiyorlardı.
Rumlar “ENOSIS” , Türkler “Ya Taksim Ya Ölüm” diye nara atarken, bu sloganlarla başlayan hareketlerin, bu güzelim adayı nasıl kan’a bulayacağını acıya, felaketlere sürükleyeceğini düşünmüşler miydi ?
Bu sloganları kendileri mi bulmuşlardı, yoksa ‘ithal’ mıydı ? Bilinmez. Büyük olasılıkla ithaldi. Aynen şimdiki sloganlar gibi.
“Ya Çözüm Ya Taksim”....
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Davutoğlu aynen böyle dedi. Ciddi miydi değil miydi? Bilinmez... Blöf müydü? O da bilinmez...
“Taksim...” derken nasıl bir taksim’den söz ediyordu?
Taksim ve bağımsız (!) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mi ? Yoksa, Türkiye’nin bilmem kaçıncı il’i olacak bir Kuzey Kıbrıs mı ? Bu da bilinmez.
“Ya Çözüm Ya Taksim” Kıbrıs’ı daha nerelere götürür ? Bilinmez...
Aynı 50’li yılların sonlarında “Ya Taksim Ya Ölüm”ün nerelere götüreceğinin bilinmediği gibi.
Aslında yok birbirimizden farkımız...
Güneyin çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Anastasiadis koltuğa oturduğuna sevinemedi bile. Ekonomik kriz nedeniyle alınmak zorunda kalınan önlemler nedeniyle zaten baş ağrıları ile didinen Anastasiadis, yepyeni bir başağrısı ile tanıştı.
Basın haberlerine göre Anastasiadis, geçen ay Brüksel’de mevduatlardan yapılacak kesintilerle ilgili pazarlık yapmaktayken, damadı Lutsios, ülke dışına para kaçırmakla meşguldü. Bu iddialar karşısında damat eveledi geveledi...Hisse satmış mülk satın almış da satın aldığı mülkün parasını yurt dışına havale etmiş v.s. v.s......
Haberi okuyunca, ister istemez adanın Kuzey’ini düşündüm.
Yıllardır bu ülkede bir şekilde kazandıkları paralarını İsviçre Bankaları’nda emniyete alan elit(!) Kıbrıslı Türkleri geçirdim aklımdan...
Bunların çoğunluğunun Kuzey’in ‘en büyük milliyetçileri’ (!!!), hamaset yüklü tüm nutukları alkışlayanlar olduklarını hatırladım....
Bu büyük milliyetçilerin (!!!) çok sevdikleri (!!!) ülkelerinde yatırım yapmaktan nasıl kaçındıklarını hatırladım.... v.s., v.s., v.s....
Kıbrıslı, Kıbrıslı’dır...Hangi toplumdan olduğu farketmez. Davranış biçimleri, sanki birbirinin kopyesi gibi. Tepkileri de, sevinçleri de, zevkleri de, öfkeleri de, fırsatçılıkları da, çıkarcılıkları da...
Ne de olsa, Kıbrısın Rum’u da, Türk’ü de, Ermenisi de, Maronit’i de, aynı suyu içmekteler asırlardır.