Dağ yolu değil dağ başı
Her çoklu ölümde yolu konuşuyoruz.
“Dağ yolu” diyoruz ya…
Bu ülke “dağ başı” gibi…
Hepimizi bu yoruyor, çünkü sorunlar çözüm bulamıyor, yolsuzlukların ve gençlerin başını alıp gittikleri yerde, geriye gidiyoruz, ileriye değil…
İçten içe huzursuzluk büyütüyoruz, tedirginlik, yokluk…
İstikrar diyorlar, çürümenin istikrarını yaşıyoruz.
***
Yollarda ölüyoruz ve bu ülkenin karar verici olmayan, kendi çevrelerine iş takipçiliği görev bilen yönetimi, hiçbir kapsamlı çözüm üretemiyor.
Bu yıl ölümlü trafik kazaları ürkütücü boyutta olmasına rağmen, trafik yol güvenliği anlamında olağanüstü hal görüntüsü yok.
Tek bir trafik kazasında dört can yitirince, muhtemelen, yine göstermelik toplantılar yapılacak, özenle hazırlanmış grafiklerle madde madde önlemler yazılacak, özensizlik sürecek.
Ölenler “tanıdık” değil nasılsa…
Unutulacak çabukça…
Çünkü karar verme iradeleri, yetenekleri, kapasiteleri yok, hakikat bu...
“Bizim bir dağ yolu sorunumuz var, şu Külliye işi bekleyebilir, önce yolu yapalım” diyemiyorlar.
Öncelik saptayamıyorlar.
Sormuyorlar bile bunlara!
“Mağusa’ya ilahiyat koleji yapılacak” deniyor, bakıyorlar…
Çünkü yönetmiyorlar.
Parsel parsel satıyorlar ada yarısını, kendileri semiriyor gün be gün…
***
7 sene önceydi, iki çocuğumuz ölmüştü, bir de araç şoförü...
Öğrenci otobüsü kaza yapmıştı ve defalarca anlatılmıştı, yol, yol değil.
Ne oldu?
Yine onlarca "yolsuzlukla" uyandı bu ülke, yol değişmedi.
***
Kamusal düzen, hizmetler, denetimler hiç bu kadar başıboş, savruk, keyfi ve kirli olmamıştı.
İyi insanların çabası, hatırlı ya da sorumluluk sahibi azınlığın özverisi, idealist bireylerin emeği yetmiyor çünkü sistem yok, kural yok, standart yok.
Yüz yok, yüzsüzlük çok.
O kadar fazla basiretsiz, bilgisiz, başarısız, ölçüsüz görevlendirmeler yapıldı yıllar içinde…
En tepeden başlayarak…
Ada yarısı kendi içine kapandıkça, dünyadan koptukça, uluslararası toplumdan kaçtıkça iyice karanlığa hapsoldu, iyice köhneliğe…
Elini nereye uzatsan bir vasatlık geliyor, nereye baksan bataklık…
***
“Dağ yolu” diyoruz ya…
Bu ülke “dağ başı” gibi…
‘Bunu ben söylemiyorum’
Okudum ve yine okudum, “gözlerime inanamadım” duygusunu yaşadım.
Osman Güvenir yıllardır siyaset yazar, sözcüklerini özenle seçer, hani tabiri yerindeyse “terbiyeli” yazarlardan biridir.
Yerel seçimleri yorumladığı makalesinde, halkın, Ulusal Birlik Parti'ni cezalandırdığını ve değişim mesajını verdiğini anlatıyor.
Şunu söylüyor ardından...
"…
Bazı siyasilerin, evlilik dışı yaşadıkları kadınları icraatın içine sokmaları… O kadınlara bakandan fazla yetki verilmesi. Bunu ben söylemiyorum. Bakanlıklarda yaşayan, gören sokaktaki insanlar söylüyor.
…”
Üstelik bu makale AKP’ye yakınlığı ile bilenen dış sermayenin devraldığı KIBRIS gazetesinde yayınlanıyor.
UIusal Birlik Partisi’nin Meclis’ten geçirdiği “ihalesiz devir” anlaşmasının bu sermaye grubu için hazırlandığı söyleniyor.
***
Yıllarca Kıbrıs Türk medyasında şununla övünüyorduk; hiçbir siyasetçinin özel hayatı basının konusu olmadı, fikirleri ve siyasetleri eleştirildi yalnızca…
Son dönemlerde bu durum da değişti.
Sanırım en temel sebebi şu:
Ne siyaset kaldı ortada… Ne de fikir…
Yabancı oyuncu (!)
Türkiye Futbol Federasyonu "yabancı oyuncu kuralı" için bir değişiklik yayınladı.
Kimi ülke sporcularına özel bir statü kazandırdı.
Kulüpler "Türkiye A Milli Takımı'nda oynama uygunluğu bulunmayan 14 futbolcuya ilaveten Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan ülkelerinin vatandaşı olan en fazla 1 futbolcu oynatabilecek.”
Dikkat etmişseniz pozitif bir ayrıcalık yapılan bu ülkeler arasında "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti" yok.
Çünkü Türkiye, "KKTC"yi sadece "kuzey Kıbrıs sınırları içinde" tanıyor.
Dünyada tanımıyor.
"KKTC" denen yapının "içişleri"ne dair meselelerde "tanıyan tek ülke."
Buraya Başbakan atıyor, hükümet kuruyor; Büyükelçi gönderiyor, o büyükelçi, içişlerine yönelik projeler anlatıyor, yol haritası çıkıyor.
Nereye ne yapılacak, ne zaman yapılacak, nasıl yapılacak…
***
Kıbrıslı Türk sporcuları kimi başarılar elde ediyor ya...
Hepimiz -haklı olarak- gururlanıyoruz.
Evet de...
Türkiye Cumhuriyeti adına yarışıyorlar!
Türkiye Cumhuriyeti kimliğiyle...
***
Geçenlerde bir gencimiz Omonia’nın altyapısına dâhil oldu, güneyde…
Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olarak.
Tahsin’le de gururlandık.
Kıbrıs’ta ortak bir kimlik ve siyasi eşitlikle dünyaya açılacağımız güne dek de böyle olacak.
Ya Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini kullanacak yetenekli gençlerimiz…
Ya da Türkiye Cumhuriyeti…
“Yeni” dedikleri siyaset de bu.
Yalan değil, iki ayrı devlet: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti!
***
İlginçtir…
27 Temmuz’da UEFA Konferans Ligi 2’nci Ön Eleme Turu’nda Azerbaycan’ın Gabala takımı ile karşılaşacak, Omonia…
Tahsin de kadroda olabilir, o maçta…
Ersin beyler yanına büyükelçiyi de alarak maça gidebilir pek ala!
Hem devre arasında Azerbaycan da “KKTC”yi tanır belki (!)
15 dakikalığına…