"Yapamazsın denilen her şeyi yaparız!"
Kadınların yeni yeni görünür olduğu, hayatın içindeki alışılagelmiş mesleklerin dışında ter döken emekçi kadınlarla konuşan YENİDÜZEN, çalışma hayatlarını irdeledi…
Fehime ALASYA
Kadınların yeni yeni görünür olduğu, hayatın içindeki alışılagelmiş mesleklerin dışında ter döken emekçi kadınlarla konuşan YENİDÜZEN, çalışma hayatlarını irdeledi…
‘Yapamazsın’ denilen işe bile bir haftada alışıldığını anlatan kadınlar, “Artık bizi bu işlerde görmeye alışmalılar, kadınlar da her işi yapabilir” diyor.
Kalifiye eleman veya zanaatkar olma durumunun ülkede büyük eksiklik olduğunu anlatan kadınlar, kendini örnek göstererek, “Çalışmak ayıp değil, yapamam diye bir durum da yok. Kadını-erkeği de yok, herkes her işi yapabilir” mesajı verdi.
Kimisinin sıkıntısı ‘insanlardaki önyargılar’ olurken kimisinin sıkıntısı her geçen gün yükselen market fiyatları, ülkeye ürün teminindeki güçlükler…
İş yaşamında ‘kadın olmanın’ zorluklarına dikkat çeken kadınlar, tüm önyargılara kulak tıkanması gerektiği konusunda hemfikir…
Ali Çoban ve Oğulları Et Pazarı’nda 20 yılı aşkındır eşi ile birlikte kasaplık yaparak geçimini kazanan Gülşah Çoban:
“Bu dükkanda iki çocuk büyüttüm, hem anneydim hem iş kadını”
Ali Çoban ve Oğulları Et Pazarı’nda 20 yılı aşkındır eşi ile birlikte kasaplık yaparak geçimini kazanan Gülşah Çoban, önceleri eşinin mesleği olan kasaplığı, kendisi ele almış.
Kasap dükkanına ‘kadın eli değiyor’ diyen Çoban, hijyen konusunda çok titiz olduğunu, en çok da insanlarla iletişim içinde olmayı sevdiğini anlattı.
Çoban, kasap dükkanında, kendi el yapımı olan Kıbrıs’a özgü şeftali kebabı, köfte gibi mangal ürünlerinin satışını da yapıyor.
Et kesiminden, kıyma yapımına, kasap dükkanındaki her görevi severek yapan Çoban, “Bu işte çalıştığıma hiç pişman olmadım, çok severek yapıyorum. Bu dükkanda iki çocuk büyüttüm, hem anneydim hem iş kadını” dedi.
Kardeşinin eşini de yanına alan ve bu mesleği alıştıran Çoban, “Gençlerimiz de buna alışmalı, işlemek ayıp değil, yapamam diye bir durum da yok. Kadını-erkeği de yok, herkes her işi yapabilir. Çok da güzel tepkiler alıyoruz” şeklinde konuştu.
Günümüzde gençlerin bazı mesleklere girmek istemediğini kaydeden Çoban, “Artık kasap veya berber yanına giden Kıbrıslı çocuklar, gençler görmek çok zor, ya aileler onları hazıra teşvik ediyor ya da gençler ‘kolay yoldan para kazanmaya’ çalışıyor, memur olmak istiyor. Bu çok yanlış” diyor ve oğlunun da kasaplık mesleğini sürdürmek istediğini ifade ediyor.
Hayatının en verimli olduğu yıllarda, çalışmak istemesine rağmen, evde kalıp çocuklarını büyütmek zorunda bırakılan Havva Rende:
“Kadınların çocuğunu gönül rahatlığıyla bırakabileceği kamusal, düşük ücretli kreşler olmalı”
1995 yılından beridir elleri hamur teknesinde olan, Kıbrıs’a özgü hamur işleriyle iş hayatında tutunmaya çalışan Havva Rende, hayatının en verimli olduğu yıllarda, çalışmak istemesine rağmen, evde kalıp çocuklarını büyütmek zorunda bırakılmış.
