Yani ilgisi yok sevmekle, sevilmekle...
“Bir daha söyleyeyim, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz…”
Bu temenni HASİPOĞLU’na ait…
O ‘skandal’ sözlerin yer aldığı, konuşmadan…
***
Videosunu izledim yeniden konuşmanın…
Yineliyorum…
“40 bin asker, öğrenci kimi halletsin” nitelemesi ve gece kulüplerine “fabrika” benzetmesi, bir başkasından da duysa, kendi fikri de olsa, bir BAKANIN ağzından, böylesi bir TÖRENDE söylenmemeli… Böylesi bir ‘algı’ dile gelmemeli...
“Sorumlu” hiçbir insan yapmamalı bunu...
AYIPTIR… AYIP...
***
Yeniden izlerken videoyu, o skandal sözlerden çok daha fazla, bir başka “gerçekten” ürktüm.
GÜLÜŞMELERDEN!
Hani dedik ya, kimi doktorlar bu sözlerden rahatsız oldu, salonu terk etti.
Hepsi hepsi üç isim…
Gerisi… Hasipoğlu “hallederken” kahkaha attı…
Bunu “espriden” saydı, ne acı ki!
***
Yine de hepimiz, meselenin asıl boyutunu es geçiriyoruz: Sömürüyü…
Bakan’ın “fabrika” dediği sözüm ona kulüplerde, gönüllü ya da kandırılarak adaya getirilen kadınların “pasaportlarına” dahi el konduğu, başlarında bir “bekçi” olmadan sokağa çıkamadıkları, bedenlerinden ‘servet avcılığı’ yapıldığı gerçeğini...
Meraklısı, bugün Sinan Dirlik’i okusun.
Siyasilerin söylemeye utandığı gerçek, aslında, ortadaki ciddi ‘vergi pastası’…
Evet, bizim ‘temsili’ devlet, bu ‘sömürü pazarından’ 20 milyonun üzerinde bir gelir elde ediyor, yıllık…
“Devlet”in ne duruma düştüğünü, yineletmeyin bana şimdi buradan...
Ama “denk bütçe”nin kutsallığında, acı gerçeği göremiyor gözler...
Umarım, Maliye Bakanı açıklar da öğreniriz bu “sömürü”nün bütçeye payını.
***
Sevgili Sinan, denizin ötesinden bakarak diyor ki, “Kızmayınız ona… Aksine, teşekkür ediniz. Yaşadığınız şeyi hiç kimsenin anlatamadığı kadar çarpıcı biçimde bir itirafa dönüştürdüğü için…”
Evet, bir “itiraf” var ortada…
Ve işin aslı, sadece “denk bütçe”ye katkı koymakla kalmıyor bu ‘sömürü’nün sahipleri, “siyaseti” de yönlendiriyor fazlaca!..
Çünkü elleri kolları uzun…
Ve bu “rezil” düzende, ‘güç’ ellerinde…
Yani ilgisi yok sevmekle, sevilmekle...