Yabancılaşma
Kıbrıslı var mı yok mu tartışmaları bir yana...
Tartışması dahi olmaz ya!
Deli saçması laflar bunlar, toplumu çatıştıran ve ötekileştirmeyi artıran, sorumsuz kelamlar!
Ama adanın kuzeyinde, sokaklarda, giderek azalıyor "memleket" kokusu!
Kıbrıslı var, ancak kabuğunda!
Kamusal alanda "görünmez" oldu Kıbrıslı!
Ülke giderek kaybediyor karakterini!
Ada'nın 60'lı yılları gibi "gettolaştı" hayat kuzeyde!
Çok açık seçik görünüyor bu...
* * *
"Şeher" sergisinde, Semra Bayhanlı'nın resimlerine not düştüğü gibi Ahmet Okan'ın...
"Şimdi ne kaldı geriye, yabancılaşmış evlerden... Öksüz sokaklardan başka... Bir tekmil her şeyi yok edip viraneye çevirirken... Bu kadim kentte hâlâ yaşıyor gibi yapıyoruz... "
Kıbrıs'ın asıl özelliği kültürü değil mi?
O gitti mi, geriye aidiyetsiz ve amaçsız insanlar yığını kalıyor...
"Bir sokağa Lüzinyan girer, Venedik çıkardınız... Bir yarısı Osmanlı-Türk, bir yarısı İngiliz-Helen..."
Kıbrıslılık böyle bir ruh hali...
* * *
Almanya'da doğmuş olmak Alman yapmıyor kimseyi, nasıl ki 'British' kimliğiyle İngiliz olamıyorsunuz... "KKTC" kimliği de yasal bir belge yalnızca, "Kıbrıslı" aidiyetini anlatmıyor...
* * *
İyiden laubalileşmiş "muhaceret" yapısıyla kokuşan giriş-çıkışlara bir de sorumsuz yurttaşlık politikaları eklenince, Kıbrıs'ın kuzeyi "kuru bir kalabalığa" dönüşüyor.
Çok daha pespaye ve yabancılaşmış bir hayatla yıkıyoruz yüzümüzü!
Yozlaşmışlığı hissediyoruz iliklerimize kadar!
Siyasette de böyle eğitimde de; sağlık da böyle sanayi de!
Yurdunu sevmesi için insanın önce hissetmesi gerekiyor, buralara ait olduğunu bilmesi gerekiyor!
Oysa öyle bir yoldayız ki, yabancılaşıyoruz giderek, herkese ve her şeye...
"Bu memleket bizim" yoksunu kalabalıklardan bir toplum doğmaz!
Bedeni burada ama yüreği bir başka coğrafyaya kodlu insanlar da gelecek kuramaz.
Böyle bir durumda, istediğiniz kadar dövününüz, "siyaset eşit" falan da olmazsınız!