Yağışlar, kazıları da etkiliyor…
Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu ve gerek 1963-64, gerekse 1974’te “kayıp” edilmiş olan Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerini aramakta olduğu kazıları, bugünlerde yaşanan yağışlar nedeniyle zaman zaman etkileniyor. Kazılara bugün devam edilmesi bekleniyor… Arazilerin çamur içinde kalması nedeniyle zaman zaman yürütülen kazılar, toprak kuruyup da kazılar gene mümkün oluncaya kadar bir süre askıya alınabiliyor. Toprak kazıya elverişli hale gelince ise, kazılara kaldığı yerden devam ediliyor…
Geçen hafta Noel tatili nedeniyle kazılara birkaç gün ara verilmiş ve geçtiğimiz Cuma günü kazılara yeniden başlanmıştı. Ancak bazı yerlerde araziler çamur içinde kalmıştı yağışlar nedeniyle. Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre, bugün (Pazartesi 30 Aralık 2024) kazılara devam edilmesi beklenmekteydi… Kayıplar Komitesi’nin adamızın kuzeyinde ve güneyinde yürütmekte olduğu kazılarda, iki toplumlu kazı ekipleri çalışıyor. Bu ekiplerde her iki toplumdan arkeologlar, şirocular ve diğer çalışanlar bulunuyor…
KAZILARDA SON DURUM…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Erge Yurtdaş’tan aldığımız bilgilere göre, kazılarda son durum şöyleydi:
*** Akçiçek/Siskilipos/Siskilip: 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un bu alanda gömülü olduğu bilgisi üzerine kazı çalışmaları başlatılmış ve devam etmektedir.
*** Küçük Kaymaklı/Omorfita: 1963 kaybı bir grup Kıbrıslıtürk'ün bu alandaki gamini de gömülü olduğu bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları devam etmektedir.
*** Paşaköy/Aşşa: 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un iki mezarlık arasındaki alana gömülü olduğu bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları sona ermiştir.
*** Haspolat/Mia Milya: 1974 kaybı bir grup Kıbrıslırum'un eski bir garajın arkasına gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine kazı çalışmaları başlatılmıştır.
*** Gürpınar/Aya Marina Şillura (Askeri Bölge): 1974 yılına ait bir grup Rum'un tepelik alanda gömülü olduğu bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları sona ermiştir.
*** Lapta/Lapithos: 1974 kaybı 1 grup Kıbrıslırum'un boş bir tarladaki araziye gömülmüş olabileceği bilgisi üzerine kazı çalışmaları başlatılmıştır. Çalışma sırasında 1 kişiye ait olduğu düşünülen kalıntılara ulaşılmıştır. Çalışmalar tüm hızıyla devam etmektedir.
*** Akıncılar/Lurucina (Askeri Bölge): 1963 yılına ait iki Kıbrıslırum'un bu alanda gömülü olduğu bilgisi üzerine başlatılan kazı çalışmaları devam etmektedir.
*** Konya/Konia (Baf): 1963 kaybı 3-4 Kıbrıslıtürk'ün dere yatağına gömülmüş olabileceği bilgisi üzerinebaşlatılan kazı çalışmaları tüm hızıyla devam etmektedir.
Biz de kazı ekiplerindeki tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara “Çok kolay gelsin” diyoruz…
Akçiçek'teki kazılardan bir görünüm...
Lapta'daki kazılardan bir görünüm...
“49 yıldır tanıdığım Alper Altay Babutsalı’ya son veda…”
Ulus Irkad
Hayatın tanımını herkes ayrı ayrı yapmaktadır. Çoğumuza göre hayattayken bir şeyler yapmak ve ölünce de anılmak hayatın en güzel tarifidir. Kuşkusuz hepimiz bir gün öleceğiz.
ÖLÜMÜN TARİFİ HERKESE GÖRE FARKLIDIR
Alexandre Kojeve; “Hegel Felsefesine Giriş” adlı kitabında, “İnsan varlığının “özerkliği” ya da özgürlüğü de aynı şekilde, ölüme bağlıdır. Yani, bir varlığın “özerk” olduğunu söylemek, onun ölümlü olduğunu söylemek demektir. Ve nihayet, sözünü, ettiğimiz parçanın, insanın, şu yeryüzünde, ölümünden sonra tarihsel olarak varlığını sürdürmesi fikrini kapsadığını da söylemeliyiz. İnsanlar, ölümde ve ölümle birbirlerinden kesenkes ayrılırlar ve yok olurlar; ama, (daha sonra göreceğimiz gibi, eğitim ve tarihsel gelenek sayesinde) çocuklarında ve çocuklarıyla, insanal olarak yaşarlar ve toplumsal olarak birlik içinde kalırlar (bulunurlar). Çocuk, ana-babanın ölümünü içerir ve bir önkoşul olarak ortaya koyar; ama ardarda gelen kuşaklar arasında, onları birbirinden ayıran “olumsuzlaşmaya” rağmen, “özdeşlik” vardır. Ve aslında, tarih denen şey de budur.” (129-130, 2021,Yapı Kredi Yayınları) diyor. İşte insanın varoluşu da budur ve insanlar fiziken ortadan yok olsalar bile çocuklarında ve torunlarında ve de gelecek nesillerinde bir şekilde onlardan miras kalacak genlerle yaşamaktadırlar.
