Yağmaların yağması
Bu adanın kuzey yarısı bir “yağma” diyarıdır ve çözümsüzlüğün en önemli sebebi sanırım budur.
Yağma!
Zorla mal almak, kullanmaktır.
Hileyle mal almak, kullanmaktır.
Adaletsiz mal almak, kullanmaktır.
Emeksiz mal almak, kullanmaktır.
Yağma budur!
* * *
Keşke bu kadarla sınırlı olsa...
Yağma hak edilmemiş maaştır...
Mevkidir...
Makamdır...
Terfidir...
Kadrodur...
Koltuktur...
* * *
Yağma çoktur...
O nedenle dün değil sadece, bugün ve gelecek de yağmalanmıştır...
Düşlerimiz, umutlarımız, çocuklarımız yağmalanmıştır...
Yağmanın suç ortağı boldur...
Yağmacılar kalabalıktır...
Kırk seneden fazladır, ne itmiştir ne bitmiştir.
Birbirine devretmiştir kuşaklar, iç içe geçmiş, dipsiz bir kuyuya dönmüş, üleştikçe sevilmiştir.
* * *
Yağmacılar çok güçlüdür...
Elleri her yerdedir...
İktidar ya da muhalefet...
Siyaset ya da sivil toplum...
Elçilik ya da asker...
Nicedir...
* * *
Mesele artık “tercih”e kalmıştır.
“İyi yağmacılar”a karşı “kötü yağmacılar” vardır.
“O da yağmacı ama en azından mafya değil” tesellisi yaşanır...
“Bak ne güzel yatırım da yapmış...”
Birini söyleseniz, bir başkası örneklenir...
Her daim “bu da bir şey mi” denir, “fazlası” dile gelir.
* * *
Yağmadır bölen...
Beyninden sonra vicdanı da göçmüş bir toplumu, yağmadır giderek hiçleştiren...
Yıkıntılar arasında yitirdiğimiz ışığın ve onca yaban öfkenin sebebidir bu...
O nedenle kekemedir ada’nın dili...
Umudu titrektir...