Yarış!
Yerel seçimler “kimle kimin, ya da kimlerle kimlerin” arasındadır?
Ünal bey ve Ersin beylere göre, “federal çözüm yanlıları ile Anavatancılar” arasındadır…
Yine Ersin bey ile Ünal beye göre, “Türkiye ile birlikte yürüyenler ile Türkiye ile birlikte yürümeyenler” arasında…
-*-*-
Bu iddialar için İngilizler, “bullshit” der!
Yani “saçmalık!”…
Yani, “aptalca veya doğru olmayan konuşma”…
Peki hedeflenen nedir?
İnsanları kandırmaktır tabii ki!
-*-*-
Oysa abartmanın fazla bir anlamı yok, yerel seçimler, 16 beldede başkan adayı olmak isteyen kişiler arasındadır…
Siyasi partiler arasındadır…
Meseleyi “anavatancılığa” çekmenin esası, “avantacılık”tan başka bir şey değildir!
-*-*-
Ama, illa ki dediğimiz gibi meseleyi, başka şekillere sokmak istiyorlarsa, o zaman bilmeleri gerekir ki, bu yarış, ülkesini çok seven insanlarla, makamını çok seven yağcılar arasındadır…
Ve bilmeleri gerekir ki, bu yarış, dürüstlüğünü ispat etmişlerle Türkiyeli bir enerji şirketinden 3 milyon Dolar rüşvet alanlar arasındadır…
-*-*-
Bu yarış, şu kökenli, bu kökenli insanlar arasında da değildir…
Oralı ya da buralı adaylar arasında hiç değildir…
-*-*-
Bu yarış, “toplumunu düşünenlerle” cebini düşünenler arasındadır…
Bu yarış, insanları düşünenlerle bayrağını düşünürmüş gibi gösterip, yine cebe doldurmaya çalışanlar arasındadır.
Ve bu yarış, laik demokrasinin tehlike altında olduğundan emin olanlarla 6 yaşındaki kız çocuğunu evlendiren tarikatçı – dinci zihniyetin yalakaları arasındadır…
-*-*-
Mesela bu yarış, “yediklerini eritmek için koşanlarla, ekmeğin peşinden koşanlar arasındaki bir yarıştır”.
Bu yarış, “et alamayanlarla, et yemeye doymayanlar arasındaki bir yarıştır”…
-*-*-
Bu yarış, “yoksulluğa – işsizliğe hayır diyenlerle, asgari ücret komisyonunu toplayamayanlar arasında”dır…
Bu yarış, Maraş yalanı ve yağcılığı dışında hedefi olmayan ve Doğu Akdeniz Üniversitesi’ni birkaç yılda batıranlarla, Mağusa’yı yürekten sevenler arasında bir yarıştır…
Ve bu yarış, bir daha söyleyelim, bu ülkeyi çok sevenlerle bu ülkeden çıkar sağlayanlar arasındadır…
-*-*
Bu ülkeyi koşulsuz, şartsız, çıkarsız sevenlerin kazanması dileğiyle…
Hiç mi utanma – çekinme yok?
KKTC’nin tarafsız!!! Cumhurbaşkanı Güzelyurt’a gitti…
Çoğunluğu Türkiye kökenli gazilerden oluşan bir grupla sohbet etti…
Ve UBP’nin belediye başkan adayı için oy istedi…
İsterken de özetle dedi ki, “… Ötekiler kazanırsa, Güzelyurt’u Rumlara verecekler ve sizi de geri gönderecekler…”
-*-*-
Bu arada sohbet sırasında orada bazı narenciye üreticileri de vardı…
Hazır gelmişken, bir de onlara sesleneyim dedi herhalde ve şu cümleyi kullandı:
“… Güzelyurt bölgesi, Türkiye’den gelen suyla narenciye sektöründe büyük bir gelişme göstermiştir”…
-*-*-
Oysa Türkiye’den gelen suyu tarım amaçlı olarak Güzelyurt’a taşıma projesi henüz tamamlanmadı…
Yani su gelmedi…
Kalkanlı yakınlarına kadar ulaştı ve projenin tamamlanıp tamamlanmayacağı da kesin değil çünkü para bitti.
Tıpkı Külliye’nin kaderi gibi…
Haziran 2023’e kadar Külliye inşaatına devam edilirmiş gibi yapılacak… Sonrası belirsiz…
Çünkü, para yok!
-*-*-
Su Güzelyurt’a gelmedi. Gelseydi, narenciyede de ciddi bir gelişme olsaydı, söylediği anlamlıydı…
Ama narenciye ve suyla alakalı söylediği de, “UBP’li aday seçilmezse Güzelyurt’u Rumlara verecekler ve sizi de Türkiye’ye geri gönderecekler” iddiası gibidir…
Yalan bile değildir!
Külliye de bu saçma sapan siyasetin bir parçasıdır, sonu belirsiz!
-*-*-
Ve bir Kıbrıslı Türk insanının iki kuruşluk makam uğruna düştüğü, düşürüldüğü seviyeye bakar mısınız?
Toplumundan, halkından çekinmiyor ve utanmıyorsan, yalvarırım evlatlarından utan artık!
Çok ayıp ya hu
Sorumlu yok!
Okullar pislik içinde…
Öğrenciler usandı…
Ama ondan önce sağlıkları tehlikede…
Yok mu beceriksiz yönetimin sorumluluğunu üzerine alacak biri?
-*-*-
Yeni Büyükelçi, Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane sözü veren en az 50 Türkiyeli yetkiliden biridir…
Keşke birileri kendisine Güzelyurt’ta yıllardır atıl duran hastaneden söz etseydi…
Keşke birileri, ülkede alkol ve uyuşturucu ile mücadele etmesi için inşaatına başlanan ama bitirlmeyen binadan bahsetseydi…
Yok mu bunların sorumlusu?
Yok mu bitmemiş, bitirilememiş sağlık kurumlarının sorumlu kişisi?
-*-*-
Ve hastanede bir adam, hasta yatağından kalkıyor…
Dama çıkıyor…
Aşağıya atlıyor ve ölüyor…
Bunun da mı sorumlusu yok?
Kimse bu ölümün sorumluluğunu üstlenmeyecek mi?
“Zaten ölecekti” mi diyorsunuz?
“Kurtuldu” diyenler bile vardır eminim!
Ve hala istifayı düşünmüyorsunuz değil mi?
Haaa bu arada Allah’a şükür, bu konuda olsun, en azından “Rumlar bizi keser, Anavatan giderse… falan” diye saçmalamıyorsunuz!
Her çocuk artık borçlu doğacak… Geleceğe yürüyoruz; borç içinde…