Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Ya sonra?

A+A-

 

Suriye’de Esad rejimi devrilirse ne olur?
Ülke bir diktatörden kurtulur.
Doğrudur, kurtulur kurtulmasına da ya sonra ne olur?
İki seneyi aşkın bir süredir devam etmekte olan iç savaş biter mi?
Yoksa bu kez şekil mi değiştirir?
Esad’ı iktidarda tutan Şii’lerden boşalan iktidar barış içerisinde paylaşılır mı?
Yoksa bu kez diğer etnik gruplar kendi iktidarları için birbirine mi girer?

***

Suriye etnik bakımdan çok kutuplu bir ülke.
Çoğunluk, Sünni Araplar ki bunlar şu anda Esad’a karşı savaşan muhalif grubun başını çekiyorlar.
Sünni Araplara kıyasla azınlıkta olan Şii Nusayriler ise yönetimde.
Bunun yanı sıra Kürtler, Dürziler, Hristiyan Araplar, Ermeniler ve diğerleri...
Kürtler muhaliflere destek veriyor, Dürziler yönetime.
Ve tabii Suriye dışında bölgeyi baskılamakta olan İsrail, Lübnan ve İran’ın çıkarları ve çıkar grupları...
Tam bir kaos ortamı.
Ve ‘Şiilerin iktidardan gitmesi Suriye’yi nasıl etkiler?’ sorusunun yanı sıra, bu gelişme bölgeyi, bölgedeki diğer ülkeleri ve bölge üzerinde çıkarları olan diğer güçleri nasıl etkiler?
Bu çok bilinmeyenli denklemin sonucu, aslında ‘Esad’ın iktidardan düşmesi mi yoksa iktidarını sürdürmesi mi daha olası’ sorusunu da yanıtlayacak kudrette.

***

Baas Partisi 1963 yılından bu yana iktidarda. Esad ailesi ise 1970 yılında Hafız Esad’la başlayıp, 2000 yılında oğul Beşar’la devam eden rejimin yöneticisi.
Hafız Esad, yönetime geldiği günden itibaren Nusayrilerin (İslam’ın Şii mezhebine bağlı bir kol) desteğiyle ülkede önemli bir mekanizma kurmuş, iktidarını özellikle ordu ve istihbarat üzerinde sağlamlaştırmış. Ancak sayıca Nusayrilerden fazla olan Sünni’leri karşısına alarak rejimi tehlikeye atmak yerine, onların ileri gelenlerine de yönetimin farklı mekanizmalarında önemli görevler vererek desteklerini kazanmış. Esad Kürtler’in ileri gelenleriyle de iyi ilişkiler kurmuş, onlardan gelecek direncin önünü de kapatmış.
Hafıs Esad’ın ölümünün ardından oğul Esad da babasının izini takip etmiş, özellikle Sünni sermayesinin ülkenin önde giden sermaye grubu olmasını sağlamış, Sünni din adamlarının etkinliği bu dönemde de sürmüş.
Ülkesinde tıp eğitimi alan Beşar Esad’ın, göz hastalıkları uzmanlığı için gittiği Londra’da geçirdiği yıllar ve ailesinin yoğun itirazlarına rağmen Suriye’nin önde gelen Sünni ailelerinden birinin İngiltere’de doğup büyümüş, King’s College’de bilgisayar mühendisliği ve Fransız edebiyatı eğitimi almış, uluslararası kuruluşlarda yatırım bankacılığı alanında kariyer sahibi modern kızı Esma ile yaptığı evlilik, onun ‘reformcu’ bir kişilik olduğu yönündeki kanıları güçlendirmiş ve kısa zamanda batının desteğini kazanmış. Esma Esad’ın kadın hakları ve eğitim reformları konusunda üstlendiği öncü rol da Cumhurbaşkanı Esad’ın modern imajına oldukça katkı sağlamış.
İktidara geldiği günlerde reform sözü veren hatta bazı reformları hayata geçiren Esad, ancak zaman içerisinde daha fazla reform talep etmeye başlayan aydınları, Baas rejimine karşı bir tehlike olarak görmeye başlamış ve daha önce ‘görece olarak tolere edilebilir’ düzeydeki baskıyı artırmayı tercih etmiş.
Bu arada Irak işgali sonrasında yoğun şekilde eleştirmeye başladığı Amerikan yönetimi ile arası da açılmış. 2005 yılında Lübnan Başbakanı Hariri’nin bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından BM tarafından hazırlanan raporda , ‘suikastta Suriye üst düzey yönetiminin parmağının olduğundan bahsedilmesi’ ise Esad ile batının arasını iyice bozmuş.
Sonrasında patlak veren Arap baharı...
Esad ilk başlarda sokaklara çıkan göstericiler karşısında sessizliğini korumuş ama sonraları tutumunu biraz değiştirmiş. Yaşananları ‘Suriye’yi bölmeye çalışan bir İsrail komplosu’ olarak niteleyen Esad, bu konuşmasıyla muhalifleri pek ikna edememiş. Daha sonra esasen talep edilen reform olan ‘olağanüstü hal yasasının kaldırılması’ konusunda adım atacağı yönünde söz vermiş ancak bu konuda attığı adımlar muhaliflerce yetersiz bulunmuş, tepkiler yükselmeye devam etmiş.
‘İstifa etmeyeceğim, Suriye halkı benim yanımda’ dediği konuşmasıyla hem batıyı hem de muhalifleri iyice kızdırmış, sonuç; yüz bin kişinin öldüğü ve hâlâ ölmeye devam ettiği acımasız bir iç savaş.
(Yararlanılan kaynak; Siyaset, Ekonomi ve Araştırmaları Vakfı adına Ufuk Ulutaş ve Selin Bölme tarafından hazırlanan, ‘Suriye’de Aktörler: Rejim, Muhalefet, Dini Yapı ve Medya raporu, Şubat 2012)

***
Bu çok özet değerlendirmenin ardından dilerseniz yarın, ‘ya sonra?’ sorusuna yanıt aramaya devam edelim.

Bu yazı toplam 1794 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar