1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yabancılaşmanın ve damgalamanın ötesine geçerek, gerçek bir insanın yasını tutabilmek
Yabancılaşmanın ve damgalamanın ötesine geçerek, gerçek bir insanın yasını tutabilmek

Yabancılaşmanın ve damgalamanın ötesine geçerek, gerçek bir insanın yasını tutabilmek

Yabancılaşmanın ve damgalamanın ötesine geçerek, gerçek bir insanın yasını tutabilmek

A+A-


Faika Deniz Paşa
 

Göç ve HIV/AIDS, günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en büyük/büyütülmüş meselelerin başında gelmektedir . (1)

Mülteciler, savaşlar, yaygın şiddet ortamları veya zulüm görecekleri korkusuyla evlerini terk etmek, yaşadıkları yerlerden kaçmak zorunda olan insanlardır. Zorunlu yolculuklarına sebep olan nedenlerden ötürü bir devlet korumasının dışında bulunan mülteciler, bu sebeple dünyan en ileri seviyede marjinalize edilmişleri arasındadırlar. Bir diğer yandan da mülteciler homojen bir grup değildirler; etnik köken, sınıf, toplumsal cinsiyet temelinde zorunlu göç deneyimleri farklılaşabilmektedir. Bu denkleme HIV/AIDS statüsü de dâhildir.

HIV/AIDS salt tıbbi bir hastalık değil, aynı zamanda, hatta tıptaki gelişmeler göz önüne alındığında, belki de daha çok, toplumsal bir fenomendir. HIV/AIDS’i çevreleyen çok katmanlı, karmaşık ve güçlü söylemler, eşitsizlik, iktidar ve iktidarsızlığı inşa ederek, damgalama yoluyla toplumsal korkuları ifadelendirirler .(2)  HIV/AIDS ile yaşayan mültecilerin insan hakları ve yaşamları ile ilgili ciddi sonuçları olduğundan, HIV/AIDS aynı zamanda uluslararası koruma, yani mülteci koruması ile ilgili de bir meseledir.

HIV taşıyıcıları, AIDS hastaları ve zorunlu göçmenlerin karşılaştığı zorlukların kökenleri ortaktır: ötekileştirme, kaynaklara erişimin ve toplumsal hayata katılımın engellenmesi ve insan hakları ihlalleri.  Erving Goffman (3) en fazla görülen üç damgadan söz eder: bedensel nefret, kişilik özelliklerinin lekelenmesi ve ırk, millet veya dinin bir grup olarak lekelenmesi. HIV/AIDS ve göçün, özellikle de yaşadığımız coğrafyada, hala daha ‘kaçaklık/yasadışılık’ ile eş tutulan zorunlu göçün aynı bedende deneyimlendiği durumlarda kişiler damgalama yöntemiyle itibarsızlaş(tır)ırlar ve bütünlüklü bir insandan kusurlu, bozuk, ‘daha az’ insana dönüş(türül)ürler .(4)

M.A ile bir polis hücresinde tanıştık. 27 yaşındaydı. Kıbrıs’a gelmeden annesiyle birlikte Şam’da yaşıyordu. Ailesi yıllar önce İsrail işgali sonrasında Filistin’den Suriye’ye göç etmiş. Üniversite eğitimi sırasında patlak veren savaştan ve özellikle de Şam’daki Filistinli mültecilerin hem muhalifler hem de devlet güçleri tarafından hedef alınmasıyla İnşaat Mühendisliği dalındaki eğitimini tamamlamak üzere Kıbrıs’a gelmişti. Öğrenci vizesi çıkarmak için yapılan sağlık testlerinde HIV+ olduğu ortaya çıkmış, hemen tutuklanıp hücreye konmuştu. Sınır dışı edilmeye çalışılmış ancak vatansız bir kişi olmasından ötürü bu ilk etapta başarılamamıştı.

Ancak hücrede dahi ötekiydi. Arap bir mülteci, üstelik HIV taşıyıcısıydı. Birlikte tutuklu olduğu insanlar mahkeme duruşmalarında onun varlığını tutukluluklarının son bulması için neden olarak sunmaya başladılar. Böyle biriyle aynı mekanda tutuklu kalamazlardı…

Geçmişte, ve hala daha yaşadığımız coğrafyada, HIV/AIDS sınır ötesi seyahatle ilişkilendirilmekte ve ‘ithal’ bir problem olarak görülmektedir. Böylelikle toplum kendini sorumluluk alması gereken bir yerde görmemekte, bu sebeple de bununla ilgili bir şey yapmamaktadır . (5)  Benzer bir algıyı zorunlu göçle ilgili de gözlemleyebiliriz. Kıbrıs’tan uzakta gerçekleşen savaşlar ve bu savaşlardan kaçan insanların yaşadıkları ‘başkalarının’ sorunu olarak algılanmakta ve bununla ilgili sorumluluk duyulmamakta, böylelikle de esaslı bir eylemselliğe geçme, ‘bir şey yapma’ ile ilgili bir adım atılmamaktadır.

Yaşadığımız coğrafyaya gelen mültecilere karşı verilen tepki sınırların kapatılması, geri ülkelerine veya ‘başka’ yerlere gönderilmeleri şeklinde tezahür etmektedir. Benzer biçimde, HIV virüsünü taşıyan yabancı kişilerin de hareketlerinin kısıtlanması, yani ülkeye sokulmamaları veya sınır dışı edilmeleri, virüsün yayılmaması için verilecek bariz ve olağan bir tepki olarak görülür.

Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevzuat ‘daha fazla’ insanı ve/veya ‘kendi’ insanını korumak adına kamu sağlığına tehdit olarak görülen ‘diğerleri’ni dışlamayı ve marjinalize etmeyi, tedavinin doğuracağı mali külfet temelinde meşru görmektedir. Buna insan hayatının finansal değerlendirmesi ve bu hayatın HIV/AIDS ile değerinin azalması da içkindir. Bir diğer yandan, zorunlu göçmenler de benzer değerlendirmeye tutulurlar. İçerisinde bulundukları güç durum, hayatlarını idame etmelerinin, gerçek veya hayali, maliyetine karşı değerlendirilir.

Muhaceret yetkilisi: “Ama bunları ülkeye dolduramayız. Bizim kendi etimiz ne budumuz ne, bir da bunlara mı bakacağız? Hep zaten bunların haklarıyla uğraşın siz. Ya bizim haklarımız? Bak saat kaç oldu? Mesai bitti ben daha burada!”
Yargıç: “Karşı tarafa tebliğ olmadı, tehir…” “Karşı taraf gelmedi, tehir…” “Karşı taraf geldi ama hazır değil, tehir…” “Yani olacak iş değil, tehir…”

Altını çizmek gerekir: Kamu sağlığı bazılarının, diğerlerine rağmen korunması demek olmamalıdır. Eşitlik ve tolerans temelinde, tüm insanların iyiliği tesis edilmesi amacıyla şekillenmelidir. Bu da yeni buluşların önlenmesi ve hali hazırda HIV/AIDS ile yaşayan insanların bakımının sağlanmasını amaçlayan, hak temelli bir duruşu gerektirir. (6)

Buluşun önlenmesi ile ilgili çalışmalar risklerin belirli bir toplumsal gruba dahil olmaya değil (ör: göçmenler, eşcinseller), risk içeren davranışlarda bulunmaya (ör: korunmasız cinsel ilişki, ortak enjektör kullanımı) dayandırılmalıdır. Ayrıca incinebilir bireylerin yardıma erişmek üzere adım atabilmelerini sağlamak için ‘damgalanma’nın aşılması yönünde de çaba gösterilmelidir.

Sağlık hizmetleri yetkilisi: “şimdi bu çocuğun vatanı yoktur, ikamet ettiği yerde da savaş vardır, yani bu çocuk mültecidir, yani bir şekilde dünya vatandaşıdır, yani bizim da vatandaşımız gibidir. Yatırın hastaneye biz bakarız, serbest bıraksınlar, tedaviye devam da ederiz.”
Her iki konuya müdahale ile ilgili insan hakları temelli bir yaklaşım olası bir çerçeve vaat ediyor. İnsan hakları her insanın, sadece insan olması nedeniyle sahip olduğu iki temel özgürlük ve eşitlik değerlerinin tanınmasını ve müdahalelere karşı korunmasını demektir. En üstün ahlaki duruş olarak görülen insan haklarına saygı, diğer bütün ahlaki, hukuki ve siyasal duruşlar karşısında önceliklidir.
M.A: “Bu mahkemenin sonuçlanacağı yoktur. Hani ara emriydi kısa sürede karar kesinleşirdi? Bir ay oluyor. Ben burada sizin hapislerinizde öleceğime, dönerim de annemin yanında ölürüm daha iyi”
M.A annesinin yanında ölür…

Soering ile Birleşik Krallık (1989) 11 EHRR 439: Eğer bir kişi gönderileceği ülkede işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi olması ile ilgili gerçek bir risk bulunmakta ise ve bu risk kişisel bir risk ve bununla ilgili kapsamlı dayanaklar ortaya konmuş ise bu kişi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 3’de belirtilen işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulmama hakkına göre geri gönderilemez.

D ile Birleşik Krallık (1997) 24 EHRR 423: HIV + olan bir kişinin yeterli sağlık hizmetinin sağlanamayacağı ülkesine geri göndermesi Madde 3’ü ihlal edebilir. Kişinin ihraç edilmesinin onu en ıstıraplı koşullarda ölme ile ilgili gerçek bir riske maruz bırakacağı durumlarda insanlık dışı muamele kapmasına girer.

 

-------------------------

 

(1)HAOUR-KNIPE, M. & RECTOR, R. (1996): ‘Introduction’, Crossing Borders: Migration, Ethnicity and AIDS, Mary Haour-Knipe and Richard Rector (eds.), Taylor & Francis, Exeter, pp 1-14
(2)Williamson, K. (2004): AIDS, Gender and the Refugee Protection Framework, RSC Working Paper No. 19
(3)GOFFMAN, E. (1990): Stigma: Notes on the Management of Spoiled Identity, Penguin, Harmondsworth
(4) HAOUR-KNIPE, M. (1993): ‘Aids prevention, stigma and Migrant Status, Innovation, 6:1 pp 21-37
(5) SHERR, L. & FARSIDES, C. (1996): ‘The Person Behind the Virus: Migration, Human Factors and Some Moral and Ethical Questions’, Crossing Borders: Migration, Ethnicity and AIDS, Mary Haour-Knipe and Richard Rector (eds.) Taylor & Francis, Exeter, pp 70-85
 (6)UNAIDS (1996): HIV and AIDS related Ethical Principles, http://www.unaids.org/publications/documents/human/law/humanrf.html

Bu haber toplam 2127 defa okunmuştur
Gaile 346. Sayısı

Gaile 346. Sayısı