1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Yalan siyasete yeni fotoğraf
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Yalan siyasete yeni fotoğraf

A+A-

Bu soruyu bir yere not ediniz.
Yalan siyaseti görmek için daha kaç fotoğraf gerekiyor?

***
Kadim kardeşlik bağları deniyor ya…
Bir de meşhur söz var, "Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış..."

Azerbaycan’ın kesesine bereket...
Diplomasi kesesinde yeni bir fotoğraf olanca parıltısı ile yerini aldı böylece…
Bakü’den “KKTC’nin yokluğu” gülümsüyor.

Hadi ​o zaman “şerefe…
Ya da “stin iyia sas…

***
Görüyoruz ki “üç devlet tek millet” gibi hamasi nutukları hayatın pratiği reddediyor.
Yalan da olsa söyleyebilirsiniz elbette…
Damarlarınız genişliyor, gözleriniz parlıyor, omuzlarınız kabarıyorsa sorun yok!
Ama hayatlarınız değişmiyor.

***
Manzara şu!
Birleşmiş Milletler zemininden gülümsüyor, Azerbaycan ve Kıbrıs Cumhuriyeti...
Yan yana...
Tatar da bakıyor uzaktan, yana yana!

***
Hayatın gerçeği böyle…
Sizin "guguk kuşu" misali uzaktan kurulmuş tekerlemeleriniz hiçbir anlam ifade etmiyor gerçek dünyada…

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP29) kapsamında düzenlenen Dünya Liderleri İklim Eylem Zirvesi'ne Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodoulides de katıldı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres ve Kıbrıslı Rum lider bir araya geldi…

Tatar nerede?
Kim bilir hangi şenlikte şimdi…

Nerede “yalan” siyaset?
“Dünya beşten büyükse” nerede o diğer büyükler?

***
Kıbrıslı Türkleri, uluslararası toplumun dışında tutuyor, “alt yönetim” olarak kontrol ediyor, ilhakla yıkıyor,  hiçbir plan içermeyen statü sözcükleri ile avutuyorlar.

Bu gerçeği görmek için daha kaç fotoğraf gerekiyor?

yalan-siyaset-foto-buyuk.jpg
 



Islatmak!


- Bu gürültü nedir?
Birileri demokrasiyi çalışıyor...
Hukuk düzenini yerle bir ediyor birileri…
Birileri hokkabazlık ve hileyle koltuğa tutunmuş, bırakmak istemiyor.

Pek çokları için “gürültü” gibi görülen gelişmeler bir “direniş” aslında…

***
Uluslararası İlişkiler Uzmanı dostumuz İpek Borman çok güzel özetledi yaşananları…
Bunca derdin, sorunun içinde bir de meclis krizi mi çekeceğiz?” diyenleri çok net yanıtladı.
- “Evet, çekeceğiz!”

***
“Çünkü Meclis’te olan biten basit bir siyaset sorunu değildir, Anayasanın ve hukukun iktidar eliyle katledilmesidir, demokrasinin ayaklar altına alınmasıdır.”

Katliam varsa ortada…
Sessiz kalınabilir mi?
Tepkisiz kalınabilir mi böylesi bir ortamda?

***
“Normal” bir devlette yaşamadığımızı anımsattı yeniden, İpek…
“Üstten dayatmacı, müdahaleci ve hukuksuzluğun giderek norm haline geldiği bir yapı…”

Böylesi bir yapıda hukuksuzluğa tepki ve direnç şarttır…

***
Pek çok insanda “aman başımız ağrımasın” tavrı var.
Böyle davranmakla hiç dinmiyor sızımız…
Daha da artıyor.

“Muhalefetin Meclis içinde verdiği mücadelenin çoğaltılması gerekmektedir” diyor, İpek Borman, haklı olarak…

“Hukuksuzlukları normalleştire normalleştire geldiğimiz bu noktada artık yürünecek yol kalmamıştır. Ya direnmeye devam edecek ve bu mücadeleyi azaltmak yerine çoğaltacağız, ya da sorun büyümesin düşüncesiyle sesimizi kesip sadece izleyeceğiz, başımıza gelen her türlü hukuksuzluğa ağlamayacağız.”

***
Diyelim ki kırmızı ışıkta geçtiniz ve polis sizi durdurdu.
Polisin yüzüne baktınız ve “Böylesi fikir ayrılıkları olabilir” dediniz (!)

- “Ne fikir ayrılığı beyefendi, kırmızı ışıkta geçtiniz.”

Polisin yüzüne baktınız ve “Halkımızın takdirine bırakıyor ve sükûnetimi koruyorum” dediniz. (!)

Pişkin, sinsi ya da kurnaz olabilirsiniz.
Çok “terbiyeli” de davranabilirsiniz o an…
Ama şu gerçek değişmez…
“Kusurlusunuz…”
“Ayıplısınız…”
“Utanmazsınız…”


***
Bu gürültü nedir?

Demokrasinin kırmızı ışığında geçen birisi inatla bunu “normalleştirmek” istiyor.
Birileri de “dur” diyor!

Durmazsa ne yaparsınız?
Ne?

“Su atmak doğru değil…”
Bence de…
Daha soğukkanlı olmak gerekiyor.
Ama bu karşın öyle karşı kıyıdan kopyalanmış sözcüklerle insanları hedef göstermek, toplumu cepheleştirmek ve gerilimi tırmandırmak da ne oluyor?

***
Adam “hile” ile yapıştığı koltuğu bırakmıyor.
Meclis'in içinden ve dışından ne kadar hukukçu varsa, "Bu adam seçilmemiş" diyor.

Şimdi yanıt veriniz?
O koltuktan o adamı nasıl kaldırırsınız?
Yöntem öneriniz!

Etik yoksa...
Haysiyet yoksa…
Yüz yoksa…
Demokrasiye ve hukuka hürmet yoksa…
Islatmak gerekiyor belki de…

Hem toplumu uyandırmak için…
Hem de makam zehirlenmesi yaşayan bir vekili…

yeni-alfabe-sart.jpg

Yeni alfabe şart!

 

Bu yazı toplam 1934 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar