Ya olursa?
“Uzlaşma her iki topluma da ekonomik yarar sağlayacaktır. Oysa çözümün olmaması kimsenin yararına değildir.”
Kıbrıs’ın iki kesiminden iş dünyasını temsil eden Kıbrıs Türk Ticaret Odası ile Kıbrıs Ticaret ve Sanayi Odası’nın birlikte hazırladıkları “Ya Olursa” belgeseli bu cümlelerle bitiyor.
Kısa ve öz...
Eğer Kıbrıs’ta uzlaşı bulunursa bundan her iki kesimin iş insanları da kazançlı çıkacaklar.
Yok, mevcut durum devam edip giderse, kazanan olmayacak.
**
Daha önce de çözüme dönük çıkışlarıyla her iki kesimde de dikkatleri üzerine çeken iki odanın dün kamuoyuna verdiği pozitif mesajlar son derece önemlidir.
Aslında ‘bilinmeyen’ bir şey söylenmiyor, ama Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sermayesinin “çıkarlarımız ortaktır” demesi, diyebilmesi bile önemli bir başarıdır.
Kuşkusuz verilen bu ses, müzakere masasına oturmakla oturmamak arasında gidip gelen liderleri cesaretlendirme gibi işlere de yarayacaktır.
Ancak asıl ‘hedef kitle’ hala kafası karışık durumda olanlardır.
Ve özellikle de Kıbrıslı Rum sermaye kesimleridir.
**
En az 13-14 yıldır Kıbrıslı Rum gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin de katıldığı onlarca toplantıda bulunan biri olarak geçmişte yapılanlar ile bugünkü toplantılar arasında birkaç önemli fark olduğu tespitim vardır.
Bunlardan en önemlisi, Kıbrıslı Rumlar’daki “Kıbrıs sorunu” algısının değiştiğidir.
Belki bizde de benzer bir değişim vardır, ama Rum dostların “çözümsüzlüğün sebepleri” ve “çözüm şartları” konusundaki beklentilerinde önemli bir dönüşüm fark ediliyor.
Mesela geçmişte Kıbrıslı Rumların gündeminde sürekli “Herkesin evine dönmesi”, “İşgal kuvvetlerinin çekilmesi”, “Yerleşiklerin adadan gitmesi” vardı.
“Eğer bunlar gerçekleşirse ‘çözüm’ gelecek”ti!
Ayrıca “Çözümsüzlüğün nedeni Ankara ve Kıbrıs’taki işgal rejimi” idi.
Oysa şimdi bunlar neredeyse hiç dillendirilmiyor. Hele ekonomik kriz sonrasında bu daha da belirginleşti.
Eski argümanların yerini şimdi “Kıbrıslı Rumların çözüme henüz hazır olmadığı” mazereti almaya başladı.
**
Buradaki mesaj aslında çok pozitiftir.
“Toplum hazır değil” demenin meali şudur: “Biz hazırız ve çözümü istiyoruz. Aslında toplum da istiyor. Ama geçmişte yaşananlar, güvensizlik ve benzer nedenlerden dolayı henüz çözüme psikolojik olarak hazırlanmış değiller...”
Eğer “hazır değiliz” mesajının alt metnine bakılırsa, ticaret odalarının verdiği mesajın önemi daha da artacaktır.
Zira “Ya Olursa” ismi verilen belgeselde de anlatıldığı gibi, ticaret ve sanayiyle uğraşan Kıbrıslı Türkler de Kıbrıslı Rumlar da bugünkü koşullarda ‘kaybeden’ taraftadır.
Korkularını, önyargılarını, geçmişten gelen ipotekli düşüncelerini bir kenara itmekle herkes kazanmaya başlayacak.
“Hazır olmayan”lara yardımcı oluyor yani bu tür mesajlar...
**
İki ticaret odasının dünkü etkinliğinden bir gün önce de bir Kıbrıslı Türk iş insanının basınla buluşmasında “ortak iş” yönünde pozitif mesajlar işittik.
ESMEN Grup Direktörü Esin Esmen’in söylediklerini bir kenara not etmek gerekiyor.
“Güney Kıbrıs’a yatırım yaptık”larını söylüyor Esmen ve şu önemli bilgiyi veriyor:
“Kıbrıslı Türk partnerler aracılığıyla Türkiye’ye açılmak isteyen çok sayıda Kıbrıslı Rum iş insanı var. Bu bir süreçtir ve farklı bir dönem içindeyiz. Kıbrıs Rum Toplumu da ilk kez böylesi bir ekonomik kriz yaşıyor. Taşlar yerinden oynuyor.”
Bu tespitler, verilen mesajlar çok önemli...
En çok da dış merkezlerin bastırmasıyla “bir çözüm olur mu, olmaz mı” diye fal bakacağımız yerde, ‘kazan-kazan’ mantığıyla hareket edip çözümü zorlamamız gerektiğinin farkına varmak için!
Belgesele verilen “Ya Olursa” ismi aslında bir soru değil... “Olursa ne güzel olur”un başka şekli sadece...