Yalanı – propagandayı bırak çözüme bak!
Yalan söylemeyin!
Propaganda yapmayın!
Gerçekleri konuşalım!
-*-*-
Efendim, Avrupalı bir milletvekili geldi, bizim bir bakanı ziyaret etti…
Çok iyi bir şey!
Derdimizi dinlemiştir!
Helal olsun!
Daha sonra bu kadın siyasetçi, KKTC’ye gerçekleştirdiği ziyareti kendi sosyal medya hesabından da duyurdu!
Sonra “Rumların” linçine maruz kaldı!
-*-*-
Beklentiler ne?
İki beklenti var:
Birincisi; KKTC’deki herkesin bu kadın vekile destek vermesi!
İkincisi ise KKTC’deki herkesin, kadına saldıran Rumlara saldırması!
-*-*-
Neden?
Çünkü olaya, “kışkırtmak” ya da “namus meselesi” gibi bakılması esas arzulanandır da ondan (Her iki tafataki ırkçı ve çözüm karşıtları açısından tabii ki)!
-*-*-
Bizde, “Kadına destek vermezsen Rumcusun!”
Öteki tarafta, “bu kadına ılımlı yaklaşırsan Türkçüsün!”.
Olaya, “Sen Türk müsün, Rum musun?” penceresinden bakmak, iki taraftaki statükocu çözüm düşmanlarının işine geliyor!
-*-*-
Kadın gelmiş, bizim bakanı ziyaret etmiş!
Bravo!
Cesaretini alkışlarım!
Belki de olması gereken budur!
-*-*-
Peki, şu soruya nasıl yanıt verirsiniz:
“Kadının cesareti, Fenerbahçe’den, Galatasaray’dan, TC Futbol Federasyonu’ndan kısacası ayıptır söylemesi, Türkiye’nin tüm resmi makam ve kurumlarından daha büyük ve daha alkışlanası bir cesaret değil midir?”…
-*-*-
Oysa sizin sorduğum bu soruya vereceğiniz yanıt, “Hadi oradan hain” veya “Rumcu Serhat” ötesine geçemez!
-*-*-
Size bir şey söyleyeyim mi?
Kadının ziyareti çok güzel bir şey!
Tekrar ediyorum, “bravo”…
Ama çözüm bu değil!
-*-*-
Ayıptır söylemesi, asıl önemli olan nedir biliyor musunuz?
Kadının değil bizi ziyaret etmesi; içimizden bir bakana aşık olup ondan hamile kalması halinde; doğacak çocuğa verilecek pasaportun ne olacağıdır!!!
-*-*-
Rum propagandası, Rum linç kültürü, haklı ya da haksız; doğru ya da yanlış “KKTC’ye nefes alma şansı” vermek istemiyor!
-*-*-
Bizim beklentimiz nedir?
Rum propagandası ve linç kültürünün “bu yaptıklarının yanlış olduğuna karar verip; buyurun, KKTC sizin devletiniz, bizim de komşumuzdur” demesidir…
Bu beklenti “olası” mıdır?
Değildir!
-*-*-
Rumları ve hatta tüm Dünya’yı mantıklı ve çözümü olası kılacak bir noktaya çekmenin adı, “çözümü ısrarla savunmaktır” ve “yalan ya da propagandayla” avunmaya çalışmamaktır!
-*-*-
Şu anda ne yapıyoruz?
Tüm Dünya’ya rest çeken, “egemen eşit devlet” siyasetine sarılıyoruz!
Bu siyaset, “tu kaka” bir siyaset midir?
Elbette değildir!
Neden “egemen eşit devletim olmasın ki!”…
Ama “uygun” değildir!
“Mantıklı” değildir!
-*-*-
Ortak ve yasal devletin öteki toplumu yani Rumlar bunu kabul etmiyor…
Haaaa bırakın Rumları, Türkiye yani anavatan da bence kabul edemez!!!
Ki sizin asıl sevmediğiniz bunu işitmektir!
Neden mi Türkiye kabul edemez?
Çünkü, “Kıbrıs Cumhuriyeti” diye bilinen “yasal” devletin sınırları içerisinde etnik temele dayalı ayrı ve eşit ve egemen bir devlet talep etmek; bu talebe destek vermek; “kolay” değildir!
Yarın biri de kalkıp, “Peki Kürt halkı da self determinasyon hakkını kullansın o zaman” derse ne olacak?
“O başka bu başka pis hain” mi?
“Serhat zaten hem Rumcu hem de Kürtçü mü?”
-*-*-
Abi bana saldırmaktan vazgeçin!
Beni direkt annesi Rum babası Kürt kabul edin!
Siz, siyasetinize bakın!
Siyaset yapan sizsiniz!
Ve siyasetinizi yüzünüze gözünüze bulaştırıp, yalanlarla statükoyu devam ettiren de sizsiniz!
Ben sidikli – boklu bir gazeteciyim!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Tamam, “sonsuza dek yaşayacak” diyerek, yıllardır hiç, hem de hiç inanmadan yalanlarla yeyip yuttuğunuz egemen – eşit devletinizi lağvedip, yerine yeni isimde bir tane ilan edecek ve bunu tanıtacak mısınız?
Helal olsun size!
-*-*-
Tamam, ilan ettiniz ve tanıtmak için da Türkiye ile el ele yola koyuldunuz!