İNSANLAR ÖLÜMLE SONSUZ EVRENDEBİR ŞEKİLDE YER ALIRLAR
Bir inanışa göre insanlar sonsuz evrende bir başka boyuta geçmekte ve orada yaşamaktadırlar. Dünyada veya evrende hiçbir şey yok olmamaktadır. On bin yıl içinde 150 milyar insan gelip geçmiş dünyamızdan. Bu açıklamalarla diyebiliriz ki, tüm ölen insanlar yok olmamakta, bir şekilde yaşamaktadırlar.
ALPER’İ NASIL TANIDIM…
Alper’i 1974 savaşı sonrasında geldiğim Mağusa’da Namık Kemal Lisesi’nin Fen Bölümünde tanıdım. Çok beyefendi, açıkça karınca incitmez cinsinden bir arkadaşımızdı. İlk, iki-üç ay birlikte aynı sınıfta ders gördük ama Matematik Bölümü ve Biyoloji Bölümü’nün ayrılmasına karar verildiğinde, ben Matematik Bölümü’nde, o da artık Biyoloji Bölümü’nde yer alacaktı. Ben onlardan bir yaş daha büyüktüm. Esir düşüp, bir yıl, savaştan dolayı Baf’ta kaldığımdan ötürü, okula gidememiştim. Geldiğim zaman Türkiye bizlere hayatta umut ettiğimiz birçok okula kontenjan vermesine rağmen babamın “Sen bir yıl okula gidemedin, Namık Kemal Lisesi’ne gidip bir yıl bu boşluğu doldur” demesi üzerine, ileride çok üzülmeme ve “Keşke istediğim bir okula gitseydim” diye hayıflanmama rağmen Namık Kemal Lisesi’ne yazıldım. Fakat kısa bir müddet sonra Türkiye’de Sol-Sağ çatışmaları çıkınca da, orada savaştan çıkıp başka bir savaşla karşılaşmam dolayısıyla başarısız olacağım görüşü bende bayağı güç kazandı çünkü Türkiye o dönemlerde pek de eğitim yapılacak bir duruma gelemedi. Arkasından da darbe oldu zaten…
ALPER’LE NAMIK KEMAL’DE ORTAK DERSLER DE ALMIŞTIK…
Alper ve Biyoloji’deki arkadaşlarla bazı derslere birlikte girerdik. Örneğin Beden Eğitimi derslerinde iki sınıf olarak dersleri yapar genelde büyük bir rekabet içeren futbol maçlarımız olurdu. Ama Biyoloji sınıfı bayağı bizden hem daha kalabalık, hem de güçlüydü. Bu takıma devamlı yenilirdik. Okul İdaresi Sene sonu bu iddialı maçları final noktasında, ortaya büyük bir kupa koyarak sonlandırmak istedi. Devamlı kaybeden ve öğrenci sayısı belki de 14-15’i geçmeyen bizler maça iddialı hazırlanmış ve final maçında Biyoloji sınıfını açık bir farkla yenmiştik. Bu maç arkadaşlarımız arasında hala daha konuşulmaktadır.
ALPER’İ UZUN BİR SÜRE GÖREMEDİM
Alper’i okuldan mezun olduktan sonra İngiltere’ye gittiği için hiç görememiştim. Bu arada abisi İlker bizim aileden hanımın dayısının kızıyla evlenmişti. 2004 yılında Alper’le onlarda buluştuğumuzu ve bol bol eskilerden söz ettiğimizi hatırlıyorum. Kıbrıs’a gelip yerleşmişti.
Geçen akşam Alper’in vefat haberiyle karşılaştım sosyal medyada. Namık Kemal Lisesi’nin beyefendi öğrencilerinden, 49 yıl önce arkadaş olduğum, sonra uzun bir müddet görmediğim, tekrar buluştuğumuzda da bol bol anılardan konuştuğumuz Alper hayata gözlerini kapamıştı. Çok üzüldüm…
ALPER’İ UĞURLARKEN
Bugün İnönü Köyü’nün camisinde onun cenazesi vardı. Hava soğuktu. Hafifçe yağmur da çiselemeye başlamıştı. Bir an son 49 yıl geldi aklıma. Namık Kemal’de futbol karşılaşmalarımız. Ölümün tarifi geldi aklıma. 66 yıllık yaşamına hanımını, çok iyi ailesini ve de çok iyi eğittiği iki kızını, onların oluşturduğu yeni ailelerini de ekledi Alper. Rahatsızlığından hiç kimseye şikayet etmemiş… Sanki de bu yolculuğa kendini alıştırmış gibiydi dediklerine göre. Bir İngiliz yazar arkadaşım “İnsanlar cenazede ağladıklarında aslında kendilerine de ağlamaktadırlar” demişti bana bir zamanlar. Bu vazgeçilmez yolculuk ergeç bir gün hepimizin başına gelecek ve hayatta yaptıklarımızla bizden geriye kalacak olan her şey, anılar ve evlatlar dahil, aslında bizim bir devamımız olacak, başta da yazdığım gibi…
49 yıllık arkadaşım, Namık Kemal’in Beyefendi ve sessiz öğrencisi, her zaman gülümseyen ve de en kötü anlarda bile moral veren, umutlu ve iyimser arkadaşım, sana sadece hoşçakal diyorum. Tekrar buluşmak üzere…
Alper Altay Babutsalı
Nidai Şemi'nin arşivinden...