1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. “Yapacak bir şey yoktu”
Ünal Fındık

Ünal Fındık

“Yapacak bir şey yoktu”

A+A-

Geçtiğimiz hafta “ülkücü mafya lideri” olarak bilinen Sedat Peker’in sosyal medyada bildiklerini, yaşadıklarını paylaşmaya başlamasının ardından hem Türkiye’de, hem de Kıbrıs’ta gündem bir anda değişti.

Türkiye’de suç örgütü lideri olarak bilinen Sedat Peker açıkladıkça Türkiye’de rejim temellerinden sarsılıyor. Sarsıntı gecikmeden buralara da uğradı. Hem de yalnızca geçmişte yaşanan karanlık Kutlu Adalı cinayetiyle değil, bugünkü suç örgütü liderlerini ve ne gibi işler yaptıklarını da anlattı.

Kutlu Adalı Yenidüzen gazetesinin köşe yazarıydı. O dönemde ben de gazetemizdeki köşe yazarlarından biriydim. Adalı araştırmacı ve doğru bildiğini yazan, tehditlere aldırmayan cesur bir yazardı. Yalnızca çok okunan bir köşe yazarı değil, aynı zamanda kitapları da aranan ve çok okunan değerli bir yazardı.

1990’lı yılların ortalarında Türkiye’de terör neredeyse bütün güneydoğuya yayılmış,bir yandan PKK, öte yandan devlet terörü bölge insanına çok acılar yaşatmıştı.

Devlet destekli bu cinayet şebekeleri o günlerde oluşturulmuş ve masum insanlar sorgusuz, sualsiz “faili meçhul” cinayetlere kurban edilmişti.

Devlet destekli, devletin üst kademelerinde yuvalanmış kimselerin himayesinde ülkücü mafya adı verilen bu suç örgütü tarafından işlenen bu cinayetler 6 Temmuz 1996’da sevgili Kutlu Adalı’yı aramızdan aldı.

Katiller biliniyor. O gün de biliniyordu, ama bulunamıyordu. Polis katilleri bulmak için değil, bulmamak için soruşturma yapıyor görünüyordu.

Dönemin Başbakanı Hakkı Atun önceki gün Yenidüzen’e “Türkiye’den kaynaklanan bir olay olduğu için yapacak bir şey yoktu, ne yapabilirdik? Asker bize bu konuda hiç bilgi vermedi, sorumlu makam kabul edip, bir şey söylemedi” dedi.

İtiraf gibi.

Acizlik.

Bir de “ne yapabilirdik” diye soruyor.

Hiçbirşey yapamazsanız istifa ederdiniz sayın Atun. Katledilen kişi sizin yurttaşınızdı. Hiçbir suç işlememişti. Yalnızca bu çetelerin pis işlerini açığa çıkarmaya çalışan cesur bir köşe yazarıydı. Düşüncelerinden dolayı sokak ortasında kurşunlanmıştı.

O nedenle yurttaşınıza sahip çıkarak, bu ülkenin Türkiye’nin arka bahçesi olmadığını, bağımsız bir ülke olduğunu herkese hatırlatırdınız.

Olmadı. Yapmadınız. Tarih sizi sarfettiğiniz bu iki kelime ile anacak. 

Ama benim asıl takıldığım bir önceki cümle oldu. “Türkiye’den kaynaklanan bir olay olduğu için yapacak bir şey yoktu”.

Yani Türkiye’nin suç çeteleri elini, kolunu sallaya sallaya KKTC’ye gelecek, gelirken o dönem sadece bu çetelerin elinde olan uzi marka süikast sılahlarını da beraber getirecek, sözde KKTC Sivil Savunma başkanlığı kendilerine araba tahsis edecek, bu araçla ister soygun yapacak, isterlerse cinayet işleyecekler ve hiçbirşey olmamış gibi Türkiye’ye geri dönecekler.

Bu işler Türkiye’den kaynaklandığı için KKTC devletinin en tepesindeki kişi “yapacak birşey yoktu” diyecek.

Böyle bağımsız devlet olur mu?

Böyle bir devletin kime ne faydası olur?

Aradan neredeyse 26 yıl geçti. Şimdi bu çete liderlerinden biri konuşmaya başladı. Söyledikleri elbette şüpheli. Ama anlattığı olaylarda adı geçenler bir şekilde bunları teyit ediyor.

Kardeşi savcıya ifade verdi. İfadesinde Kıbrıs’a dönemin terörle mücadele biriminin başındaki Korkut eken’le birlikte geldiğini, ertesi gün de dönemin sivil savunma teşkilat başkanlığına giderek Galip Mendi ile buluştuklarını, Mendi’nin kendilerine araba tahsis ettiğini iddia etti.

Hem Galip Mendi, hem de Korkut Eken bunları doğrulayan açıklamalar yaptı. Galip Mendi “ben o dönem Korkut komutanı misafir ettim. Ama yanındaki kişininAtilla Peker olduğunu sonradan öğrendim” dedi. Kendilerine araba verdiğini de Kabul etti.

Korkut Eken de Sözcü gazetesine “şöyle bir olay oldu; Hasan Paşa (dönemin Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı) telefon etmiş. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a, “Kıbrıs'ta çok büyük PKK faaliyetleri var. Teröristler burada cirit atıyor” falan demiş ve bu konuda yardım istemiş. Ben de o dönemde Emniyet'te Özel Harekat polislerini yetiştirmekle görevliyim. Mehmet Bey (Mehmet Ağar) da beni gönderdi. Her ihtimale karşı Sedat Peker'in kardeşi Atilla Peker'le gittim” diyerek olayı doğruluyor. Ama cinayeti inkar ediyor. Atilla Peker’in bir süre sonra ziyaret ettiği Korkut Eken’in kendisine “Kıbrıs’taki o işi biz hallettik Atilla” dediği konusuna ise hiç değinmiyor.

Kıbrıs’ta bu çetenin işlediği tek cinayet elbette bu değil. Kutlu Adalı bir sembol olduğu için öne çıkıyor. Ama tarih Türkiye’de soğuk savaş yıllarında kurulan “Özel Harp Dairesi”nin Kıbrıs’a da geldiği 1958’den itibaren böylesi faili meçhul çok cinayetlere tanık olmuştur.

Bu olaylar karanlıkta kaldığı sürece bu ülke bağımsız olmaz. Bu olaylar sonuna kadar gidilerek araştırılmadığı, soruşturulmadığı ve failleri cezasız kaldığı sürece bu ülke temizlenmez.

KKTC yetkili makamlarını işgal edenler Türkiye’ye bu olayların soruşturulması ve faillerinin, kim olursa olsun bağımsız KKTC yargısına hesap vermesi gerektiğini anlatmalı ve mutlaka yargı önüne çıkarılmalarını sağlamalıdır.

Bu yazı toplam 1392 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar