1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Yabancı öğrenci sayısında artış var”
“Yabancı öğrenci sayısında artış var”

“Yabancı öğrenci sayısında artış var”

Final Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Yaratan, yeni bir üniversite olmalarına rağmen günden güne büyüdüklerini, bu yıl 4 bin öğrenciye eğitim vermeye hazırlandıklarını ifade etti.

A+A-

Fayka Arseven KİŞİ

Final Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Yaratan, yeni bir üniversite olmalarına rağmen günden güne büyüdüklerini, bu yıl 4 bin öğrenciye eğitim vermeye hazırlandıklarını ifade etti.

Hem Türkiye hem de Kıbrıs’ın güneyi ile rekabet ettiklerini dile getiren Prof. Dr. Yaratan, yabancı öğrencilerin ülke ekonomisi için de önemli olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Yaratan, “Türkiye’den gelecek öğrenci için rekabet sadece kendi aramızda değil, Türkiye’deki vakıf üniversiteleri ile de rekabet içerisindeyiz” diyerek “O nedenle zorlanıyoruz. Ama dünya piyasası o kadar büyük ki 21 değil, 51 üniversite açılsa yine öğrenci bulunabilir” dedi.

Ülkedeki eğitim sistemindeki aksaklıklara da dikkat çeken Prof. Dr. Yaratan, “ilkokulları kolej sınavının etkisinden kurtarmalıyız” vurgusunda bulundu

Bu hafta Final Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Yaratan ile hem yüksek öğrenimi hem de ülkedeki eğitim sistemini konuştuk.

 

YENİDÜZEN: Yeni öğretim yılınız başladı. Nasıl bir dönem bekliyorsunuz?

Prof. Dr. YARATAN: Final Üniversitesi olarak öğrencilerimiz ile tekrardan yüzyüze buluştuğumuz için mutluyuz. Biz büyüyen bir üniversiteyiz. Öğrenci sayısı arttığı için de 20 derslik daha inşa ettik.

Serinli Tatil Köyü’nü yurtta çevirdik. Onun bünyesine de Turizm Okulu’nu aldık. Oraya 4 derslik yaptık.

Biz bu yıl hep yüzyüze eğitimin olmasını istiyoruz. Ancak kış aylarında pandeminin seyrinin nasıl olacağını bilemiyoruz. Daha kötü duruma gelir miyiz, öğrenciler sınıfa gelmeye çekinir mi bilemeyiz. Ancak Bakanlar Kurulu’nun verdiği karara göre dersler yüzyüze olacak.

 

YENİDÜZEN: Bu yıl üniversitede eğitim alacak öğrenci sayınız nedir?

Prof. Dr. Hüseyin YARATAN: Geçen yıl 3 bin civarı öğrencimiz vardı.  Bu yıl 4 bin öğrenciye çıkmayı hedefliyoruz. Yabancı öğrenci sayımız fazladır. Geçen sene yüzde 60’ı yabancı öğrenciydi. Özellikle İşletme ve Mühendislik Fakültesi İngilizcedir. Bu fakültelerdeki öğrenciler de yabancıdır. Yabancı dil olan eğitim alanlarında yabancı öğrenci sayısı da yüksektir.

7 fakültemiz vardı. Bu yıl 2 fakülte daha açtık. Eczacılık ve Diş Hekimliği… Diş Hekimliği’nin programı Türkçe’dir, İngilizce için de YÖDAK’a başvurduk. Öğrenciler İngilizce olan bölümlere gelmek istiyor bu memleket için de hayırlıdır. Ekonomimize de katkısı olur. YÖDAK’ın izin vermesini bekliyoruz.

6 da yüksek okulumuz var. 3’ü yüksek meslek okulu 3’ü de meslek okulu. Yüksek meslek okulunda 2 yıllık ön lisans programları vardır. Yüksek okul 3 ve 4 yıllık programları içeriyor. Turizm ve mutfak sanatları okulumuz da onlardan biridir. Geçtiğimiz yıl 18 tane de tezli ve tezsiz master programı açtık.

 

YENiDÜZEN: Yüksek öğrenimde rekabet ortamı artıyor. Hem ülkemizde açılan üniversiteler var hem de Türkiye’deki vakıf üniversiteleri. Bu ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Dr. Hüseyin YARATAN: Türkiye’den gelecek öğrenci için rekabet sadece kendi aramızda değil, Türkiye’deki vakıf üniversiteleri ile de rekabet içerisindeyiz. O nedenle zorlanıyoruz. Ama dünya piyasası o kadar büyük ki 21 değil, 51 üniversite açılsa yine öğrenci bulunabilir. Neticede bize ve diğer üniversitelere her geçen yıl gelen yabancı öğrenci sayısı artıyor. Sadece Türkiye’den öğrenciye kalsaydık hiçbirimiz ayakta duramazdık.

Ülke ekonomisine de yabancı öğrencinin katkısı bayağı büyüktür. Çünkü döviz ile gelirler. Burada hayatlarını idame ettirmek için esnaftan alışveriş yapar, markete gider, ev kirasını öder. O nedenle de yabancı öğrenciye çok öncelik vermeliyiz.

Esas rekabet kendi aramızda değildir. Türkiye de yabancı öğrenci kabul etmeye başladı. Bir de Rum tarafı var. Bu ortamda biz rekabet ediyoruz.

Final Üniversitesi’nin ortakları DMG Grup ve Final Eğitim Kurumları’dır. Final Eğitim Kurumları’nın başında İbrahim Taşel hocamız var. O devamlı Türkiye’deki televizyon programlarına çıkar, üniversite hakkında bilgilendirir. Onun da katkısıyla Türkiye’den gelen öğrenci sayımız iyidir.

