“Euro” masada olabilir.
Kasada TL var!
Bu gerçek değişmez kolay kolay.

*  *  *

“Ne Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama, ne de Türkiye’ye vilayet” derler ya…
Daha bir berbat halimiz.
Çünkü ne olduğumuzu bilmiyoruz...

*  *  *

Para politikanı belirleyemiyorsun...
TL’ye hükmedemiyorsun...
Peki, Euro’ya geçebilir misin?
“Yol geçen hanı” değil ki bu EURO!
Bir kuralı var, bir disiplini…
Avrupa Merkez Bankası’nın izni gerekir.
Unuttuk mu, bankalarımızın Avrupa Birliği ile uyumu için kimi veriler istenmişti...
Vermemiştik!
Ve hatta  liderimiz, kendi hükümetine “bankacılık sektörü ile ilgili mevzuatın Avrupa Standartları ile uyumlaştırma çalışmalarına destek olması” için çağrı yapmıştı.

*  *  *

Güneyde bir devlet var.
O da batmıştı!
Türkiye’deki devlet de gerçek.
Batıyor işte...
Ekonomi ciddiyet ve disiplin istiyor.
Amma velakin...
Onların “batma” ya da “çıkma” şansı var.
Biz “seyirciyiz” sadece!

*   *   *

5 sene önceyi anımsayınız.
Güney krizdeydi, insanlar ağlıyordu.
Türkiye’de dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Kıbrıslı Rumlara “İsterseniz Türk Lirası kullanabilirsiniz” demişti (!)
Sahi, Bağış nerede şimdi?

*  *  *

Geliniz gerçekçi olalım.
Bağırıyoruz da... Hangi tedbir alınsa, bu kez alınan tedbire öfke duyacağız.
Kıbrıs’ta bir “normalleşme” ancak çözümle olur. Birleşik Kıbrıs aynı zamanda yeni bir ekonomidir. Yeni ve güçlü bir ekonomi... Çok daha güvenli ve istikrarlı bir ekonomi... Bunu uzmanlar defalarca hesaplamıştır.
Ve elbette o zaman da mali disipline, üretime, adil paylaşıma ihtiyaç vardır.
Velhasıl...
Nasıl ki “KKTC aynen kalsın, adı da çözüm olsun” gibi bir riyakarlık içindeyiz.
Ne zaman ki “kriz” var, o durumda da adeta “sihir” bekliyoruz.
Dünyalı bir devlete başını sokmazsan eğer...
Olmuyor...
“Tedbir” diye aslında yine “ganimet” bekliyor ve birisi bu zararı “ödesin” istiyoruz.
Şapkadan tavşan çıkmıyor...