Erdinç Gündüz

Erdinç Gündüz

Yangın Var

A+A-

                                                          

“Farklı bir şeyler yaz” dedim kendi kendime. TL’den, Sterlin’den, dövizden hiç söz etme. Deliliğe vur suratı mesela... Nasreddin Hoca fıkraları yaz... Şarkılardan türkülerden söz et v.s. Ama olmadı.

Tam da bir şeyler karalamaya başlamak üzereyken evden çıkmam gerekti birkaç iş için. Üç farklı yere uğradım. Üç iş yeri. Gündemde TL’nin durumundan başka konu yok. “Battık... batıyoruz... batacağız...”. Başka konu yok.

Eve döndüğümde sıkıntı ve stres içindeydim gene. Bilgisayarın başına oturdum. Yazmaya başlamazdan önce, sosyal medyaya, gazetelere bir baktım. Bir o kadar daha asaplarım bozuldu. “Sinirlenme... Herkes aynı durumda. Herkesin aklı karışık ”  falan diyerek teselli etmeye çalıştım kendi kendimi. Ve ama kaçamadım ‘konu’dan.

***

Sosyal medya, kendini çok akıllı zannedenlerle dopdolu maşallah. Veryansın ediyorlar. “Ben olsaydım ‘şöyle’ yapardım” diyen yok ama. Diyenler de çoğunlukla saçmalıyorlar...

Gazetelerimiz bir başka havada... Yandaşlar, konuyu bir yerlerden yakalayabilmek için çırpınıyorlar... Karşıtlar ise bir başka havada. Hükümete yükleniyorlar.

Sanki olup bitenlerin tek ve tek sorumlusu KKTC Hükümeti’ymiş gibi... Sanki iktidardakiler, olup bitenlerden çok mutluymuşlar gibi... Sanki iktidarda UBP veya bir başka siyasi parti  olsaydı durum çok daha farklı olacakmıştı  gibi... Sanki, mevcut Hükümet “Biz beceremedik istifa ediyoruz” dese, yerine gelecek olan(lar) sorunu şıp diye çözeceklermiş gibi...

***

Sorun belli. Nereden kaynaklandığı  çok açık ve net.  Bilmemek, anlamamak veya anlamak istememek tam bir aptallık.

Bu kadar zamandır kendi ekonomisini düzeltemeyen;  kendi ayakları üzerinde durmayı beceremeyen;  ekonomik bağımsızlığını kazanamayan; TC Cumhuriyeti’nin insafına bırakılan; sıkıntılarla karşılaşır karşılaşmaz avucunu açarak  TC’den para dilenen; verilen sadakayla yaşamaya çalışan KKTC,  şimdi, sadakayı verenlerin yaşadıkları sıkıntılara da katlanmak  zorunda değil mi ?

***

Ülkede yangın var yangın. Üstelik bu yangını söndürebilecek itfaiye de yok açıkçası.

“Eeee ? Yani ne olacak ?” sorusunu da sormayın sakın... Öyle bir düğümün tam ortasında ve de bir çukurun içindeyiz ki, ne etrafımızı görebiliyoruz ne de etrafımızda daha da olacak olanları.  Düğüm üstüne düğüm gelmekte. Malesef.....


1 Ekim’i kutlaMIŞLAR

Heşahe çekerek kutladılar 1 Ekim’i.  Resmi geçitler, konuşmalar, marşlar, bayraklar ve daha neler neler... Yunan uçakları bile gelmiş... Neymiş ? Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümüymüş.  Hani  biz Türklerin de ortağı olduğu o Kıbrıs Cumhuriyeti bu...

“Sana ne ?” diyesim geliyor ama,   “Kıbrıs Cumhuriyeti kutlamalarında Yunan bayrağının, Yunan savaş uçaklarının, Yunan marşlarının ne işi var ?” diye sormadan da geçemiyorum.   Soruyorum ama başka şeyler de takılıyor kafama... Sınırlardaki bayraklar... Bazı devlet dairelerindeki bayraklar gibi... Sonra da diyorum ki  “Orada da aynı burada da aynı. Güney ve Kuzey... Ne fark var ki ?”

***

Kafaların değişmemesi halinde daha neler olabilir bu adada, kestiremiyorum doğrusu. Bir tarafta bizim ‘kafalar’ diğer tarafta onların ‘kafalar’... Tüm olanlardan ders alan,  kafalarını duvarlara vurması gerekenler,  başrolleri paylaşmaya devam ediyor  hala, uzayıp giden bu filmde. Değişen birşey yok. Olacağa da benzemiyor.


Sokak Ağzı

“Büyük bir bölüm kara kara düşünürken,  mutlu bir azınlık da bayram ediyor kapılar arkasında. Cepleri para doluyor TL,  EURO, Sterlin, Dolar feryatları (!) arasında.” (Güldem)

***

“Sendikalarımız Hükümete, nerden bulursan bul parayı.  Bizi ilgilendirmez. Ama bize fazla mesailerimizi de vereceksin hayat pahalılığını da mı diyor ? Anlayamadık....” (Ferhat Karaduman)

***

“Bir kenarda biriktirdiğim 5-6 bin liram var. İki eyleme hazırlanıyorum. Biri Meclis damında diğeri de mahkeme binaları damında. 5-6 bin yeter mi ?” (Kemalettin Yırtıcı-Lefkoşa)

***

“Neler nelerle tanıştık maşallah. Cinayetler, tecavüzler, soygunlar v.s. v.s. v.s.  Bizi bunlardan da ‘kurtaracak’ birileri var mı acaba ?” (Güldane)

***

“Meclisimizin en çalışkan milletvekili de belli oldu. Günde 20 saat mesai yaparak Dünya Rekorlar Kitabı’na geçmek üzere kendisi de şoförü de. Allah bağışlasın bize onu. Onu da onu oraya gönderenleri de.” (Mesut Birdal-Lefkoşa)

***

“Bence (!!!) ne Birleşmiş Milletler’den, ne Avrupa Birliği’nden bize hayır gelmez. Ya dağıtalım yahut da biz oralardan çekilelim. En iyisi Arap Birliği ve Müslümanlar Birliği kuralım dünyanın hakimi olalım.” (Ferdi)

***

Bu yazı toplam 3360 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar