1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘Yasa dışı hamileliği sonlandırma’ davası
‘Yasa dışı hamileliği sonlandırma’ davası

‘Yasa dışı hamileliği sonlandırma’ davası

“40 senelik onurlu meslek hayatımdan sonra bu suçlamalar ağır geldi, kabul etmiyorum”

A+A-

Kamuoyunda ‘yasa dışı hamileliği sonlandırma’ olarak bilinen davada, sona yaklaşıldı. Davada son sanık olan Rasiha Serdaroğlu ve iki tanığı dinlendi. Serdaroğlu, ilk ve son kez kendisini savundu:

Didem MENTEŞ

Kamuoyunda ‘yasa dışı hamileliği sonlandırma’ olarak bilinen davada sona yaklaşıldı. Davada son sanık olarak dinlenen Rasiha Serdaroğlu, aleyhine getirilen tüm suçlamaları reddetti: “Ben enjektörü steril olmayan bir yerden steril olan bir yere vermem. Ben enjektörü elimle Taner beye verdiğim ve göbeğine yapılmış bu mümkün değil. Tüm şüpheli vakalar benim hastaneye gitmediğim dönemlerde oldu. Ben hiçbir koşulda hiçbir zaman yasal olmayan yollarla hamileliği sonlandırarak çocuk düşürmedim. 40 sene çok titiz, şerefli ve onurlu bir meslek hayatından sonra bu şekilde suçlanmam beni çok üzdü, ağır geldi. Üzerime atılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum ve yüce mahkemenin adaletine sığınıyorum…”

Hitaplar yapılacak

Davada, sanık Rasiha Serdaroğlu’nun ‘yemin vermeden’ sanık kürsüsünde yaptığı savunması ardından, iki tanığı da mahkemede dinlendi. Sanıkların ve son tanıkların dinlenmesiyle birlikte dava, avukatların hitaplarına kaldı. Mahkeme, avukatların hitaplarını yapması için gün belirlerken, ilk hitabın sanık Rasiha Serdaroğlu’nun avukatı Tahir Seroydaş tarafından 2 Şubat Perşembe günü yapılacağını açıkladı.

Taraflar hazır bulundu

Sanıklar Mehmet Ali Tunçbilek, Verda Özkent Tunçbilek, Ayşegül İşbilen, Taner Okburan, Fahri Karagözlü ve Rasiha Serdaroğlu dün yeniden Girne Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı.

Başkan Fatma Şenol, üye yargıç Murat Soytaç ve üye Yargıç Seran Bensen huzurundaki davada, Başsavcılık adına İddia Makamı’nda Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, sanıklar ve sanıkların avukatları mahkemede hazır bulundu. Sanık Mehmet Ali Tunçbilek’i Avukat Serhan Çınar, sanık Verda Tunçbilek’i Avukat Mustafa Şener, sanık Taner Okburan ile Ayşegül İşbilen’i Avukat Emre Kadri, sanık Fahri Karagözlü’yü Avukat Güneş Menteş ve sanık Rasiha Serdaroğlu’nu Avukat Tahir Seroydaş ve Ömer Başay temsil etti.

 


“Ameliyat defterinde, girmediğim ameliyatların karşısına adım yazıldı”

Dünkü duruşmada son sanık olarak Rasiha Serdaroğlu dinlendi. Serdaroğlu, ‘yemin vermeden’ sanık kürsüsünden savunmasını yaptı. Serdaroğlu, savunmasını akıcı bir şekilde yaparak, tüm suçlamaları reddettiğini dile getirdi. Serdaroğlu, ilk olarak özgeçmişinden bahsederek, uzmanlık alanlarını ve çalıştığı kurumları Mahkemeye beyan etti. 2010 yılında devletten emekli olduktan sonra özel hastanelerde çalıştığını, sanık Mehmet Ali Tunçbilek’i de Girne Akçiçek Hastanesi’den tanıdığını söyledi. Ada Hospital açılmadan önce Mehmet Ali ve Verda Tunçbilek’in kliniklerine giderek ufak müdahalelerde bulunduğunu söyleyen Serdaroğlu, Ekim 2011’de Ada Hospital’in açılacağı zaman, emekli olduğu için ve Sağlık Bakanlığı’nın da önerisi üzerine, Tunçbilek çiftinin kendisinden hastanenin açılması konusunda yardımcı olmalarını istediklerini anlattı.

