Yalanla utanç yarışıyor
Tam bir iflas bu!
Dişimizle, tırnağımızla, bileğimizle tutunmaya çalışsak da sürükleniyoruz sadece!
74 sonrası düzeninin çöküşü aslında…
40 senelik “kktc” macerasının dramatik sonucunu yaşıyoruz.
Öyle “devlet kurduk” demekle olmuyormuş demek!
Ölü doğmuş yırtık bir haritanın gözünden yaş bekliyoruz.
***
“Muktedir” olmayan hükümetlerin üleşmek üzerine tasarladıkları temelsiz yapı toza dumana karışıyor.
Borç sarmalı büyüyor devletten bireye doğru…
Güçle elde tutulan toprak yüzünü güldürmüyor kimsenin…
“İlhak” çok daha hissediliyor git gide!
***
“Bu düzen böylece kalsın ama çözüm de olsun” diye bekleyenler avuçlarını yalarken, o yaladıkları yerden de tat gelmiyor.
Avuç içi kadar mutluluk için bile “avuç açmak” gerekiyor.
***
Hükümet kendini hiçleştirdi.
Toplum liderliği kalmadı.
Çözüm üretme kabiliyetleri de kapasiteleri de yok.
“Ağız oynatan” başların yerine denizin ötesinden bir başkası konuşuyor şimdi…
Çeneyle ağız tutmuyor birbirini, mimikle tavır!
Dibin dibini görmemişsek eğer sebebi bir üzerine çöreklendiğimiz ganimettir.
Taşıma suyla dönen değirmen durdu, o su bataklığa akıyor artık!
***
Umutsuzluk ve güvensizliğin zirve yaptığı günlerdeyiz.
“Çaresizlik” çoğaltıyoruz çare ararken…
Yalanla utanç yarışıyor.
Kim daha önde bilemiyorum.
“Utanç” sanki ipi göğüslemeye daha yakın duruyor.
***
Tüm bu yaşadıklarımız ağır bir dayatmanın, affedilmez bir işbirliğinin, geleceği göremeyen bir fırsatçılığın, dizginlenemez bir aç gözlülüğün, ölçüsüz bir mühendisliğin sonucudur.
Çamur selinde sürükleniyoruz ve kuşatıldık!
İflas bayrağının en büyüğü dağın yamacında duruyor.
Bir yanıyor, bir sönüyor!
***
Bir dostum çok güzel özetledi meseleyi:
“Bu ülkede iyi hissetme duygusu kaybolmuştur” dedi.
Başka da söze gerek kalmadı.