Yağmurun suçu ne!
“Yağmur, yağmur” diye sürekli yağmuru çağırıyoruz ama ilk yağmurda da “yağmur, hayatı olumsuz etkiledi” diyerek yağan yağmuru suçluyoruz.
Dereler taşmış, yollara gelmiş, yollar trafiğe kapanmış, evleri, ağılları su basmış şeklinde haberler ön plana çıkıyor.
Peki ne olacak!
“Yağmur yağmazsa ekinler büyümeyecek, arpa yetişmeyecek, kuraklık olacak, çiftçi zarar edecek, ardından kuraklık parası istenecek” diye ellerimizi havaya kaldırmışken bir yağmur yağıyor, o zaman da hemen herkes “vay yağmur yağdı, mahvolduk” diye bir ağızdan bağırıyor.
Keşke sürekli yağsa, keşke suyu eksilmesek, keşke ekinlerimizin boynu bükük kalmasa, “yeşilada” dediğimiz Adamız keşke yeşil ada olabilse…
Peki neden yağmuru beklerken yağmur yağınca da perişan oluyoruz!
Çünkü her zaman yazdığımız gibi, her zaman söyleyip uyardığımız gibi derelerimiz tıkalı da ondan… Derelerimiz dolduruluyor, betonla, çöplerle, atıklarla dereler dere olmaktan çıkıyor. Böyle olunca da yağmur suları akıp gidecek yer bulamıyor. Yollara taşıyor, evlere, işyerlerine giriyor.
Bazı yerlerde toprağı kazıp suyun akıp gitmesi için borular döşüyoruz. Döşüyoruz ama olası bir yağmurda ortaya çıkacak suyu taşıyacak, geçirecek büyüklükte olmuyor bu borular… Akan su bu ince borulardan da geçemiyor ve yine başka yerleri basıyor.
Lefkoşa-Mağusa ve Lefkoşa-Girne yolu buna örnek yollar… Türkiye’de açılan ihaleler sonucu geliyor Türkiyeli şirketler ve maliyetten de kurtararak asfaltı döküp gidiyor. Ne bir alt yapı ne de başka bir şey… İşte geçtiğimiz yıl Lefkoşa-Girne yolunda gördüğümüz gibi suyun akıp gideceği bir alt yapı olmadığı için yolun üstüne çıkmış ve yol trafiğe kapanmıştı. Son yağmurda da Aslanköy’ü, Ulukışla’yı basan yağmurların yanında aynı bölgede suyun bastığı yollar trafiğe kapandılar, çünkü buranın da altyapısı tamam değil.
Tamam, bölgede fazla yağmur ve dolu vardı ama altyapı tamam olsa felaket böylesine yaşanmazdı.
Lefkoşa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki işyerleri bildiğiniz gibi her yağmurda sular altında kalıyorlar. Onlar da çareyi girişlerini, kapılarını yükselterek, metrelerce merdivenden sonra girişi sağlayarak bu baskınlardan kurtulmaya çalışıyorlar.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum ki ülkemizin bu yağmurlara ihtiyacı var. Keşke hiç dinmese, sürekli yağmur yağsa… Bu beklentimiz varken her yağmurda akıp gidemeyen suya kızmak, yağmurun dinmesini beklemek gibi çelişkili bir durumda kalmamalıyız. Yağacak yağmurun bereketinden en iyi şekilde yararlanacağımız alt yapıyı artık kurabilmemiz gerek.
2013’ü terk ederken yine bizim hatalarımız yüzünden yaşadığımız su baskınlarının yanında, yer altı sularımızın beslendiğini, ekinlerimizin sulandığını, ağaçlarımızın köklerinin suyu emdiğini unutmayalım.
Yağmuru dört gözle beklerken yağdığında da yağmuru küstürmeyelim.
***
Bugün son gün. 2013 bugün bitti. Yarın yeni bir yıl, 2014. Umutlar yine yeni bir yıla taşındı. Sağlık, huzur, iyi bir gelecek dilekleriyle birlikte Kıbrıs’ta barış umudu da yeniden yeni bir yıla daha taşınmak zorunda kaldı. Artık 2014 umutların taşınacağı son yıl olur diye yine umut etmek isterim.
Umudumuzu kaybetmeyelim ama umarım umutlarımızı da sürekli ertelemek zorunda kalmayız.