Günümüz şartlarında da benzer sorun olduğunu dile getiren Rende, kadınların çocuğunu gönül rahatlığıyla bırakabileceği kamusal, düşük ücretli kreşlerin olması gerektiğini belirtti.
“Aldığım maaş ile verdiğim ücret neredeyse aynıya denk gelecekti, evde kalmayı tercih ettim”
Özelde, yıllar önce kendi yaşadıklarının, ülke genelinde hala var olduğunu anlatan Rende, özetle şunları dile getirdi:
“Evliydim, başkasının yanında 10 yıl boyunca tezgahtar olarak çalıştım, akabinde çocuklarım olunca bakıcıya vererek durumunda kaldım, aldığım maaş ile verdiğim ücret neredeyse aynıya denk gelecekti, bu durumda çocuklarımı kendim büyütmek istedim, işten çıktım ve onları büyüttüm, ardından bu işi kendime kurdum. Hem işçiyim hem patron, uzun yıllardır keyifle çalışıyorum.”
Fotoğraf makinesi tamircisi olan Şükran Umurtağ, müşterilerin dükkana gelip ‘patron nerede?’ diye sormasına çok bozuluyor:
“Neden ben patron olamıyor muyum?”
Fotoğraf çekimiyle 10 yıl önce girdiği sektörde, son 3 yıldır fotoğraf makinesi tamircisi olarak devam ediyor. Adada bu mesleği yapan hiç kadın olmadığını ifade eden Umurtağ, stajyerlik ile başladığı meslekte günümüzde sadece fotoğraf makinesi tamirciliği yapıyor.
Müşterilerin dükkana gelip ‘patron nerede?’ diye sormasına çok bozulduğunu anlatan Umurtağ, “Neden ben patron olamıyor muyum?” yanıtını veriyor… Umurtağ, “Kadınlar sanki hep evde temizlik yapması gerekirmiş, hep eşine bakmakla yükümlüymüş gibi bir algı var ama bu çok yanlış” diyor.
Yeni nesil jenerasyon ile bu algının değişmeye başladığını da ekleyen Umurtağ, “Yine de bu algı zamanla daha da değişecek bundan dolayı umutluyum” yorumunu yaptı.
Çevresinden ve müşterilerinden çok güzel tepkiler aldığını anlatan Umurtağ, bu durumu; “Beni gördüğünde şaşıranlar oluyor, bu beni motive ediyor, kadınların benimle gurur duyması şevkimi arttırıyor. Beni tercih etmeleri, bana güvenmeleri beni gururlandırıyor” diyerek anlatıyor.
“Bu işi yapan tek kadınım”
“Adada bu işi yapan kadın ve hatta bu işi yapan sadece benim. Fotoğraf çekmeye ise hobi olarak devam ediyorum” diyen Umurtağ, yaşama dair çok büyük beklentileri olmadığı için kazancıyla geçindiğini, hayatını idame ettirebildiğini, dükkan kirasını ödeyebilip, vergi yükümlülüklerini de karşılayabildiğini anlattı.
Mesleğinin sürekli yeniliklere açık olduğunu ve bu nedenle her gün büyük bir keyifle çalıştığını anlatan Umurtağ, en büyük sıkıntısının ise yurt dışından fotoğraf makinesi parçası getirirken, geç erişim olduğunu dile getirdi.
Çocuk bakıcılığı ve benzin istasyonunda pompacı olmak suretiyle iki iş seçeneği olan Bahtıgül Kayıpova, ‘pompacı olmayı’ tercih etti:
“İşe başlama ve bitirme saatleri belli olduğu, daha az olduğu için bu işi seçtim”
Petrol istasyonunda ‘pompacı’ olarak çalışan, 29 yaşındaki Bahtıgül Kayıpova, adaya gelmezden önce biri çocuk bakıcılığı, diğeri ise benzin istasyonunda pompacı olmak suretiyle iki iş seçeneği olduğunu anlattı.
