“Ya tüm Kıbrıslılar bir araya gelerek hayatta kalabilecek ya da tümümüz yitip gideceğiz, yok olacağız…”
Takis Hacıdimitriu’yla “kayıp” yakınları Gagullu Hanım ve Bay Yannis’e ilişkin hatıralarına geçmeden önce Kıbrıs’ın siyasi yaşamında oynamış olduğu önemli roller üstünde de durduk. Onunla röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Sanırım Kıbrıslılar olarak, ister Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum, ister Maronit, her kim olursa olsun, herkes kaybetti son 50 yıllık çatışmalar boyunca… Hiç kimsecikler bir şey kazanmadı bu çatışmadan. Kıbrıs sorunu nedeniyle ancak çok küçük bir zümre, her iki tarafta da bazı etkili ailelerin bazı kazanımları oldu kişisel olarak.
TAKİS HACIDİMİTRİU: Ve Türkiye de kazandı…
SORU: Elbette, Türkiye, Amerikalılar, İngilizler, veya Rusya kazandı…
TAKİS HACIDİMİTRİU: Türkiye’nin uyguladığı politika “başarılı” oldu…
SORU: Evet, “Taksim” politikası gerçekleştirildi.
TAKİS HACIDİMİTRİU: Ben yaşadığımız felaketlerin sorumlusu olarak dış güçleri görmüyorum, bizim mentalitemizdir sorumlu ve bu mentaliteyi dış güçler kullandılar – bizim yetersizliklerimiz nedeniyle bizi kullanmış olmalarından onlar sorumlu değildir, yetersizliklerimizden biz, kendimiz sorumluyuz Kıbrıslılar olarak.
SORU: Sevgili Takis Hacıdimitriu, siz barış hareketinde yer almayı sürdürüyorsunuz, Kıbrıslılar’ın Sesi gibi ortak gruplarda da yer alıyorsunuz – yıllardır bu böyle…
TAKİS HACIDİMİTRİU: Şuna kuvvetle inanıyorum – ya tüm Kıbrıslılar bir araya gelerek hayatta kalabilecek ya da tümümüz yitip gideceğiz, yok olacağız. Bunu kuvvetle hissediyorum, buna kuvvetle inanıyorum. Ve biz Kıbrıslırumlar da Kıbrıs’taki tek Kıbrıslılar’ın bizler olmadığını anlamak zorundayız, tümü Kıbrıslı’dır, tümü yurtseverdir – çarpıcı olan şey şudur, ben romantik biçimde “Herşey tamamdır” diyenlerden değilim ancak Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın o kadar çok ortak yönü vardır ki… Bu memlekete olan sevgimiz, aynı gelenek göreneklerimiz, kültürümüz… Ve kalbimizde nefret yoktur, her iki tarafta da fanatikler vardır elbet ama sade yurttaşların içinde nefret yoktur. Tümümüz bir araya gelerek sorunlarımızı çözmemiz ve daha iyi bir gelecek hazırlamamız gerekir – hepimizin bu adayı sevdiğini ve adamızın iyi geleceği için çalışmamız gerektiğini anlamalıyız.
Kültürel Mirası Koruma Komitesi’nden bir arkadaşım ABD’yi ziyaret etmişti ve Metropolitan Müzesi’ne gittiğinde Kıbrıs bölümüne gitmişti, Atienu’da (Kiracıköy) bulunmuş arkeolojik eserlerdi bunlar. Adam bunları görünce çok duygusallaştı, hatta oradaki koruma görevlileriyle tartışarak nasıl olur da bu mirasın Amerika’da olduğunu söylemeye başladı. Bir Kıbrıslıtürk’tü bu arkadaş. Şimdi böylesi bir tepkiyi gördüğünüzde, bu durumda, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar arasında nasıl bir ayırım yapabilirsiniz? Her ikisi de aynı duyarlılıklara, bu topraklara yönelik aynı sevgiye sahiptir, hem Kıbrıslıtürkler, hem Kıbrıslırumlar.
Ben de kendi mütevazi olanaklarımla barış hareketine katkı yapmaya çalışıyorum. Geçmişte olduğu gibi çok aktif biçimde katılamıyorum ancak olanak buldukça katkı yapıyorum. Biliyorsunuz, Kültürel Mirası Koruma Komitesi’nde aktif biçimde çalışıyorum. Ortak kültürel miraslarımız tüm Kıbrıslılar’ın ortak mirasıdır – ister Müslüman, Hristiyan, ister Osmanlı veya Gotik ya da Roma olsun, ister Frenk, ister Venedik olsun, tüm bunlar çokkültürlülüğün simgeleridir – tüm bunları korumalıyız, bu bizim zenginliğimizdir…
SORU: Ancak bunu görmezden geliyoruz ve herşeyi “Türk”e ve “Rum”a indirgemeye kalkışıyoruz!
TAKİS HACIDİMİTRİU: Evet, evet, evet, aynen öyle… Bu mesajı vermeliyiz insanlarımıza – insanlarımıza negatif mesajlar vermek çok kolaydır, daha zor olan pozitif mesajlar vermektir. Tüm zorluklara karşın adım adım bu ruhu inşa etmeliyiz… Ve inanıyorum ki senin yapmakta olduğun katkılar çok önemlidir – bunu öylesine söylemiyorum, sen çok büyük katkılar yaptın bu yönde… Bu benim içten inancımdır, seni övmek için söylemiyorum bunu. Ve yaşadığın zorlukları da biliyorum, bu tür aktivitelere girişen insanlar her iki tarafta da benzer zorluklar yaşarlar…