Yamyamlaşıyor muyuz?
Evet, yamyamlaşıyoruz!..
Biz, insanlar giderek insanlıktan uzaklaşıyoruz.
Hepimiz değil elbette...
Ama insanlığın geneli çağdaşlaşmak yerine vahşileşiyor.
2011 dünyasına bakın bir...
Tam bir çelişkiler yumağı...
Bir tarafta lüks yaşamlar...
Diğerinde sefa
Evet, yamyamlaşıyoruz!..
Biz, insanlar giderek insanlıktan uzaklaşıyoruz.
Hepimiz değil elbette...
Ama insanlığın geneli çağdaşlaşmak yerine vahşileşiyor.
2011 dünyasına bakın bir...
Tam bir çelişkiler yumağı...
Bir tarafta lüks yaşamlar...
Diğerinde sefalet, açlık, hastalık!..
Bir tarafta istikrar, sükunet...
Diğer tarafta çatışma, tepişme, savaşma...
**
Evet, yamyamlaşıyoruz!..
İnsanın insanı yok etmesi başka nasıl izah edilir ki?
‘Yamyam’ olmak demek, illa insan eti yemeği gerektirmez.
‘Çıkar uğruna’ insanları öldürmek yamyamlık değil midir?
İki kişinin kavgası, husumeti değil anlattığım...
‘Topyekün yok etmek’ten söz ediyorum.
‘Dünya nimetlerinden daha fazla yararlanma dürtüsü’ üzerine kurgulanmış ‘yok et, var ol’ anlayışınadır isyanım...
**
Evet yamyamlaşıyoruz!..
Dünyada nüfus giderek artıyor ve kaynaklar azalıyor.
İnsanoğlu doğayı yok ettikçe, doğa daha az su, daha az yiyecek veriyor.
Hatta daha az oksijen!..
Azalan kaynakları tüketen insan sayısı artıyor ama esas parsayı dünya nüfusunun küçük bir bölümü topluyor.
Vahşi kapitalizmin evrensel şekli olsa gerek bu...
Zenginler daha da zenginleşmek için dünyanın altında, üstünde ne varsa kartal gibi üzerine üşüşüyor.
Altın mı var bir yerde?
Geliyorlar hemen!..
Petrol mu var?
Damlıyorlar!..
Gaz mı çıkacak?
Anında orada oluyorlar!..
**
Evet yamyamlaşıyoruz!..
Uluslararası ilişkilerde tam bir ‘yamyamlık’ düzeni var...
Gücü yeten, güçsüzü bildiği gibi yapıyor.
Toplumlar birbirine düşürülüyor, kapıştırılıyor, savaştırılıyor.
‘Çıkar çetesi’ şeklinde çalışan ve dünya çapında her türlü ‘ikna’ gücüne sahip kesimler de dünyanın kanını emmeye devam ediyor.
Eskiden buna ‘emperyalizm’ denirdi.
Ne ki artık çok da dillendirilmiyor bu...
‘Çıkar ilişkileri’ deniliyor sadece...
Falan anlaşma, filan sözleşme...
Konjonktür, strateji, bölgesel güç...
Bilgisayarda oyun oynuyoruz sanki!..
**
Evet yamyamlaşıyoruz!..
En azından yamyamlaşanlara ses çıkarmıyoruz.
Bakın ‘petrol’ yüzünden ne hallere geldik biz bile...
‘Biz bile’ dedim, zira hep övünürüz ya ‘eğitimli oluşumuzdan, insanlıktan nasibini almışlıktan’ falan?
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar herşeyi bıraktık, denizin dibindeki petrolün jeopolitiğini hatemdiyoruz.
Sanki biri bize soracak ve yine sanki o petrolden hayır yüzü göreceğiz.
Sağ kulvardan gelen ve ‘şahin’ kesimin temsilsici olan Eroğlu’nu anlarım da, ‘yoldaş’ Hristofyas’ın bu ‘emperyalist’ işlerin göbeğinde söylediklerine ve yaptıklarına doğrusu aklım ermez!..
**
Evet yamyamlaşıyoruz!..
Bu gidişle ‘dünyanın sonu’nun nereye varacağını kestirebiliyorum.
Hepimiz birbirimizi yiyeceğiz!..
Gün gelecek ve böyle olacak evet...
‘Paylaşım’, ‘birlikte üretim’, ‘dünyayı yok olmaktan koruma’ üzerine yoracağımıza kafalarımızı, lambasuyunun kavgasını yapıyoruz!..
Biz Kıbrıslılar bile...
Toprağı paylaşamadığımız yetmezmiş gibi, şimdi de denizin dibinde dalaşıyoruz.
İşin traji komik yanı o lambasuyu ne Eroğlu’na, ne de Hristofyas’a yar olacak ve bunu kendileri de biliyor.
Ve yazık ediliyor bu ülkeye, bu ülkede yaşayan insanlara...
Onlar lambasuyu kavgası ederken, toplumlarında yeni tepki ve öfke tohumları ekiliyor çünkü...
‘Birbirlerini yiyorlar’ görüntüsü, yamyamlık dürtülerini kamçılıyor.
Ve tüm bunlara sessiz kaldığımız için yamyamlaşıyoruz.
Kıbrıs ağzıyla ‘Beytambal galsın lambasuyunuz da, gazınız da’ demediğimiz için yamyamlaşıyoruz.
Ben kendi adıma bu sessizlikten utanıyorum.
Ya siz?