YABAN HAYAT ÜZERİNE BİR RÖPORTAJ Nazım Kaşot
Son zamanlarda sosyal medyada birçok öldürülen yılan fotoğrafı olduğunu gözlemliyoruz. Toplumumuz bu konuda yeteri kadar bilinçli mi? Niye yılanlar öldürülüyor? Onlardan korkmalı mıyız?
Gaile: Son zamanlarda sosyal medyada birçok öldürülen yılan fotoğrafı olduğunu gözlemliyoruz. Toplumumuz bu konuda yeteri kadar bilinçli mi? Niye yılanlar öldürülüyor? Onlardan korkmalı mıyız?
Nazım: Kesinlikle Hayır. Korkmamamız gerekiyor. Toplumda ne yazık ki yılanlara yönelik bilinç düzeyimiz yeterli değildir. Tabii bu bilgisizlikle, hayvanları tanımamaızla alakalı bir durumdur. Toplumda birçok insan yılanların türünü bilmiyor. Hangisinin zehirli hangisinin zehirsiz olduğunu, ya da zehirli olsa bile aslında insan için tehlikeli olmadığını bilmiyor. Korkuların temelinde insanların yılanları tanımamaları yani biyolojilerini bilmemeleri yatmaktadır. Çünkü insan bilmediği şeyden korkar. Bizler de Kıbrıs Türk toplumu olarak yılanları yeteri kadar tanımıyoruz. Tanıyanlarımız var ama büyük bir çoğunluk tanımıyor. Tanımadığı için de korkuyor ve öldürme davranışı içerisine giriyor. Bu çok büyük bir yanlıştır. Aslında bizim ülkemizde korkulacak bir yılan türü bulunmamaktadır. İnsan için tehlikeli olabilecek tek bir yılan türü var. O tür de (Gufi/Kıbrıs Engereği), onu herhangi bir şekilde rahatsız etmediğimiz takdirde bize zarar vermez. Tabii bunun yanında diğer türler de insan için tehlikesiz türlerdir. Altı tane yılan türümüz vardır. Bir tanesi pembe renkli küçük solucana benziyor –Demir Yılanı- ya da kör yılan ismiyle andığımız. Onun dışındaki 5 yılan birbiriyle çok karıştırılıyor. Bunlar nelerdir? Kara Yılan, Sikkeli Yılan, Kedigözlü Yılan, Çukurbaşlı Yılan ve Gufi (Kıbrıs Engereği) dediğimiz yılanlar bunlara giriyor. Gufi dediğimiz engerek, zehirli bir yılan olduğu için olduğu yeri terk etmeyen bir yılandır. Bu nedenle sizi gördüğü zaman hayvan olduğu yerden ayrılmaz. Eğer üzerine gitmeye devam ederseniz akciğerlerini şişirmek kaydı ile, akciğerlerinden çıkan bir ses ile sizi uyarıyor, ‘ben burdayım’ diyor! Fark etmeyip üzerine bastığınız zaman sizi içgüdüsel olarak tehdit gibi algıladığı için sizi ısırmaya çalışıyor. Buradaki sıkıntı, insanların doğaya çıkarken doğaya uygun kıyafeti giymemeleri, doğaya uygun ayakkabı giymemeleriyle alakalıdır. Birçok insan dağda yürüyüş yaparken şortlar ve parmak arası terliklerle yürümektedir. Hayvanı görmeyip de üzerine bastığınızda sizi kolaylıkla ayaklarınızdan ısırabiliyor. Yılanın yanından geçip gititğinizde size hiçbir şekilde saldırmıyor. Birçok avcı bu yılanların köpeklerini ısırmasından korkmaktadır. Kimisi de bu yılanları öldürmektedir. Avcılar para verip, para harcayıp köpek alıyorlar, ama köpeği yeterli eğitimden geçirmeden doğaya çıkarıyorlar. Köpek yılanı gördüğünde nasıl davranacağını bilmez. Bu sefer yılan kendini korumak için köpeği ısırdığında köpeğin sahibi yılanı suçlamaktadır. Halbuki yılanların yaşam ortamına girileceği zaman gerekli önlemleri almak hem etik açıdan hem da hayvan refahı yasasına göre o köpeğin sahibine düşmektedir ama bazıları doğada, kendi yaşam ortamında, kendini savunan yılanı suçlu olarak görmekte ısrar ederler, bu çok büyük bir yanlıştır. Bunlara ilaveten ne yazık ki yılanlarla ilgili çok fazla yanlış inanışlar da bulunmaktadır. Mesela, gufi ile ilgili ‘6 ay kördür 6 ay sağırdır, ısırdığı an ölürsün ya da ısırırsa yarım saatin vardır’ şeklinde inanışlar bulunmaktadır. Bu inanışlar tamamıyla yanlıştır. Yılanların hiçbiri duymaz. Yılanlarda kulak deliği yoktur. Duymadığı için titreşimleri algılayarak hissediyor. Sizi ısırdığı zaman minimum 2 saat zamanınız vardır. Kıbrıs gibi küçük bir coğrafyada en yakın sağlık ocağına yetişip gerekli olan ilk yardımı uygulayabilirsiniz.
Yılan ısırmasından kaynaklanan bir ölüm vakası var mıdır Kıbrıs’ta?
Kıbrıs’ta ölüm vakası bir tanedir. O da 1903 yılındadır. Bu da çok eski bir zaman periyodudur ve bu zamandaki sağlık koşullarını düşündüğümüzde ölüm vakasının olması çok da şaşırtıcı değildir. Bir de bunun gerçekten yılandan kaynaklanan bir ölüm olup olmadığını bilemeyiz. Belki yaşlılık belki de başka bir sağlık sorunundan kaynaklanan bir durumda olma ihtimali de vardır.
Abartıyor muyuz biraz toplum olarak?
Evet oldukça abartıyoruz. Sağlık bakanlığı kayıtlarına geçmiş hiçbir ölüm vakası bulunmamaktadır. Bu da şunu gösteriyor. Aslında gerçekten korkulacak bir yılan değildir. Sadece ısırılmamamız için dikkatli olmamız gerekiyor. Özellikle üstümüze gelip de bizi ısırması gibi bir durum söz konusu olamaz. Kara Yılanlarla ilgili birçok şehir efsanesi de bulunmaktadır. ‘Kırbaçlar, döver’ gibi ifadeler var. Bunlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Kara Yılanlara ‘Kırbaç Yılanı’ da denmektedir ama böyle denmesinin sebebi kırbaçlamasından kaynaklanmaz, kırbaç gibi uzun olmasından kaynaklanır. Bu sadece doğru bilinen yanlışlardan bir tanesidir. Engerek (Gufi) bile dikkat edilip üzerine basılmadığı takdirde tehlikeli değildir. Yılanlar durduk yerde kimseyi ısırmazlar. Bu önemli bir nokta. İnsanların korkuları ne yazık ki bu yılanları öldürmelerine sebep oluyor. Bu kapsamda 2016 yılında Taşkent Doğa Parkı Yaban Hayat Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi bünyesinde yılanların evlerden toplatılması başlatılmıştır. Eve yılan girdiğinde 1190 Yaban Hayat Destek Hattı aranarak, evdeki yılanlar alınıyor ve tekrar doğaya bırakılıyor. Bu hizmet sayesinde birçok yılan öldürülmekten kurtulmuştur.
