
“Yaban hayatını ve geleceğimizi korumak için bilinçlenmeliyiz”
Yaban hayatın önemine dikkat çeken Taşkaya, “İçerisinde yaşadığımız adamızdaki tüm canlı organizmaları, biyoçeşitliliğin içerisindedir. Her bir organizmayı da korumamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Lema GÖZAY
Yaban Hayat Uzmanı, Moleküler Biyolog İlayda Taşkaya, Kanal SİM’de yayınlanan Serkan Soyalan’ın hazırlayıp sunduğu ‘Gün Arası’ programına konuk oldu, Kıbrıs’ın biyoçeşitliliği ve yaban hayatındaki güncel sorunları değerlendirdi.
Yaban hayatın önemine dikkat çeken Taşkaya, “İçerisinde yaşadığımız adamızdaki tüm canlı organizmaları, biyoçeşitliliğin içerisindedir. Her bir organizmayı da korumamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Yaban hayatın korunmasında en büyük etkenin ‘bilinç ve eğitim’ olduğunu vurgulayan Taşkaya, insan faaliyetlerinin negatif etkilerini aktarırken şunları söyledi: “En önemli nokta, bilim insanları ile birlikte işbirliği içerisinde daha çevreci çözümler bulabilmek gerekir. Örnek vermek gerekirse, yol yapımında bile belli bir standartlar vardır ve bunların bilirkişiler ile birlikte uygulanması gerekir ki biyoçeşitliliğe verilen zarar daha aza düşürülebilsin. Tarım ilaçlarının hangileri kullanılması gerekir, kafamıza göre kullandığımız tarım ilaçları aslında çok ciddi zararlar verebilir. Kaldı ki bu insan sağlığı açısından da ciddi zarara neden olur. Bununla birlikte avcılık faaliyetleri. Sürdürülebilir avcılık ve yaban hayata da minimum zarar çok önemlidir. Kullandığımız yanlış aletler ya da kullandıktan sonra atıklarımızı doğada bırakmak ciddi unsurlardır. Balıkçılıkta kullanılan ağların koptuktan sonra denizde veya kıyılarda bırakılması, biyoçeşitliliğe veya yaban hayatına çok ciddi zararlar verir. Bu noktada dikkat etmemiz gereken çok fazla şey var”
“Kişisel hırslar veya bilinçsizlik sonucu av türü dışı hayvanlar vurularak tedavi amaçlı hastanemize geliyor”
“İnsanın olduğu her alanda aslında bencillik ve yapılan yanlışlarda vardır” vurgusunda bulunan Taşkaya, ‘avcılık’ alanında da en önemli unsurun ‘denetim’ olduğunu belirtirken, insanların da eğitimli ve bilinçli bir şekilde avcılık faaliyetlerini sürdürmesi gerektiğini aktardı.
Taşkaya, bilinçli avcılıkla birlikte hem doğanın korunacağını hem de avcılık faaliyetlerinin sürdürülebilir olacağını kaydederken, “Bizim ülkemizde, av türleri belli bir sayıdadır ve sadece onları avlayabilirsiniz. Ancak çalıştığım Taşkent Doğa Parkı Rehabilitasyon Merkezi’ne av döneminde haftada 3-4 tane yırtıcı yaralı kuş geliyor. Bunların hiçbiri av hayvanı değildir. Ancak kişisel hırslar veya bilinçsizlik ve eğitimsizlik sonucu bu hayvanlar vurularak tedavi amaçlı hastanemize geliyor” dedi.
İnsanların doğa ziyareti sonrası ardında bıraktığı çöplerin de yaban hayatı dolaylı olarak etkilediğine işaret eden Taşkaya, ‘gece avı, belirlenmiş limit üzerinde avlanma, sezon dışı avlanma veya çok fazla köpekle’ avcılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmesiyle de yaban hayatın olumsuz yönde etkilendiğini aktardı.
“Gelecek neslin sebep-sonuç ilişkisi kurabilmesi, sergileyeceği bu davranışların neye sebep olacağını bilmesi gerekir”
Taşkaya, Kıbrıs’ın biyoçeşitliliğinde bulunan Kıbrıs Engereği (Gufi)’nin insanlar tarafından ‘hayvanına veya direk kişiye zarar vereceği endişesiyle’ yasak olmasına rağmen öldürüldüğüne dikkat çekerken, yapılaşmaya bağlı olarak kanatlı hayvanların camları algılamamasıyla birlikte çarpma sonucu öldüğünü aktardı.
Global düzeyde yaban hayat popülasyonun azaldığına dikkat çeken Taşkaya, kolektif bilince işaret ederek şunları söyledi: “Çevre farkındalığı, çevre bilinci oluşturmak ve bunları gelecek nesillere somut örnekleriyle anlatmak çok önemlidir. Çünkü gelecek neslin bir sebep-sonuç ilişkisi kurabilmesi ve sergileyeceği bütün bu davranışların neye sebep olacağını bilmesi gerekir. En başta kendimizden başlamamız gerekir. 2-3 kişinin yapması yeterli değildir, çünkü bu global bir problemdir. Ve şu anda yaban hayatının dünyada yüzde 70 azaldığı yapılan araştırmalarla belirlenmiş bir şeydir. Bu da bireysel olarak gelecek nesil ve bütün dünya olarak bu eğitimleri alıp bir şeyleri değiştirmemize çağrı yapmaktadır. Ki yaban hayatını ve insanında geleceğini kurtarabilmek için”
“5,6 tane el aletin birleşimiyle oluşturduğumuz çok amaçlı yangına müdahale aleti tasarladık”
Taşkaya, Mersinlik yangınına işaret etti, AB Hibe programı kapsamında destek alan ‘çok amaçlı yangın müdahale aleti’ çalışması hakkında bilgiler verdi. Taşkaya, projesinin temelinde ‘gönüllülük esasına dayanarak hep birlikte ne yapabiliriz?’ sorusuyla yola çıktığını belirterek, “Orman yangınlarında gönüllülerin görev alabileceği noktalarda 5,6 tane tırmık, çapa gibi el aletin birleşimiyle oluşturduğumuz bir alet tasarladık. Avrupa’da bu aleti örnekleri vardı, Kıbrıs’ın coğrafyasına uygun şekilde ilham alarak tasarladık” ifadelerini kullandı.
Sahada fiziksel bulunmasıyla gözlemlediği, Mersinlik yangınının yeniden alevlenmesinin ‘soğutma’ kısmının atlatılmasıyla gerçekleştiğine dikkat çeken Taşkaya, geliştirdikleri çok amaçlı yangın müdahale aletinin gönüllü ekibinin soğutma çalışmalarına destek olduğunu ifade etti.
“Hiçbir biyolojik materyal, gerek yumurta gerek ise tüy hatta deniz kabuğu toplanması dâhil yasaktır”
Taşkaya, yaban hayvanlarının ev ortamında beslenilmesinin Çevre Yasası Madde 44 uyarınca yasak olduğunu belirterek şunları söyledi:“Öncelikle doğamıza ait olan hiçbir hayvan evde beslenemez, el konulamaz. Hatta bu hayvanların yumurtasının kabuğu dâhil tutulamaz. Doğaya, bizim yaban hayatımıza ait olan hiçbir biyolojik materyal evde bulunamaz bu yasak olarak belirlenmiştir. Örneğin doğada bir baykuş bulundu, evde beslemek istenmesi kesinlikle yasaktır. Doğada gezerken keklik yumurtası bulundu, bunun eve taşınıp kuluçkaya yatırılması da aynı şekilde yasaktır. Hiçbir biyolojik materyal, gerek yumurta gerek ise tüy hatta deniz kabuğu toplanması dâhil yasaktır”
Biyokaçakçılık konusuna da dikkat çeken Taşkaya, ülkeye kaçak olarak getirilen yaban hayvanlarının halk sağlığı ve hayvan refahı açısından tehlikeli olduğunu belirtirken, “Sincap, kaplumbağa, iguana, sürüngen türlerinin birçoğu, memeli türlerden maymun gibi daha öncelerde de adaya getirilen hayvanlar kesinlikle yasaktır. Hem halk sağlığı açısından hem hayvan refahı hem de ülkemize dışarıdan bir biyolojik materyal sokulması çok tehlikelidir. Salgınlar noktasında olduğu gibi bu hayvanların kapalı ortamda tutsak edilmesi noktasında da yasaktır. Eğer böyle bir durum gözlemlenirse, lütfen ihbar edin” dedi.
Taşkaya, ‘eğitim ve birlikte hareket etmenin’ yaban hayatı korumak ve yaban hayat suçlarına dur diyebilmek için önemli olduğunu vurgularken, “Bunu başka birinden beklemek yerine ilk başta kendimizi eğitip sonrasında da çevremizi düzeltmek için bir şeyler yapabiliriz. Başka birilerine bırakmamız gerekir” ifadelerini kullandı.