“Tüm şüpheli vakalar benim hastaneye gitmediğim dönemlerde oldu. Ben hiçbir zaman hiçbir koşulda rıza olmadan anestezi vermedim. Ben hiçbir koşulda hiçbir zaman yasal olmayan yollarla hamileliği sonlandırarak çocuk düşürmedim, Fahri bey ile birlikte ameliyatlara girmedim. Fahri bey de böyle bir teklifte bulunmadı. Victor Hugo’nun ‘Adalet insanın kendi vicdanıdır’ sözleri bana güç verdi. Üzerime atılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum ve yüce mahkemenin adaletine sığınıyorum…”

O dönemler başka iki doktorla birlikte çalıştığını da aktaran Serdaroğlu, Ada Hospital açıldığı zaman kendisini hastanenin anestezisti olarak gösterildiğini belirtti. Hastane ilk açıldığı zaman diğer iki anestezi doktorunun da Ada Hospital’e gittiğini söyleyen Serdaroğlu, kendisinin birlikte başka hastanede çalıştığı iki doktorun programına göre Ada Hospital’de ameliyatlara girdiğini daha sonra ise 2015 yılında Ada Hospital’e anestezist olarak O.A’nın gelmeye başladığını belirtti.

Ada Hospital’deki işlevlerde bir düzensizlik ve çok başlılık olduğunu, hemşireler arasında bir koordinasyon olmadığını savunan Serdaroğlu,  özellikle kendisinin titizlikle üzerinde durduğu anestezist protokolunun düzenli yapılmadığını ve bunun kendisini rahatsız ettiğini dile getirdi. Bir süre sonra Mehmet Ali ve Verda Tunçbilek’e, hastanenin başka bir anestezisti olduğu için kendi isminin internet sitesinden silinmesini istediğini aktaran Serdaroğlu, “ben zaten yardımcı oluyordum” dedi.

“40 sene onurlu bir meslek hayatından sonra bu şekilde suçlanmam beni çok üzdü”

Rasiha Serdaroğlu, savunması içerisinde anestezi konusunda ve uygulamalarıyla ilgili bilgiler de vererek, özel hastanelerde ameliyat öncesi hazırlık yapılmadığını, anestezistlerin hastaları ameliyattan 1 saat önce ya da ameliyat sırasında gördüklerini ifade etti. Anestezistlerin ameliyat sırasında steril olmayan bölgede çalıştığını ve cerrahla aralarında bir perde bulunduğunu anlatan Serdaroğlu, “ben steril bir bölgeden steril olmayan bir bölgeye hiçbir şey veremem. Ben enjektör verdiğim takdirde, karnı açık bir hastayı bakteriye tabi tutmuş olurum, hasta şoka girer ve tüm organlarına yayılır ve ölümüne neden olur” dedi.

Serdaroğlu, “ben hiçbir zaman steril olmayan bölgeye müdahale etmedim. Bir cerrahın ne yapacağı ya da ne ameliyatı yapacağı sorgulayamayacağım gibi bir cerrah da benim hastaya ne ilacı vereceğime ne yapacağıma karışamaz” dedi.

Olay tarihi olan 26 Şubat 2016’da polislerin ameliyatta olduğu bir sırada geldiğini ve kendisine yasal ihtarda bulunduğu ve aynı gün mahkemeye çıkarıldığını aktaran Serdaroğlu, “yaşadıklarımdan dolayı heyecanlandım, üzüldüm. 40 sene çok titiz, şerefli ve onurlu bir meslek hayatından sonra bu şekilde suçlanmam beni çok üzdü. Bundan dolayı kalbimde ritim bozukluğu oldu ve yoğun bakıma alındım, Türkiye’den gelen doktorum müdahale etti ve 10 Mart’ta hücreye konuldum” dedi.

“Defter gerçeği yansıtmıyordu”

Rasiha Serdaroğlu, ilk verdiği gönüllü ifadesinde, tahkikat memurunun kendisine Ada Hospital’e ait ameliyat kayıt defterini gösterdiğini söyleyerek, şunları aktardı: “Defteri gördüğümde şok oldum çünkü gerçeği yansıtmıyordu. Girmediğim ameliyatlara benim ismim yazılmıştı. Sayfaları çevirdiğim zaman tüm ameliyatların karşısında, istisnasız benim ismim yazılıydı. Bunlar gerçeği yansıtmıyordu ve Namık Beyi uyardım. Ayrıca bir ecza deposuna gönderilen bir defterde de imzamın taklit edildiğini gördüm. 11 Nisan 2014’de yurt dışına çıkmama rağmen defterde yazan bir ameliyata, benim adım kayıt yapılmıştır. 25 ila 30 Ağustos 2014’de ise yine benim yurt dışına çıkmama rağmen, C.T isimli kişinin ameliyatı yapıldı ve benim adım yazıldı. Ekim ayında yapılan bir sezaryen ameliyatına da girmeme rağmen benim ismim gösterildi. 4- 8 Şubat 2015’de yine yurt dışında olmama rağmen 5 Şubat’taki ameliyata, 18-26 Ağustos 2015’de yurt dışında olmama rağmen 27 Ağutos’taki ameliyata adım yazıldı. Tüp bebek defterlerinde de adım yazardı. İki tane hastanın ameliyatı olduğu tarihlerde benim diğer hastanelerde 6 tane ameliyatım vardı”

“Suçlamaları kabul etmiyorum”

Serdaroğlu, 2015 yılında son ameliyatını Verda Tunçbilek ile yaptığını aktaran Serdaroğlu, 29 Eylül 2015 ila 22 Ocak 2016 tarihine kadar Ada Hospital’de bir tane bile ameliyata girmediğini ve bu tarihlerde hiç aranmadığını da söyledi. 22 Ocak’ta Verda Tunçbilek’in bir hastası için arandığını ve acil bir vaka olduğunu anlatan Serdaroğlu, acil vaka olduğu için kendisini tercih ettiklerini, çok istememesine rağmen kırmayarak gidip hastaya müdahale ettiğini savundu.  

34 haftalık bebeğin ameliyatı olarak geçen tarihlere değinen Serdaroğlu, 25 Ocak 2016 tarihinde bir kist ameliyatı yapılması için arandığını ancak ertesi günü bu ameliyatın iptal edildiğini kendisine söylendiğini belirtti. Serdaroğlu, 15 Aralık’ta Girne Akçiçek Hastanesi Başhekimi Salih Beyoğlu’nun Fahri Karagözlü için kendisinden ‘kas gevşetici’ ilaç istediği günü anlatarak, o gün ilacı Ada Hospital’e götürdüğünü ancak arabadan inmeden, dışarı çıka bir hemşireye verdiğini anlattı. Söz konusu günde nerelerde olduğunu ve saatlerin belli olduğunu kaydeden Serdaroğlu, “15 Aralık’ta hastanede anestezist olarak bulunsaydım Fahri bey ilacı benden isterdi. Baştan beri, bizi Fahri Bey ve ekibi olarak gösterilmeye çalışıldı” dedi. Serdaroğlu, fetüslerin gömüldükleri tarihlerde de kendisinin nerelerde olduğunun belli olduğunu savunarak, mahkemeye gelen ve aleyhine şahadet veren tanıkların ifadelerine de değindi. Bir fetüs annesinin, ameliyatına kendisinin girdiğini ve gözlüksüz olduğunu söylediğini hatırlatan Serdaroğlu, “ben 50 yıldır gözlük kullanıyorum, gözlüksüz yapamam bu nedenle suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.