Sözü gelmişken soralım. Taşkent Doğa Parkı’nda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Taşkent Doğa Parkı’nda özellikle çevre eğitimi ve biyoloji konusunda çalışmalarım bulunmaktadır. Bu kapsamda bu yıl, çevre ve doğa eğitimlerini ayrı bir çatı altında, ‘Kıbrıs Çevre Eğitim Merkezi’ ismiyle topladık. Bu merkez bünyesinde eğitimler verilmeye başlandı. Şu anda Okul Öncesi Eğitim Derneği ile erken çocukluk dönemi çocukları için tematik eğitimler verilmeye başlandı doğa ile ilgili. Bunun yanında ortaokul kademesindeki çocuklar ile ilgili eylül ayında kapsamlı bir projemiz olacak. Lise kademesindeki çocuklar için ve yetişkinler için de eğitim faaliyetlerimiz bulunmaktadır. Tabii Taşkent Doğa Parkı’nda çevre eğitim faaliyetleri dışında biyoloji konusunda da çalışıyorum. Özellikle çalıştığım konu sürüngenlerdir. Ayrıca Taşkent Doğa Parkı bünyesinde yaralı veya ölen hayvanların bildirilebileceği bir uygulama (Cyprus Wildlife Rescue) geliştirildi. Şu anda android’de bu uygulama indirilebilir durumda. IOS için olanı da önümüzdeki günlerde Apple Store’a eklenecek. Şu anda Taşkent Doğa Parkı’nın sağladığı imkanlar sayesinde proje birçok kitleye ulaşabilecek noktaya geldi.
Yaban Hayatı korumak konusunda başka neler eklemek istersiniz?
Özellikle New Jersey tipte olan yolları ayıran bariyerler yaban hayatı için tamamıyla bir ölüm bariyeri niteliğindedir. Çünkü hayvanlar yolu geçmeye çalıştıklarında bu bariyerlere takılıp karşı tarafa geçemiyorlar ve ordan geçen bir arabanın altında kalıyorlar. Bu çok ciddi bir sıkıntıdır. Yurt dışında bunun olmasını önlemek için aralıklı bariyerler ya da yolların altında geçiş tünelleri bırakılmaktadır. Tabii biz de şu an mevcut yolların durumu dahi trafik açısından bile tehlikelidir. Yıllardır hem insanlar hem hayvanlar bu yollarda ölüp gidiyorlar. Bu üzerinde kafa yorulması gereken bir noktadır.
Bunun dışında kedilerle ilgili bir sıkıntı bulunmaktadır. Evcil kediler yaban hayatın bir parçası değildir. Bizim ekosistemimizin bir parçası değillerdir. Birçok insan bu kedileri alıp sokağa bırakıyor, doğaya atıyor. Kedi içgüdüsel olarak öldürme eğilimindedir ve hatta bilimsel çalışmalarda doğanın seri katilleri şeklinde ifade edilmektedir. Tabii lütfen yanlış anlaşılmasın, ben kedilere karşı bir insan değilim ama kedilerin doğada olmaması gerektiğini söylüyorum. Bunu söyleyen birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır. 2013 yılından beridir kedilerin sürüngen popülasyonu üzerine olan etkileri konusunda bir araştırmam bulunmaktadır. O da şu an Taşkent Doğa Parkı bünyesindeki Kıbrıs Yaban Hayat Araştırma Enstitüsü kapsamında yürütülen bir projeye dönüşmüştür. Bu projede de kedilerin öldürdüğü sürüngenlerle ilgili çalışmalar yapıyorum. Bunun kayıtlarını topluyorum. Böyle bir durum görülmesi halinde 1190 Yaban Hayat Destek Hattı’na ihbar etmelerini rica ediyorum. Çünkü buradan elde edilecek sonuçlar kedilerin yaban hayata verdiği zararla ilgili bilgi sahibi olmamızı sağlayacak. Bunun yanında birçok ülkede kedilerin toplatıldığını biliyoruz. Yeni Zelanda’da evcil olarak dahi beslenmeleri yasaklanmıştır. Avustralya’da bu konuda çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Çünkü Avustralya eşsiz bir kıta. Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik bakımından çok değerli ve yabana bırakılan evcil kediler ciddi anlamda bu populasyonlara zarar veriyor. Bunun da önüne geçmek için çalışmalar yapılıyor. Bu kapsamda bizim ülkede de bu konuda bir farkındalık oluşması için belediyelere ciddi anlamda görevler düşmektedir.
Doğayı korumak için işbirliği yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda hiçbir kurum tek başına yük üstlenemez. Gerçekten doğa koruma kaygısında olan sivil toplum örgütlerinin ve bu konuda görev almak isteyen insanların hep birlikte çalışarak bu sorunu çözebileceklerine inanıyorum. Buradan da doğa koruma konusunda bir işbirliği çağrısı yapıyorum.