YAŞ ALMANIN DEĞERİ ÜZERİNE
Yaşlılar, daha önceleri toplumda hayli imtiyazlı bir konuma sahiptiler. Onlar bilgili, güçlü, bilge kişilerdi.
Özlem Onar
Sizler de yaşlanmaktaysanız eğer yaş almanın ve yaşlılığın değeri üzerine derin sohbetler yapmanın tadına doyulmaz. Atalarınızla bire bir yaşamı paylaşarak, anı biriktirme fırsatınız varsa, ne mutlu sizlere! Çünkü yaş aldıkça yaşlılarımızla yeniden tanışıyoruz. Yaşlılarımızın kıymetini daha çok biliyoruz. Bu yazımda, çağımızda çılgın boyutlara varan yaş ayrımcılığına dikkat çekerek, özellikle orta yaşlıların ve gençlerin yaşlılığa olan bakış açılarında farkındalık yaratmayı amaçlamaktayım. Öyleyse yaşlılık nedir? Modern yaşamın bizlere, yaşlılığın önlenmesi gereken patolojik bir olguymuş gibi sunmasının nedenleri nelerdir? Bizim yaşlılıktan kaçınmamızın sebepleri nelerdir? Yaşlılığın avantajları, dezavantajları nelerdir?
Marjinallik ve moda
Psikologlara göre bütün korkularımızın temelinde yer alan, ölüm korkusudur. Batı toplumu (ve onun etkisiyle dünyanın geri kalanı), yaşlanmayı bile unutacak şekilde yönlendiriliyor. İki aşırı ucun, yani gençlerle yaşlıların toplumsal konumları, son yüzyıl içinde köklü biçimde değişmiş durumda. Eskiden, bebeklerle çocukların göz önünde bulunmaması, seslerinin işitilmemesi gerekirdi. Onlar, kendi başlarına birer birey olarak kabul edilmezlerdi. Ancak yetişkin olduklarında birey sayılırlardı. Çocukların “çocuksu” bir tarzda giydirilmeleri bile, yakın geçmişe ait bir gelişmedir. Bunu anlamak için, on dokuzuncu yüzyıl tablolarına bir göz atmak yeterli. Öte yandan yaşlılar, daha önceleri toplumda hayli imtiyazlı bir konuma sahiptiler. Onlar bilgili, güçlü, bilge kişilerdi. Yaşlarından gurur duyarlardı. Şimdi durum bunun tam tersi. Göz önünde bulunmaması ve işitilmemesi gerekenler, yaşlılar artık. Çocuklar ise kutsal bireyler haline dönüştü. Giyim örneğine dönecek olursak, şimdi çocuklar için özel giysiler ve modalar olduğu halde, yaşlılar için artık özel bir giyim tarzı yok. Geçen yüzyıldaki kendine özgü giyim tarzlarından yoksun bırakılmış oldukları gibi, şimdi genç görünmeye, gençler gibi giyinmeye özendiriliyorlar. Yaşlanma, yaşlılık ve ölüm marjinalleştiriliyor, bertaraf ediliyor. (1) Takdir edersiniz ki, böyle bir manzaranın arkasında büyük bir pazar ekonomisi olduğu gerçeği, yadsınamaz.
Yaş mı karakter mi?
Her insan sırasıyla bebek, çocuk, genç, yetişkin ve yaşlılık basamaklarında bulunacaktır. İstediğimiz kadar görmezden gelelim, hayat döngüsünün son basamağı olan yaşlılık kaçınılmazdır. Anne karnında gerçekleşen doğumla birlikte yaşlanma sürecimiz başlamaktadır. Unutmayalım ki bu dünyada rekabet edemeyeceğimiz tek şey zamandır. Yaşlılıkla savaşmak, gençliğe gereğinden fazla değer atfetmek ne kadar doğrudur? Gençlik bir lütuf mudur? Yaşlılık bir yük müdür? Gençken güçlü olmak güzeldir ama gençlik gidince onu geri istersiniz, ancak gençler de çocukluklarını ister tıpkı yaşlıların gençlik günlerine dönmek istemesi gibi! Hayatın yolu bellidir ve doğa sadece bir şekilde onun akmasına izin verir ve sadece bir kez; bu yüzden çocuklukta zayıflık, gençlikte taşkınlık, olgunlukta ağırbaşlılık ve yaşlılıkta bilgelik tamamen doğal durumlardır. (2) Büyük Romalı hatip Cicero’ya göre; iyi ve mutlu bir yaşam için ellerinde hiçbir şey olmayan insanlar elbette yaşlılığı bir yük olarak görürler. Ancak tüm mutlulukları kendi içlerinde arayanlar için doğanın kaçınılmaz kıldığı hiçbir şey onlara zor gelmez. (3) Tıpkı ağaçtaki meyvelerin olgunlaşıp yere düşmesi gibi insanlar için de kaçınılmaz olan bir “son” vardır. Akıllı bir adam bu yüzden üzüntü duymaz. (4) Çevremizde mutsuz, bıkkın, öfkeli yaşlıların yanında ılımlı, mutlu, güler yüzlü, her yaş grubundan dostları olan yaşlılara da rastlarız. Buna rağmen huysuzluğu yaşlılığa bağlarız. Aslında suçlanması gereken yaş değil, karakterdir. Sürekli huzursuzluk yayan, saygısız ve memnuniyetsiz gençlerle de karşılaşmışınızdır. Olgunluk, insanın gençliğinden bu yana erdemli bir yaşamın tohumlarını ekmesi ve kendini her yaşta geliştirmesidir.
Yaş ve kök ilişkisi
Şöyle bir yanılgıya da düşmemek gerekir; gençken ne yapacaksan yap, ihtiyarladığında ortaya çıkan hastalıklarla birlikte pasif bir yaşamın olacak ve hiçbir şey yapamayacaksın. Elbette, sağlıklı yaşlanmak için sağlıklı bir çocukluk ve ergenlik dönemi yaşamış olmanızın önemi büyüktür. Fakat bilim insanlarının da söylediği gibi, yaşa bakılmaksızın doğru destek, sevgi, şefkat ve yeterli uyaran verildiğinde beyin kendisini yenileyebiliyor. Yaşlılıkta da pek çok şey yapılabilir. Mimar Sinan, “ustalık eserim” dediği Selimiye Camisi’ni seksen yaşında yapmıştı.
Dünyamızda ve ülkemizde yaşlılara gerekli hizmetleri sunabiliyor muyuz? Sosyal bir devletin en belirgin özelliği; cinsiyet, renk, yaş, ırk, dil, din, tabiiyet, düşünce farkı v. b. dikkate alınmaksızın tüm vatandaşlarına onurlu ve özgür bir yaşam ortamı sunmaktır. Ülkemizde yaşlılarımız için umut verici projeler uygulansa da yeterli değildir. Giderek yalnızlaşan yaşlılarımızın sosyal ve ekonomik açıdan yaşadıkları mağduriyetlerinin belirlenerek, ivedilikle telafi edilmesi hepimizin ve devletin insani sorumluluğudur.
Yaşlılarımız bizim köklerimizdir. Tüm yaşlılar sadece kendi torunları için değil, tüm gençler için oldukça kıymetlidir. Gelecek nesillerin onların tecrübelerine ve birikimlerine ihtiyaçları vardır. Kökünden koparılmış bir kaktüs bile varlığını bir müddet sonra yitirir. Yaşlılarımız sayesinde aidiyet duygumuz gelişir. Ayrıca, atalarımızın öğrendiklerini bizler yeniden keşfetmek durumunda kalmayız. Sonuçta; yaşlıları mutlu görmek, bizleri de mutlu edecektir.
KAYNAKÇA
1) (Gündüz VASSAF, CEHENNEME ÖVGÜ, İstanbul, İletişim Yayınları, 2019, s.156-157)
2) (Cicero, Yaşlılık Üzerine, Ankara, Tutku Yayınevi, 2019, s.30)
3) (Cicero, s.11)
4) (Cicero, s.12)