“Ben enjektörü steril olmayan bir yerden steril olan bir yere vermem”

Serdaroğlu, kendisini 34 haftalık bebeğin ameliyatında gördüğünü söyleyen ve kendisine cinayet suçlaması getirilmesine neden olan hemşire Z.N’nin ifadesine de değindi. Serdaroğlu: “Bu hemşire bu meselenin içinde olan bir hemşiredir. 1., 2., 3. İfadelerini vermiş ve sonra 4’üncü ifadesinde ekibe dahil olduğumu söylemiş ama 5’inci ifadesinde enjektör verdiğimi söyledi. 40 yıllık mesleğimde en ağrıma giden iste bu oldu. Ben çok titiz, çok özenli olarak çalıştım bu nedenle bana bu ağır geldi. Ben enjektörü steril olmayan bir yerden steril olan bir yere vermem. Ben enjektörü elimle Taner beye verdiğim ve göbeğine yapılmış bu mümkün değil. Bunu söyleyen hemşire yönlendirilmiştir, etki altındadır” dedi. Serdaroğlu, fetüs annesi M.A ile ilgili de girdiği ameliyatın, bu davaya konu olan tek ameliyat olduğunu ve kanamalı bir operasyon olduğunu anlatarak, M.A.’nın kanaması olduğu için hayati tehlikesi olduğunu ve Fahri Karagözlü’nün bebeği alma mecburiyeti olduğunu söylemesi üzerine alındığını savundu. Serdaroğlu, M.A. ile ilgili aleyhine yapılan suçlamaları da kabul etmedi.

Serdaroğlu, 34 haftalık bebek ameliyatıyla ilgili bazı tanıkların Aralık ayı ama bazılarının da Ocak ayında olduğunu söylediğini belirterek, bu ameliyata anestezist O.A’nın girdiğini savundu.

Rasiha Serdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm şüpheli vakalar benim hastaneye gitmediğim dönemlerde oldu. Ben hiçbir zaman hiçbir koşulda rıza olmadan anestezi vermedim. Ben hiçbir koşulda hiçbir zaman yasal olmayan yollarla hamileliği sonlandırarak çocuk düşürmedim, Fahri bey ile birlikte ameliyatlara girmedim. Fahri bey de böyle bir teklifte bulunmadı. Victor Hugo’nun ‘Adalet insanın kendi vicdanıdır’ sözleri bana güç verdi. Üzerime atılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum ve yüce mahkemenin adaletine sığınıyorum…”

Son tanıklar da konuştu

Daha sonra ise avukat Tahir Seroydaş, Rasiha Serdaroğlu savunması için iki tanık dinletti. Birinci tanık  Girne Kaza Mahkemesi Ceza Mükayyitliği’nde görevli memur Emete Nalbant oldu. Nalbant, meseleyle ilgili olarak daha önce tutuklanan iddia makamının tanıklarının teminatlarıyla ilgili bilgiler verdi. Ardından da ikinci tanık olarak ise 30 Ekim 2015 tarihinde Ada Hospital’de doğum yapan S.Ö oldu. Ameliyatı öncesi yaşadıklarını anlatan tanık S.Ö, sezaryen doğumuna Dr. Fahri Karagözlü, hemşire Ayşegül İşbilen ve anestezi uzmanı O.A. nın girdiğini söyledi. Tanık S.Ö, kendi doğumu öncesinde karşı odada da başka bir ameliyat olduğunu, ona da aynı iki doktorum girdiğini iddia etti.

Bu haber toplam 4252 defa okunmuştur
İlgili Haberler