Yapanın yanına kaldıkça
Hep tartışmalıdır “yandaş” istihdamlar…
En önemli sebebi yapanın da edenin de eyleyenin de hep yanına kalıyor çünkü…
Sınavsız, yarışmasız, haksız, hileli istihdamlar elli senedir hep var.
“Ulusal” düzeninin ilk örgütlenme modeli bu!
Yandaşlık…
Sonrası “kopyalandı.”
“Şimdi sıra bizde” dendi.
Ne zaman “son” bulacak bilir misiniz?
İşe girenler kapı önüne konacak önce…
Bilecek ki her birey eğer haksız bir işte ortaklığı varsa, kendisi de bedel ödeyecek…
İstihdam edenler de yargılanacak, ceza alacak, utanacak, utandırılacak…
Ancak o zaman dönüşüm başlayacak.
***
Bir başkasının hakkını yiyerek istihdam edilen insanlar bir gün “işsiz” kalacağını bilmelidir.
Hâlbuki hep şu yaşandı…
Bir başka hükümet geldi, bir başka başkan bu insanları korudu, sendikalar yanlarında durdu, her türlü hak, haksızlıkla istihdam edilen kitlenin emrine sunuldu.
Kendi gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim, deneyimledim bu süreci…
Yine bir kurumda bir yönetim kurulu üyesinin gelini, bir belediye başkanının damadı, ötekinin eşi, berikinin yeğeni istihdam edilmişti.
Bilgi, deneyim, kapasite, yeterlilik, ihtiyaç değil yandaşlık, akrabalık, hatır, torpil önde olmuştu.
Sendika öncülüğünde siyasi partilerin tümü bu insanları “kadrolamak” için yasa yapmıştı.
“Organize fırsatçılık” kazanmıştı yeniden…
***
Yandaş istihdamları unutuluyor üç beş sene sonra…
“Ne suçu var insanların” deniyor…
Kişilere yoğunlaşan bir merhamet üzerinden ilkesel düşünülmüyor.
Öyle de bu insanlar haksızlıkla istihdam edilirken ve bile bile bu yola girerken, kendilerinden başka kimseyi düşünmemiş, korumamış, fırsat eşitliğine saygı duymamış, fırsatçılık ve arsızlıkla öne fırlamıştı.
Unutuluyor!
İşe arka kapıdan giriyor, ön kapıdan eylem yapıyorlar…
***
Lefkoşa Belediyesi örneğini anımsayınız…
Bir dönem neredeyse kapının önünden geçeni istihdam eden bir belediye başkanı vardı.
Ne oldu?
İşe aldıklarının tümüne “güvence” sağlandı sonrasında!
Bununla övünüldü hatta…
Yapanın da edenin de eyleyenin de yanına kaldı.
Bedeli halkın boynuna asılan bu haksızlık karşısında işe giren işini ve maaşını korudu, istihdam eden de keyfini…
***
Özel sektörde gelecek güvencesizliği, istikrarsızlık, yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı korumasızlık büyüdükçe kamu kurumlarına yönelik böylesi “rüşvetler” de artarak sürecektir.
Bir de yapanın yanına kaldıkça…
“17 yaşındayım, hep şunu duyuyorum: Kaçalım da kurtulalım”
“17 yaşındayım, bu yıl son sınıf olacağım, arkadaşlarımdan duyduğum hep şu, ‘Kaçalım da kurtulalım.’ Kıbrıslı Rum yaşıtlarım var, onlara soruyorum, ne düşünüyorlar? Okulu bitirmek, Avrupa’da eğitim almak, ülkelerine dönmek ve çalışmak istiyorlar. Bize ne önerirsiniz?”
Işık Kitap Fuarı’ndaki “Milliyetçilik” panelinde söz alan genç söyledi bunları…
İnsan ağlamak istiyor dinlerken…
Haklı!
Çünkü her alanda vasata sürükleniyoruz.
Standartlarımız sürekli düşüyor.
Gelecek yok, görüyoruz…
Yine de yılmamak, yenilmemek, vazgeçmemek istiyoruz.
***
İşin aslı kaçınca da kurtulmuyor insan…
Başka ülkemiz yok çünkü…
Nereye gidersek gidelim bu ülkeyle yaşıyoruz…
***
O panelde “Karagöz bir yönetim var” demişti araştırmacı Mete Hatay…
“Bu karagözün hacivatı olmamak gerek” diye de sözünü noktalamıştı.
***
Yaşadığımız durumu tek sözcükle özetlersek: Çıkışsızlık!
İyi de ne yapacağız? Bu tünelden nasıl çıkacağız?
Yine bir başka panelden, Asım Akansoy’un anlatısıyla noktayı koyalım…
Alice Harikalar Diyarı’ndan bir alıntıyla aslında…
Yol ayırımına gelen ve aslında yolunu kaybeden Alice, kediye sorar ya...
"Hangi yoldan gideyim..."
“Sorunun cevabı nereye gitmek istediğine göre değişir” der kedi…
“Nereye gideceğim çok da umurumda değil” sözleri üzerine o meşhur yanıt gelir: "Nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin de bir önemi yok."
***
Önce nereye gitmek istediğimize karar vermeliyiz çok daha samimi, yalansız, cesur ve kararlı olarak…
Erdoğan, Rusya, Kıbrıs!
"Rusya'nın KKTC'de ofis açmasından memnuniyet duyuyoruz" diye verdi, Akp sermayesine yakın, milliyetçi çizgideki Kıbrıs gazetesi Erdoğan'ın sözlerini…
Anadolu Ajansı nasıl yayınladı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin “resmi” ağzı, Erdoğan’ın ağzından paylaştı:
"…
Bir taraftan da Kıbrıs'ta bize de çelme takmaya çalışıyorlar. Bu konuyu da Sayın Putin ile ele aldık. Rusya'nın Kıbrıs'a ofis açma olayındaki duruşu, Kıbrıs ile ilgili gelişmeler ve şu anda tahıl koridoruyla ilgili gelişmeler, Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını her şekilde hissettirmekte..."
Kıbrıs!
"KKTC" değil...
O yanılsama sadece kuzeye dair söylemde var.
***
Rusya’dan söz açılmışken…
Pile gerilimi sonrası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi ve daimi olmayan üyeleri arasında bir istişare yapıldı.
Rusya, Kıbrıs sorununa nihai çözümün dış baskılarla değil Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin kendileri tarafından bulunması gerektiğini söyledi.
Uluslararası alanda tek Kıbrıs’tan hiç ödün vermedi Rusya!