YAŞAMAK – ÖLMEK
Eğer siz umuda şans vermezseniz… Hayata da, yani, yaşamaya da şans vermemiş olursunuz… Ve böylece de sahneden çekilirsiniz… Arkanızdan ışıklar söner ve sahne bomboş kalır…
Neriman CAHİT
İnsanlar ve toplumlar için de – kader denen ‘’oyunun’’ iki esas başrol oyuncusu vardır: Yaşamak- Ölmek... Ve umut, bu ikisini birbirine bağlayan bir geçirge… Eğer siz umuda şans vermezseniz… Hayata da, yani, yaşamaya da şans vermemiş olursunuz… Ve böylece de sahneden çekilirsiniz… Arkanızdan ışıklar söner ve sahne bomboş kalır…
Daha doğrusu o karanlık sahnede rol sahibi artık Ölümdür… Sahne onun, söz onundur… Ve , süflör falan da istemez… Kendi repliğini hep aynı monotonlukla sonuçlandırır…
Gücü, etkisi ve dehşeti müthiştir…
Eğer izleyici salonu terketmişse… Ya da oradadır ama ses etmiyor, hiç bir etkenlik… Daha da ötesi kitlesel karşı çıkış sergileniyorsa… Sahnedeki ölümün gösterisi devam eder… Sürer gider…
Hiçbir sorun çözülmez… Hayat da sahneye bir daha dönmez… Dönemez…
Ondan hiçbir kimsenin beklentisi ve talebi olmadığına göre de… nasıl dönsün…
Hele, hukuk ve barış oyunları sahneden tam anlamıyla kaldırılmışsa…
Bizler ‘’hayatı’’ yeniden sahneye çıkarmakla yükümlüyüz…
Bunun için de ne gerekirse yapmalı… Ayağa kalkmalı, bağırmak, ıslıklamak, alkışlamalı ve onu, yeniden sahneye çıkarmayı başarmalıyız… Buna zorlamalıyız onu…
Gerekirse Devleti de…
Artık bıktık, usandık, gına geldi sahnede izlediklerimizden…
Biz de ölüyoruz her an, her gün, gıdım gıdım…
Değil mi ki, gerçekte, ‘’ölüm değildir hayatın en müşkül işi / Gerçek odur ki, ölmeden evvel ölürse kişi…’’
O yüzden, hade hep birlikte… elimizi ışığa uzatalım…
Salon aydınlansın ve hayat yeniden sahneye çıksın…
İzleyelim… Paylaşalım, hep birlikte…
PAYLAŞMAK
‘’Buyurun deniyor size / Buyurun oturun deniyor size, / konuşup anlaşalım./ Yoktur sözle çözülmeyecek düğüm, / davaları halletmez ölüm,/ hayatı paylaşalım… N.H.’’
Hayatı paylaşmak…
Sanırım hiçbir felsefenin özü bu kadar güzel değildir.
Bütün yüce düşüncelerin ortaklaşa fikir birliğine / anlaşmaya vardıkları tek ölümsüz ve ödünsüz konu, belki de budur…
Onu, tüm insanların davet edildikleri, bir dünya şöleninde olduğu kadar. Bir ülkede de hem kendi aralarında, hem de din, dil, ırk ve farklılık gözetmeden paylaşmak… Bundan daha güzel, daha mutlu, daha onurlu ve umutlu bir eylem ne ola ki!
Paylaşmak… insan olmakla eş anlamlıdır çünkü…
Uyuşmazlıklarımız varmış…
Elbette olacak…
Ama onları, öfkeyle, kinle, ölümle ve zulümle değil… Ancak, konuşarak, birbirimizi dinleyerek, karşımızdakine kendi düşünce ve sonuçlarımızı empoze etmeden… Yani , empati duygusuyla çözmek… Ecelsiz ölüme gidecek yolları kapatmak…
Çünkü ölüm yaşamın zıddıdır…
Düşünce, söz ve paylaşım ise Doğa’nın insan soyuna verdiği en büyük ayrıcalıktır.
…
(Bu yazı üstünkörü bir Pollyannacılık yazısı değildir. Sadece ülkemiz değil Ortadoğu’daki cehennemin de farkındalığında yazılmış bir yazıdır… Çünkü ve öncelikle kendimizde gerçekleştiremediğimiz hiçbir şeyi bir başkasında gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Biz yapalım başaralım ki komşularımıza da yardım edebilelim.)