1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. Yanlışlarımızdan Başka Kaybedecek Bir Şeyimiz Yok
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

Yanlışlarımızdan Başka Kaybedecek Bir Şeyimiz Yok

A+A-

Hayatın içindeki yazılı ve yazılı olmayan hiyerarşiler hep rahatsız etmiştir beni. İki kişi ya da bazı insan grupları arasındaki hiyerarşik sıralamanın dile getirilmesi, bir saptama ya da bürokratik ilişki modeli olarak orada olması gerekmez. Böylesi resmi bir durum daha katlanılasıdır hatta… Benim derdim daha çok da ilişkilerimizde birbirimiz üzerinde kurduğumuz, ya da hayatın kendisine ait verilerin ve süreçlerin spontan olarak oluşturduğu mikro-iktidarlarla…

Hayat gönül kırıklıklarıyla dolu… İnsanlar arası ilişkilerin çok yaralayıcı boyutları var çünkü… Bazen bir yüz ifadesi, bir ses tonu ile bile başkasının üzerinde iktidar kurmak mümkün… Hatta hiçbir şey yapmadan fiziksel, ruhsal varlıklarımızla bile diğerlerini üzüp ezici olabiliyor, onların kendilerine dair algılarında kırılmalar yaratıyor olabiliriz.  Çeşitli renkler ve özellikler taşıyan, her bir ayrıntının diğeri için de önemli olduğu bir armoni cennetinde, her birimizin varlığının diğerini ortaya çıkarıp özel kıldığı bir çiçek bahçesinde yaşamıyoruz. Anlayış hep kim kimden daha iyi, daha üstün, “en iyi” hangisi üzerine…

Böylesi bir model içinde insan kendi bildiğini ve kalbinden geleni yaptığında geri püskürtülüyor. Ben bu yarışta değilim zinhar diyemiyorsun. Koşu sürüyor çünkü. Yarıştakiler senin üstüne basıp geçiyorlar.
Sistem gerçek bir başarıyı ödüllendirmiyor üstelik. Alçaklığı, üçkâğıtçılığı, kurnazlık ve vicdansızlığı, yalanı, şiddeti ve zorbalığı iktidara taşıyor. Ne kadar masum ve iyiysen o kadar ezilmeye ve yok sayılmaya yatkın oluyorsun.

Bütün bu saptamalar ortadayken kötülüğe teslim olmadan nasıl var olabiliriz, bu dünyayı daha iyi, daha adil bir dünya yapabiliriz peki? Bütün mesele bu…
Öncelikle bu durumdan rahatsız olan ve bu durumu bilince çıkaran insan sayısının hiç de az olmadığını düşünmek gerek belki… Bunun dışında da kandırılmış ve bir gözbağı taşımakta olanlar var ki onların da oranı hiç azımsanacak gibi değil.

Hiyerarşik modelin ne denli içselleştirilmiş olduğunu, en çok da hiyerarşinin en alt basamaklarındakiler tarafından ayakta tutulduğunu unutmamak gerek tabii ki… Bizim adımıza kararlar alıp sorunları çözebilecek bir otorite figürü, bir eril figür rahatlatıcı ve hayatı kolaylaştırıcı görülmüştür. Karar verme,  en son kararı verme yetkisi ailenin ve milletin babalarına ait olmuştur.
Bu ezberi bozacak olan durumlardan biri kadınların ve gençlerin yönetici pozisyonlara gelmesidir kuşkusuz ama sırf cinsiyet ve yaş üzerinden de bir alternatiflik durumu olabileceğini saptayamayız.

Eril düşüncenin tepetaklak edilmesi o düşünceye eleştirel bakanlar tarafından mümkün kılınabilir. Kadın giysileri içindeki erkek düşüncesini, genç bir bedendeki anakronik kafayı da dikkate almak gerekir. Bazı erkekler bazı kadınlardan daha feminist. Bazı yaşlılar ise bazı gençlerden daha ileri ve yenilikçi bir dünya algısına sahiptirler.

Temsili anlamda kadın ve genç yöneticilerin varlığı hep bir değişim umuduna işaret eder kuşkusuz ama önemli olan cinsiyet ve bedenden çok kafanın içindekilerdir.
Daha iyi bir dünyayı umut edip bunun için çalışanların önüne hep geçmişten gelen inatçı paradigmaların ördüğü duvarlar çıkmıştır. Sürekli maniple edildiğimiz sistemler içinde özgürce düşünmeyi bilmiyor ve beceremiyoruz aslında… Tartışmak bir güç savaşı, birinin diğerini nakavt etmesinin beklendiği bir boks maçı gibi çoğu zaman… İçselleştirilmiş bazı düşünceler, doğruluğundan kuşku etmediğimiz aslında yanlış bilgiler, kelimelerin sözlük anlamlarını aşan boyutları ve yalancı güneşlerle gölgeleri uzatılan kavramlar birer heyula gibi duruyorlar önümüzde.

Gerçekten özgür düşünmeyi becerenler; kendi çıkarlarına dair hesaplamalar içinde olmayanlar, gerçek özgür ruhlar, akıl kadar sezgi ve kalbi de devreye sokanlardır.
Gerçek ne kadar acıtıcı olursa olsun onu saptadığımız zaman değiştirme ya da en azından iyileştirme şansına sahibizdir ancak. Gerçeği her zaman saptayamayız gerçi ama ona yaklaşabiliriz çoğu zaman.
Dünyanın çoğu önemli meselesinin bir mikro modeli iki kişi arasındaki ilişkidedir.

Başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerden başlayabiliriz dünyayı değiştirmeye… Birbirimizi birer armağan, farklılıkları birer zenginlik, ötekilerin varlığını ve düşüncelerini birer tehdit değil ama katkı, misafir olduğumuz bu hayatı her yanından mutluluk fışkırması mümkün bir olanak olarak görerek…

Bu yazı toplam 2807 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar