“YARIM” DÜŞLER
“Benim babam seni tanıyor” dedi çocuk...
12 yaşında, henüz hayatın o yalansız, masum, tertemiz yollarında yürüyor.
“Kimmiş baban” diyorum.
“Polis...”
“Sen de polis olursun artık...”
“Yok” diyor çocuk,
“Polis olursan ve torpilin yoksa, amirlerini yedirmezsen, birileri seni kayırmazsa çok ezilirsin...”
Bunu söyleyen çocuğun gözlerine bakamıyorum o an...
Çocuk belki haklı belki duyduğunu yineliyor ama düşünsenize, bu bilinçle büyüyor.
* * *
Genç bir anneyle konuşuyorum.
“İçine düştüğümüz ateşe bakar mısın” diyor,
“Çocuklarımız için hayal ettiğimiz en iyi gelecek, Avrupa’da bir yerlere gitsinler, çok iyi bir eğitim alsınlar, sağlıklı yaşasınlar ve geri dönmesinler.”
* * *
Bir ülke çocuklarına dair “kaçarsanız, kendinizi kurtarırsınız” düşleri büyütüyorsa...
Üstelik ana babaların aklına düşüyorsa bu!
Yani en sevdiklerinin...
O yurt, yitirmiştir yarınını!
* * *
İnsanlar her yerde yine aynı çaresizliği konuşuyor.
“Para gelmiyor, çünkü dediklerini yapmadılar, böyle giderse, bu hükümet gider, evet efendimci birileri gelir, para da öyle gelir...”
Ama doğru, ama yalan!
Toplum defalarca yaşamış bu deneyimi, şimdi bu ruh hali dahi yeterince haysiyetsiz değil mi?
* * *
O nedenle çok daha güçlü bir değişime ihtiyaç vardır.
Çok daha keskin bir başlangıca...
Geleceği yeni düşlerle örmek cesaret istiyor, kararlılık istiyor, özveri istiyor.
Yeniden başlamak!
Öyle hükümet değiştirmekle, bir partiyi alıp ötekini getirmekle, bakanları eskitmekle de olmuyor.
Yıkmalıyız, yeniden ve çok daha güvenli inşa etmek için!
Bu “yarım” Kıbrıs, yarım düşler dahi üretmiyor.