Yahudi Muhacirler-36
Filistin sorunu, Kıbrıs sorunundan da öte onlarca yıla dayalı bir sorun olarak Filistin halkının yaşamında yer almaya devam ediyor. Bugün itibarıyla İsrail ordusunun Filistinli silahsız insanlara yaşattıkları dünya nezdinde gözler önüne serilmekte. Diğer taraftan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün -ki halk örgütlenmesi ve savaşımının en önemli örneklerinden biri olarak yer almıştır dünya mücadele tarihinde, yer almışlığı sadece tarih sayfalarına gönderilerek ortadan kalkmıştır. Hamas denilen örgüt ise maalesef Filistin sorununun çözümünde üstlendiği rôlün yetersizliğiyle bir "tedhiş örgütü" olarak kalmaya devam edecektir.
Ama aslında bu sorunun en başında görülüyor ki, Yahudi halkından öte, şu "büyük devletler" dediğimiz dünyayı yönetenlerin kurguladıkları, istedikleri zaman da bozdukları yap-boz tahtası Ortadoğu'nun sorunsal yaşamının başlıca aktörleri olmasıdır işin gerçeği. 1946 yılından başlayarak insanlık dramlarından biri olan ve Kıbrıs ile ilişkili "Yahudi Muhacirler" konusunu ele alırken, bugünün "Filistin sorununun" da nasıl yaratıldığı konusunda bilgilenmekteyiz.
Biz yine 1947 yılına dönelim...
Yahudi halkının Filistin topraklarında yurt edinmeleri için yapılan girişimlerden biri de, o yıllardaki ismiyle "Birleşmiş Devletler Konseyi" tarafından görevlendirilen bir tetkik komitesinin, Filistin toprakları üzerine yaptığı araştırmaları içeriyordu. Fakat gel gelelim, bir ara İngiliz güçleriyle birlikte Yahudi tedhişçilere karşı çarpışmaya başlayan Arabların bağlı oldukları Arab Birliği, hazırlanan rapora karşı duruş sergilemişti...
"02 Eylül 1947-Hür Söz-s:1
Arablar Filistin Tedkik Komisyonunun Teklifini Kabul Etmiyor
Bundan bir müddet evvel Birleşmiş Devletler Konseyi tarafından Filitin'e gönderilen tetkik komisyonu, uzun çalışmalardan sonra işini bitirmiş ve raporunu hazırlamıştır. Bu rapora göre, tetkik komisyonu Filistin meselesini halletmek için yegâne çare olarak memleketi Yahudi ve Arab diye iki bölgeye ayırıb her bölgenin idaresini oranın yerlilerine verme fikrini ileriye sürmüştür. Yahudilerin bu teklifi nasıl kabul ettikleri henüz haber alınmamışsa da, Arablar fikre muhalif olduklarını resmen bildirmişlerdir. Arab Birliği sözcüsü böyle bir usulün Orta Şark'ı kana boyayacağını söylemiş ve Arabların bunu kabul edemiyeceklerini bildirmiştir."
Doğruya doğru, Arab Birliği, bugünkü yaşananları o yıllarda görmüş gibiydi. Ama elbette Yahudilerin bu konuya nasıl baktıkları da önemli. Ama şu bir gerçek ki, Ortadoğu'nun bu coğrafyadaki toprağının ikiye bölünmesinin bile konuşulur olması ve hatta ileriki tarihte uygulanması, dünyanın geleceği konusunda kimlerin söz sahibi olduklarını bir kez daha gösterir durumdaydı...
Ve 4500 olarak başlayıp tarih ilerledikçe sayıları düşen ve 4400 olarak basına yansıyan, şu gemilerdeki Yahudiler konusuna dönelim. Aylardır sürüncemede kalan bu sorunun pek de Fransızların-İngilizlerin istediği gibi çözümleneceği şeklinde bir yanıt bulmuyor haber içerisinde. Konuyla ilgili üç haberi paylaşalım...
"03 Eylül 1947-Hür Söz-s:1
Yahudiler Hamburg'a Yanaşıyor
4400 Yahudi muhaciri Almanya'ya götürmekte olan gemiler, Hamburg'a yanaşmak üzeredirler. Royter muhabiri ile konuşan kafile reisi, Hamburg'a çıkmaya razı olmıyacaklarını ve eğer buna zorlanırsa ölene kadar çarpışacaklarını söylemiştir. İlâveten demiştir ki: "Biz hepimiz, Milli Hareket mekteplerinde talim gören insanlarız ve eğer İngilizler çarpışmayacağımızı sanıyorlarsa netice düşüncelerini yalanlıyacaktır."
"06 Eylül 1947-Hür Söz-s:1
Hamburg'da Tedbir Alınıyor
Bir müddet evvel Almanya'nın Hamburg limanına doğru yola çıkarılan Yahudi muhacirler, Manş'ı aşmışlar ve Hamburg'a yanaşmak üzeredirler. Gelen haberler gösteriyor ki tahliye işi çok sıkı bir kontrol altında yapılacaktır. Gemiler limana birer birer yanaşacak ve tahliye işinin yapılacağı sırada limanın bu kısmına kimse girib çıkamıyacaktır. Saha tamamıyle tel örgülerle sarılacaktır."
"07 Eylül 1947-Hür Söz-s:1
Yahudiler Bu Sabah Hamburg'da Olacaklar
Fransa'dan Almanya'ya gönderilen Yahudi muhacirlerini taşıyan ilk gemi bu sabah Hamburg'a varacaktır. Hamburg komiseri topladığı bir matbuat konferansında, muhacirlerin hemen gemiden çıkarılacakları ve eğer kendi arzuları ile çıkmazlarsa kuvvete müracaat edileceğini söylemiştir. Hamburg'a çıkar çıkmaz oradan hemen trene bindirilerek kendileri için hazırlanan kamplara gönderileceklerdir."