Kayıpova, “Ben işe başlama ve bitirme saatleri belli olduğu, daha az olduğu için bu işi seçtim, sabah gelip akşam gideceğim bir iş olsun istediğim için bunu seçtim, kendime güvendim” dedi.
İşinin sadece kışın hava şartlarından dolayı biraz zor olduğunu anlatan Kayıpova, iş yerinden hava şartlarına uygun kıyafet ve ayakkabı verildiği için yine de zorlanmadığını ifade etti.
İşe bir haftada alıştığını anlatan Kayıpova, “Önemli olan benzin ile mazotu karıştırmayacaksın, buna çok dikkat etmiştim. Bir haftadan sonra arabaları gördüğümde benzin mi mazot mu hemen anlıyorum, kolay alıştım” yorumunu yaptı.
Daimi müşterilerin kendisine alıştığını ve güvendiğini kaydeden şöyle devam etti:
“İnsan çalıştıkça hemen alışıyor, alışılıyor. Bana kadın pompacı olur mu diye soruyorlar, ‘artık alışmalıyız, kadınlar da her işi yapabilir’ diyorum. İsteyip de yapamayacağımız hiçbir şey yok bence…”
Türkmenistanlı olan ve adaya 6 ay önce gelen Kayıpova, beş yıldır adada yaşayan kardeşinin yanına geldi.
Dokuz yıldır satış temsilcisi olarak çalışan Sonay Atakan:
“İşimi çok seviyorum, iş şartlarım çok iyi, çok şanslıyım”
Dokuz yıldır satış temsilcisi olarak çalışan Sonay Atakan, iş hayatına bu meslekle atıldığını ve hala büyük bir keyifle yapığını anlattı.
Sonay Atakan, “İnsanlarla iletişim içinde çalışmak büyük bir keyif, işimi çok seviyorum. Çalışma şartlarımız da çok rahat ve keyifli, zorlanmıyorum” dedi.
Normal şartlarda farklı iş yerlerinde, kimi zaman bazı satış temsilcilerinin çok ağır şartlarda, tüm gün ayakta ve uzun saatlerde çalıştırıldığını işaret eden Atakan, kendi çalışma şartlarının rahat olması nedeniyle kendini ‘şanslı’ hissediyor.
Atakan, “Sekiz yıldır buradayım, çok rahatım, baskı altında değiliz, herkes işi oldu mu yapar, boş oldu mu dinlenir, stresi olan, ağır tempolu bir işimiz yok, insanlarla iletişim içinde olmak da çok keyifli” dedi.
Lefkoşa’da faaliyet gösteren Cemal Sarı Oto Tamir Atölyesi’nde beş yıldır görev yapan Özklap:
“Kalfalıktan ustalığa geçeceğim, herkes yeter ki istesin, çalışsın, başarabilir…”
Çocuk yaşlarda başlayan ‘araba tutkusunu’ geliştiren ve hiçbir ön yargıya kulak asmayarak makinistliği meslek edinen Simge Özkalp, kalfalıktan ustalığa erişmek üzere.
Lefkoşa Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Cemal Sarı Oto Tamir Atölyesi’nde beş yıldır görev yapan Özklap, mesleğe başladığı ilk yıllar ile bu gün arasındaki farkı değerlendirince “Toplum olarak ‘at gözlüğünün’ yavaş yavaş rafa kaldırılmak üzere olunduğunu ifade etti.
Ustalık sınavlarına hazırlanan Özkalp, “Eski günlere nazaran insanlar alışıyor, artık at gözlükleri çıkıyor, herkes daha açık görüşlü olmaya başladı. Kadını- erkeği yok, bence herkes yeter ki istesin, çalışsın, başarabilir…” diyor.
Fotoğraflar: Burçin Aybars