 

YENİDÜZEN: Öğrenci bursları konusunda ‘verilmelidir’, ‘bu kadar çok verilmemelidir’ kesimler var. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

Prof. Dr. Hüseyin YARATAN: Rekabet olan yerde bir avantaj sağlamalısınız ki öğrenci size gelsin. Kalite bir tarafa maddi olarak da öğrenciye bazı avantajlar sağlamanız gerekiyor. Bunun için de burs sistemleri gelişmektedir. Bu bir yerde öğrenciyi ülkeye çekmek için iyidir. Belki üniversite kar etmez ama gelen öğrencinin ülke ekonomisine katkısı büyük olur.

Yüksek öğretim sektöründe olan para akışı bir odak noktasına olan para akışı değildir. Tüm ülke ekonomisine yayılır.

 

YENİDÜZEN: Üniversiteler yeterince denetim yapılıyor mu?

Prof. Dr. Hüseyin YARATAN: YÖK’ün her yıl başlattığı denetim oluyor. Şubat ayında gelirler ve tüm üniversiteleri daha çok idari konularda denetler. Hesaplara ve kararların alınıp, alınmadığına bakılır. Kurumsallaşma nasıl olmuş, nasıl oluşmuş, yönetmenliklere uyuluyor mu incelenir.

Dersler ve sosyal faaliyetler de denetleniyor. Bütün bunları YÖK denetler.

YÖDAK da bilişim ve alt yapı konusunda denetlemeye geldi. Yükseköğretimde denetleme önemlidir ama her üniversite kalitesini artırmak için elinden geleni zaten yapmaktadır.


“İlkokulları kolej sınavının etkisinden kurtarmalıyız”

YENİDÜZEN: Ülke eğitim sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Nerede aksaklıklar var?

Prof. Dr. Hüseyin YARATAN: Yeni okullar yapılıyor bu da demektir ki sınıflar daha tenha daha küçük gruplardan oluşuyor. Müfredat konusunda da DAÜ’nün önderliğinde okul öncesinden 8’nci sınıfa kadar bir çalışma yapıldı.  Bence eğitimimiz o kadar kötü değil. Velilerimiz de eğitime çok meraklıdır.

Bütün öğrenciler devlet okullarına gitmiş olsaydı bence oradaki eğitimin çok daha parlak olduğunu görecektik. Özel okullar da her düzeyden öğrenci alıyor. İlkokulları kolej sınavının etkisinden kurtarmak gerekir.  Bunun için de ben 1990’dan başlayarak önerilerde bulundum. İlkokul öğrencisi 5 yılın sonunda mezun olur. Bütün öğrenciler ortaokula gider ve orta 1’in sonunda sınav yapılır. O birinci sınıf geçiş sınıfıdır. Ortaokul müfredatını takip edemeyecek öğrenciler, takip edebilecek duruma getirilir. Bu arada tek sınav değil belli aşamalarda yapılan sınavla kolej müfredatını takip edebilecek öğrenciler seçilir.

Sonra 3 yıl daha ortaokul devam eder. Öğrenci 15 yaşında ortaokuldan mezun olur. Bizim zorunlu eğitim yaşımız da 15’tir. Şimdi 14 yaşında mezun olan bir çocuk eğer okumak istemezse ve meslek öğrenmek isterse ‘hayır’ deriz. Çünkü Anayasa’ya göre 15 yaşına kadar okula gitmek zorundadır. Bu anomalide ortadan kalkmış olurdu.

Maalesef ilkokullardan mezun olan, okuma yazmayı tam olarak çözmemiş öğrenciler olabiliyor. Bunlar ortaokula geçtiği zaman takip etmekte zorlanıyor. Zorunlu eğitim çağında oldukları için de 15 yaşına kadar okula gitmek zorundadırlar. Halbuki müfredatlar düzenlenebilir ve zayıf öğrenciler de belli bir düzeye getirilir ondan sonra ortaokul müfredatını takip edebilirler. Böylece ilkokullar da tamamen kolej sınavından kurtulmuş olur. Yani kolej sınavını ortaokula atmalıyız. Şimdi biz 3’ncü sınıftan itibaren çocukların koleje hazırlandığını görüyoruz.

Bir de iki sendikanın anlaşamamasından dolayı ilkokullara branş öğretmeni olarak başka bir kurumdan mezun olan öğretmenleri alamıyoruz. Sadece Öğretmen Akademisi’nden mezun olanlar alınabiliyor. Özellikle İngilizce branş dersi olarak verilir. Ama Akademi’de alınan İngilizce eğitimi çok da yeterli değildir. Benim görüşüm İngilizce Bölümü’nden mezun olanların ilkokullara İngilizce öğretmeni olarak atanmaları gerekir.

Güzel sanatlardan mezun olanların Resim öğretmeni olarak ilkokullarda görev yapması gerekir. Bunu çekinmeden söylerim. Ama KTÖS bunu engelliyor. Diğer dersleri sınıf öğretmeni verebilir ama branş dersleri uzmanlar tarafından verilmesi çok daha iyi olacaktır. 

Bir diğer noktada özellikle ilkokullar tam gün eğitime geçmelidir. Bizim zamanımızda cumartesi bile eğitim vardı. Sosyal faaliyetlerimizi o gün yapardık. İhtiyaçlı öğrencilere de öğlen yemek verilirdi. Bunun yeniden organize edilmesi çok zor değildir. İstenilse tam gün eğitim ortamı yaratılır. Ama maalesef şimdiye kadar olamadı.

yd-destek-gorseli-241.jpg

Bu haber toplam 2505 defa okunmuştur