1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Yaratılmak istenen tam bir ‘korku imparatorluğu’dur”
“Yaratılmak istenen  tam bir ‘korku imparatorluğu’dur”

“Yaratılmak istenen tam bir ‘korku imparatorluğu’dur”

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE KISITLAMA, KORKU İKLİMİ YARATMA ADIMI MI? gazeteci Sami Özuslu yanıtladı

A+A-

GÜNDEMDEKİ SORU’N...                         Meltem SONAY

 

“Yaratılmak istenen  tam bir ‘korku imparatorluğu’dur”

Gazeteci Sami ÖZUSLU:

Gündemdeki soruya ilgili kesimler ne diyor, ‘sorun’a nasıl bir çözüm öneriyor?..

Ceza Yasası, Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması ve Müfsidane Yayınlar Yasaları’nda öngörülen değişikliklerle sosyal medya ve medyada yer alan birçok eleştiri ya da yorumun, suç kapsamına girmesi hazırlığı ve son dönemde sosyal medyada paylaşılan ifadelere ilişkin açılan davalar…

Bu alanlarda ‘denetim ve ceza’ gerekli mi yoksa bu adımlar ‘İfade özgürlüğü kısıtlama, korku iklimi’ yaratmaya mı yönelik?

 

 


Gazeteci Sami ÖZUSLU:

“Dertleri insanları devlet eliyle, polis ve savcılık eliyle susturmak…”

Ünal ÜstEl hükümetinin ilk icraatı üç ‘Hitler Yasası’nda tadilat istemek oldu. Peşi sıra hükümet partileri ‘acil’ koduyla meclisten bunları bir an önce geçirmeyi denedi. ‘Nedir aceleniz’ sorusuna kendileri de yanıt veremedi. Neden? Bilmedikleri için değil… Utandıkları için!..
Çünkü değişikliklerle yaratılmak istenen tam bir ‘korku imparatorluğu’dur. Gazeteciyi, yazarı, programcıyı, yayın kuruluşlarının yöneticilerini ve sahiplerini ‘Demokles kılıcı’ altında tutmaktır niyet… UBP-DP-YDP üçlüsünün dayatmaya çalıştığı yasal düzenleme ‘faşizm’le, ‘sömürge mantığı’yla anılıyor. Zaten bunları isteyenler de, destekleyecek olanlar da tarihe bu şekilde geçecekler. Bunu biliyorlar, görüyorlar, bu yüzden mecliste oy verirken bile saklanıyorlar. Çıkıp bu yasaların ‘toplumsal faydası’nı izah edemiyorlar. Çünkü yok. KKTC’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) içtihatlarını bir tarafa bırakın. Bizzat KKTC mahkemelerinin verdiği kararlara dahi saygısızlıktır düşünceyi, ifadeyi ‘devletin topuzu’yla yasaklama girişimi… Bu yüzden utanıyorlar, sahip çıkamıyorlar tasarılarına bile…”

“Dertleri ne? ‘Ceza davası’ açmak. Yani insanları devlet eliyle, polis ve savcılık eliyle susturmak…”

Üstelik ‘yalan’ da söylüyorlar ‘gerekçe’ uydurmak için… ‘Küfredenlere dava açılamıyor’ diyorlar. Külliyen yalan!.. Küfür ve hakarete, yani zem ve kadih için nerede, hangi mecrada yapılırsa yapılsın ‘hukuk davası’ açmak mümkündür. Dertleri ne? ‘Ceza davası’ açmak. Yani insanları devlet eliyle, polis ve savcılık eliyle susturmak… Üstelik Ceza Yasası’nın mevcut halinde, bazı vakalar için bu imkan dahi var. Basın camiası yıllardır zem ve kadihin Ceza Yasası’ndan çıkarılmasını talep ederken, şimdi çok daha muğlak ‘suç’ tanımlamalarıyla bunu genişletmeye kalkıyorlar.

Bu ‘kafa’ bu toplumun demokrasi anlayışına uymaz. Kıbrıs Türk Toplumu gerici, diktatöryal, faşist zihinleri değil, aydınlık, demokrat ve hukukun üstünlüğüne inanan, özgürlükçü bir yönetimi hak ediyor. Toplumun ‘Kabe’si AİHM’dir, AİHS’dir. Bu tür yasakçı kafaların ‘Kabe’si ise malum!..”

“‘Sığınılacak en önemli kale’ bağımsız yargıdır.”

“İşin bir diğer önemli tarafı ise şudur: En demokratik, en özgürlükçü yasalar bile kötü niyetli yöneticiler tarafından baskı aracına dönüşebilir. Aynı şekilde, en faşizan düzenlemeler de iyi niyetli yönetimler tarafından demokratik biçimde kullanılabilir. Yoksa yasalardaki her madde, her ceza illa ki uygulanır diye bir kural yoktur. Olsaydı şimdi Sarayönü’nde dar ağacı kurulup insanlar asılabilirdi. Çünkü Anayasa’da hala idam cezası duruyor! Eğer her yasa maddesi uygulanacak olsaydı, Çocuk Suçları Yasası’na göre ‘çocuk suçlular’ bir güzel ‘kırbaçlanır’dı!

Niyet varsa, bu tür ceza talepleri mahkeme huzuruna pekala gelebilir. Peki uygulanabilir mi? İşte en kritik nokta burada… Bağımsız yargı olmazsa evet! AİHM içtihatları ve AİHS maddeleri es geçilirse evet!

İyi ki o ‘kale’ sapasağlam ayakta duruyor. Yıkmak için saldıranlar var ama henüz mahkemelerimiz ‘özgürlüklerin sigortası’ olmaya devam ediyor. O ‘kale’ düşerse eğer ne düşünce, ne ifade, ne basın özgürlüğü kalacak. Ve ne de ‘ekmek mücadelesi’…
‘Sığınılacak en önemli kale’ bağımsız yargıdır.”

yd-destek-gorseli-2-721.jpg

Bu haber toplam 3337 defa okunmuştur