İlk durağınız Pakistan mı olacak?
“Sizi tanıdı” diyelim!
Geldi ve Lefkoşa’da Büyükelçilik de açtı!
Diplomatlar da her akşam casinoda!
Ne olacak?
Gambiya, Mali, Libya hatta en büyük yalanınız, en iğrenç hamasetiniz olan Azerbaycan da tanıdı!
Ne olacak?
Ne o – la – cak?
-*-*-
Bu ülkelere hellim mi satacaksınız?
Bu ülkelerden öğrenci mi getireceksiniz?
Yoksa buralardan size turist mi yağacak?
-*-*-
Nasıl?
Bu ülkeler, tüm Dünya ile karşı karşıya gelmeyi göze alabilecek, Dünya ticaretine şekil veren, Dolar – altın – petrol piyasasını elinde bulunduran; Almanya, Çin, Amerika ile ekonomik seviyede sidik yarıştıran, devler midir?
-*-*-
Bunu da geçtim!
Üniversitelerinizin ve turizminizin, Dünya’daki tek rakibi kimdir?
Siz cevap verin!
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Başbakan Ersan Saner, Dışişleri Bakanı Dağa Çıkıcıoğlu pardon Tahsin Ertuğruloğlu söylesin!
-*-*-
Sıkmaz!
Söyleyemezsiniz!
Ben söyleyeyim:
KKTC üniversitelerinin tek rakibi, Türkiye üniversiteleridir.
KKTC turizminin tek rakibi, Akdeniz ve Ege bölgeleridir.
-*-*-
Kimi kandırıyorsunuz?
Kime hikaye anlatıyorsunuz?
Çocukça yalanlardan vaz geçin!
-*-*-
Turizmle ilgili tek bir planınız var mı?
Var!
Geçen gün bakan, Girne’deki esnafa ve limandaki turizmcilere anlatmış…
Öyle bir liman yapılacak ki; cruise gemileri de gelecek!
Bir esnaf sormuş: “… Nasıl gelecek? Bu gemilerin sahiplerinin yüzde 75’i Rum ya da Yunan’dır!”…
Değilse bile, “bizim limana giren tek bir cruise gemisi, başka limana sokulmayacak!”…
Bunları nasıl berhava edeceksiniz?
Bu sıkıntıyı nasıl aşacaksınız?
Kaldı ki, Girne’ye yarısı tamamlanmış bir hastane inşa edemiyorsunuz, milyar dolarlık limanı neyle yapacaksınız?
-*-*-
Kıbrıs sorunu çözülmeli!
Tek gerçek budur!
-*-*-
Lütfen yalanı bırakın!
Propagandayı geçin!
Türkiye’ye de sürekli bel bağlamanın doğru bir yöntem olmadığını lütfen kabul edin!
Türkiye de lütfen kabul etsin artık!
Çözüm olmazsa, Kıbrıslı Türkler bitecek!
Türkiye’nin hiç umurunda olmayabilir, benim umurumdadır!
Dünya’dan daha izole olacağız!
Bırakın turizmi, üniversiteleri; kültürde, sporda, ticarette ve her yerde “kimliksiz” kalmayı sürdüreceğiz!
Neden?
Ne için?
Hedefiniz nedir?
Doğu Akdeniz’deki tüm doğal gazı Türkiye’ye vermek midir?
Nedir hayaliniz?
Nedir siyasetiniz?
-*-*-
Hamaset ve saçma sapan yalakalık dışında ne yapıyorsunuz?
Etle tırnağız!
Biriz, bütünüz!
Tamam da gelecek?
İlerisi için planınız ne?
-*-*-
Mevcut düzen devam etsin diye, sürekli yalan söylüyorsunuz.
24 saat hamasi nutuk sallıyorsunuz.
Hep uyduruk hikayeler, hep sallama masallar.
Çektiğiniz filmler bile yalan.
-*-*-
“Tek yol devrim” derdik eskiden; “tek yol federal çözüm” demekteyiz, diyeceğiz, demeliyiz!
Zorlamalıyız!
50 yıldır denedik ve olmadı mı?
Olması için yeterince çalışmamışız!
-*-*-
Ve hepsinden önemlisi; eskiden, 3 alıp 5 vermek zorundaydık…
Kaybettiğimiz fırsatlardan dolayı, şimdi 2 alıp 6 vermek zorunda kalsak bile; başka şansımız olmadığını ne yazık ki herkesin iyice görmesi gerektiği günlerdeyiz…
Ya da tükeneceğiz!
Çünkü yarın “çözüm” zorunlu hale gelirse – ki bir gün mutlaka gelecek; verecek hiçbir şeyimiz olmayacak!
Bilmem anlatabildim mi?
Najla Mohammed El Mangoush… Libyalı bir avukat… 50 yaşında ve 15 Mart 2021’den beri, Abdul Hamid Dbeibeh hükümetinin Dışişleri Bakanı… Libya’nın ilk, Arap ülkelerinin ise beşinci kadın dışişleri bakanı… Dün Rus meslektaşı Sergei Lavrov ile Moskova’da bir araya geldi… “İslam, kadın, Afganistan” tartışmaları gündemdeyken, bu fotoğraf çok önemli diye düşündüm… Doğru bir mesaj veriyor…