Yaşasın!..

Yaşıyorlar zaten…

İkisi de…

Birlemiş Milletler’de bayrakları aynı gönderde çekili…

NATO’da da öyle…

UEFA’da, FIFA’da, FIBA’da ve bilumum uluslararası organizasyonda onlar ‘tanışık’ durumdalar.

‘Konjonktürel nedenler’den ötürü de uluslararası kurallara uymak zorundalar.

Her fırsatta bir araya geliyorlar.

Bazen toplantı yapıyorlar, ‘tanımazmış gibi’ yaparak…

Bazen aynı topun peşinde koşuşturuyorlar, yine ‘mış gibi’ davranarak…

Yaşasın!..

***

Yaşıyorlar zaten…

Sonuna kadar, tepe tepe kullanıyorlar bütün uluslararası haklarını…

Her ikisi de pek titiz, kimseye yedirmiyorlar beynelmilel haklarını…

Ticarette de öyle, turizmde de…

Sanatta de öyle, eğlencede de…

Mesela her yıl Eurovision şarkı yarışmasına birer şarkıcı gönderiyorlar, her ikisi de…

Zorunlu falan da değil bu üstelik… Öyle katılmama cezası da vermiyorlar kimseye…

Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi maçları gibi değil Eurovision. Türkiye ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temsil edildiği, Kıbrıslı Türklerin yer almadığı’ gerekçesiyle o yarışmayı dahi boykot etmiyor.

Kendi sanatçısını, kendi tanıtımını, kendi çıkarını düşünüyor.

Yaşasın!..

***

Yaşıyorlar zaten…

Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyetleri paşa paşa geçinip gidiyorlar.

Türkiye –güya- KKTC’yi tanıyor.

Ama maçları her nedense Kıbrıs Cumhuriyeti ile yapıyor!

Ankara -sözüm ona- Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargolardan şikayetçi ama ambargonun daniskasını kendisi uyguluyor!

Mevlüt Çavuşoğlu Kıbrıslı Türklerin mümessili gibi konuşmalar yapıp ‘iki ayrı devlet’ diyebiliyor.

Ama aynı Mevlüt Çavuşoğlu Beykoz Belediye Spor’un Famagusta Anorthosis takımıyla maç yapmasına gık diyemiyor!

Ersin Tatar da öyle…

Tahsin Ertuğruloğlu da…

Ağızlarını açıp da ‘Ey Türkiye, nedir bu yaptığın’ diyebildiler mi?

TC Lefkoşa Büyükelçisi’ni makamlarına çağırıp ‘izahat’ istediler mi?

“Bu nasıl tanımamadır?” diye sorabildiler mi?

Sorabilirler mi ki?

Haşa!..

O zaman?

Yaşasın iki ayrı devlet!..

Yaşasın TC-KC kardeşliği…

KKTC mi?

O da ‘yaşar gibi’ yapsın, yeter.

Aziz Nesin hikayesi gibi…