Yahudi Muhacirler 15
Yahudi Muhacirlerin Kıbrıs-Mağusa’dan Filistin’e taşınmasında Kıbrıs ayağına baktığımız zaman, kamp içerisindeki bazı protesto nümayişlerinden ve münferit taşkınlıklardan öteye gittiğini söyleyemeyiz. Özellikle 1944 yılından itibaren Filistin’de yer alan “Filistin Yahudileri” içerisindeki örgütlenmenin getirdiği, İngiliz yönetimine karşı yapılan silahlı eylemler düşünüldüğünde, Kıbrıs’taki kampların ve yaşamın gayet sakin geçtiğini söyleyebiliriz. Yahudi “terör örgütü” olarak isimlendirilen ama muhtemelen kendilerini bir “özgürlük savaşçıcı” olarak gören iki örgüt ve düzenledikleri eylemlerle ilgili Dr. Esra Danacıoğlu’nun, “Kıbrıs Yahudi Gözaltı Kampları (1946-1949)” başlıklı yazısından bir alıntı yapıyoruz...
“...1944-1948 dönemi Filistin'de İngiliz yönetimine karşı Filistin Yahudi terör örgütlerinin eylemde olduğu yıllardır. 1944 sonrasında iki örgüt: Lehi (Stern) ve Irgun, terörün bir politik silah olarak İngiliz egemenliğini sona erdirecek yegane ikna yöntemi olduğu düşüncesiyle yola çımıştı. Kaldı ki eylemleri İngiltere'nin, Yahudilerin Filistin'e göçünü engellemeye yönelik tavizsiz politikasına -hem savaş yıllarında Nazi egemenliği altındaki topraklarda Avrupa Yahudi toplulukları imha edilirken, hem de savaş sonrasında- bir cevap niteliği de taşıyordu.
1945-Mayıs 1948 döneminde Filistin'de 338 İngiliz uyruklu kişi Yahudi terörü sonucu öldürüldü. Söz konusu dönemde terör örgütleri bankaları soyarak, yollara mayın döşeyerek, belli başlı yönetim-savunma organlarını -vergi tahsilat büroları, karakollar, radar üstlerini- bombalayarak, suikastler düzenleyerek Filistin'de İngiliz yönetimini felç etti. Hayfa'dan çoğu gemi transferi Filistin'de toplu gösterilere, grevlere veya silahlı saldırılara neden oldu. Göçmenlerin Kıbrıs'a yollanacağı kararının alındığı ve uygulanmaya başlandığı Ağustos 1946'da bir geminin transferi sırasında (Katriel Yaffe) Hayfa Limanı'na girmeye çalışan Yahudi göstericilere İngiliz askerlerinin ateş açması sonucu göstericilerden üçü öldü, yedisi yaralandı. Sonraki hafta göçmenleri Kıbrıs'a taşıyan 2 İngiliz gemisine (Empire Rival ve Empire Haywood) Hayfa Limanı'nda demirli oldukları sırada sabotaj yapıldı. Bir diğer gemi: Chaim Arlozorov, Şubat 1947'de Filistin karasularına girdikten sonra peşlerine düşen İngiliz savaş gemileriyle mücadelesi sırasında kayalara bindirdi, yolcular denizden toplanıp Kıbrıs'a nakledildiler. Olayın peşisıra Filistin'de 20 İngiliz askeri öldürüldü, sıkıyönetim ilan edildi ve mültecileri Kıbrıs'a taşıyan İngiliz Donanmasına ait Empire Lifeguard gemisi Hayfa Limanı'nda bir sabotaj sonucu batırıldı...”
Görüleceği üzere Filistin’de o günlerde pek rahat bir yaşam sunulamıyordu Yahudilere. Kıbrıs’tan gönderilen Yahudi Muhacirler’in de yerleşimleriyle bu örgütsel faaliyelerin durmayacağı aşikardı. İşte söz konusu Filistin’deki iç huzursuzlukla ilgili bir haber yansıyordu Hür Söz gazetesinin sayfalarına...
“3 Aralık 1946-Hür Söz-s:1
Yahudiler Memleketimize Gelip Gitmekte Devam Ederken Filistin’de Bombalar Patlıyor
Sokak Muharebeleri Son Haddini Buldu
Memleketimize yeni Yahudiler gelmekte ve diğer taraftan birçok mülteciler Filistin’e gönderilmekte olduğu şu sıralarda Filistin’de durum gittikçe kötüleşmektedir. Son gelen ajans haberlerine göre evvelki akşam Jerusalem’de (Filistin) tethişçilerle polis ve askerler arasında 90 dakika süren sokak muharebeleri olmuştur. Bu sıralarda ise şehrin içinde bombalar patlamakta idi.
Hemen yetişen askerler tethiçileri aramak için evleri tararken evlerin damlarından sıkılan kurşunlar karanlık geceyi dolduruyordu.
Geceleyin tehlike haberlerini veren canavar düdükleri herşey yolunda işaretini verince şehrin üçte biri, sıkı yönetim altına alınmış bulunuyordu. Söylendiğine göre evvelki akşamki çarpışma ve tethiş hareketi Kral David otelinin havaya uçurulmasından buraya en şiddetlisidir.
Mareşal Montgomery Filistin’de
İmparatorluk Erkânı Harbiye Reisi Mareşal Montgomery Filistin’e gelmiştir. Mareşal’ın hayatını emniyet altına almak için geniş tedbirlere baş vurulmuştur. Evvelki gün Mareşal Filistin’deki İngiliz ordusunda 1000 subay’a hitap etmiştir. Fakat Mareşal’ın nerede olduğu ve nerelere gittiği gizli tutulmaktadır.
Otomatik Silâhlar Kullanılıyor
Bir mayın patlamasından sonra teroristler Mustafa Polis Barakaları’na el bombaları ve otomatik silâhlarla hücum etmişlerdir. Bunun üzerine polis ve askeri kuvvetler hemen evlerin damlarındaki müstahkem mevkilerde yer almışlardır.
Polisler bunun üzerine ellerinde tabancalar olduğu halde herhangi bir kıpırdanma üzerine ateş etmek için ev kapılarında yer almışlardır. Damlardan makineli tüfenklerin çatırdaması duyulurken, harp hali sırasına girmiş askerler sokakları patrola (devriye) başlamışlardır. Şehrin üçte biri üzerine konan sıkı yönetim geçen gün sabah erkenden kaldırılmıştır...”