1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Yaşasın KKTC
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Yaşasın KKTC

A+A-

Şener Elcil’i Londra’da tanıdım…
Londra’daki Türk okullarında öğretmenlik yapması için gönderilmişti…
Belki de 25 yıl önceydi…
Doğru bildiğini söyleyen, hani görme engelli kardeşlerimden özür dilerim ama bir söz vardır; “köre şaşı demeyen” biriydi…

-*-*-

Kıbrıs’ta sendikal mücadelesine, barış ve çözüm kavgasına, her türlü hak arama mücadelesine ve her zaman haklının yanında duruşuna saygı duydum…
Zaten, “annem ve babam birini seviyorsa, o kişiden ısgarta hiç çıkmamıştır” ki Şener Elcil bu kişilerden biriydi…
İlla ki “solcu” olmasına gerek de yoktu aman yanlış anlaşılmasın… Mesela babam, Hasan Sertoğlu’nu çok sever; benim için de sevgili futbol federasyonumuzun başkanı Hasan Sertoğlu çok sağlam bir insandır…

-*-*-

Mesele, ne Hasan Sertoğlu’dur ne de Şener Elcil…
Mesele, Şener Elcil’in dünkü bir açıklamasıdır…
Bu amaçla bir giriş yapmak istedim; gelin bu konuya bir bakalım…

-*-*-

KKTC’nin işlevsizliği kadar olmasa da, Türkiye’deki YÖK yanında bir miktar eğreti görevde bulunan YÖDAK, ülkedeki en eski üniversitelerimizden biriyle (GAÜ) uğraşıyormuş…
Efendim, arada sorun veya sıkıntı varsa, kesinlikle aşılmalı…
Oturulup sorun çözülmeli…
GAÜ, bu ülkedeki tüm üniversiteler gibi, göz bebeğimizdir.

-*-*-

Şener Elcil YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’ya bir çağrı yapıyor…
Ve ne diyor?
“GAÜ ile uğraşacağına, Netkent ile uğraş”…

-*-*-

Aslında Netkent ile de uğraşılmamalı…
Sorunlar varsa, çözülmesi için çaba harcanmalı…
Peki sorun var mı?
Var!
Netkent, hem YÖDAK hem de YÖK tarafından ciddi anlamda “sabıkalı” bir “online” üniversitedir…
Ve KKTC merkezlidir… 
Tam olarak akredite edilip edilmediği konusu netleşmemiştir ve mahkemelik olan durumları vardır…

-*-*-

Netkent kapatılmalı mı?
Asla!

-*-*-

Peki dert nedir?
Dert şudur: Bu üniversitenin mütevelli heyetinden bir kişi, şu anda bakandır ve bir önceki hükümette de bakandı... Bakan olduktan sonra mütevelli heyetinden ayrılmış olabilir… Ki kendisi önceden ayrıldığını iddia etmektedir ama bu iddia doğru değildir.
Eğer YÖDAK Başkanı, bu ve buna benzer ilişkiler yani aşırı kirli siyaset nedeniyle Netkent’le ilgili tüm dosyaları kapattıysa ve GAÜ ile uğraşıyorsa, mutlaka bunun bir izahı olmalıdır…

-*-*-

Efendim, bir siyasetçi, bir üniversitenin mütevellisinde olmamalı mıdır?
Evet olmamalıdır.
DAÜ ve LAÜ’ye ne dersin?
Bana sormadı kimse ama sorsalardı, YDP’nin Genel Sekreteri’nin veya ondan önce TDP İlçe Başkanı’nın ya da diğer siyasilerin orada olmaması gerektiğini açıkça söylerdim.
Üniversite ve siyaset; aynı anda olmamalı…
Hele bizimkisi gibi ülkelerde…
Çünkü, KKTC’de siyaset “kirdir” ve üniversitelerin bilimselliğini de kirletebilmektedir…

-*-*-

Haaaa, “bu olayı iki cümleyle özetler misin” diye soranlar var mı? 
Vardır; hemen yanıt veriyorum:
“Yaşasın KKTC!”…

 


Yaşasın ganimet!

Toplum kimseye güvenmiyor…
Özellikle siyasilere…
Siyaset kurumuna güven sarsılmıştır…
Bunun “Türkiye’nin mutlak kontrolü” ya da “sömürge devletçik olma halimiz” ile doğrudan bağlantısı olmayabilir elbette ama hiç bağlantısı olmadığını söylemek de doğru değildir.

-*-*-

Bakın, siyaset kurumuna saygı nasıl yitirilir?
Veya en belirgin örneği nedir?

-*-*-

Basit bir şekilde açıklayalım… 
Avrupa Gazetesi’nin dünkü manşetinde “Bu binaları yıkacaklar – Yeni bir rant kapısı” başlıklı haberi inceleyelim…
Nedir bu haber?
Mağusa’da Vakıflar İdaresi’ne ait Laguna Beach bölgesindeki dev apartman blokları, 50 yaşını doldurduğu için yıkılacak ve yerine yenileri yapılacak…

-*-*-

Normal şartlarda, bizimkisi gibi olmayan düzgün devletlerde, elbette 50 yaşına hatta 25 yaşına gelmiş apartmanlarla ilgili benzer kararlar alınabilir…
Ama bizde alınamaz?
Neden alınamaz?
Çünkü Avrupa gazetesi yetkilileri gibi, tüm Ada insanının aklına, “kesin bu işin arkasında bir iş vardır” cümlesi gelir de ondan. 

-*-*-

Yıllardır hep böyle oldu…
Şu anda Girne Hastanesi’nde olduğu gibi…
Eski Başbakan Ersan Saner, gayet saf bir şekilde zaten itiraf da etmişti; “müteahhitlerimiz mağdur olmasın” demişti…
Evet, yıllardır, kimse toplumu veya halkı düşünmedi…
Herkes, kendinin ve çevreciğinin çıkarına oynadı; işte geldiğimiz nokta!
Apartmanları yıkım yenilerini mi yapıyorlar?
Kesin birileri bu işten nemalanacaktır!

-*-*-

“Bu yazıyı iki kelime ile açıkla” deseler ne mi yazardım?
Yaşasın ganimet!


İçip içip uçmaktan vazgeçelim!

yazi-3-fotosu.jpg

Katie Price…
İngilizler O’nu kısaca Jordan olarak biliyor…
Aşkları, evlilikleri, pozları, estetik ameliyatları ile belki de İngiliz medyasının en önemli isimlerinden biridir…
Eylül ayı içerisinde otomobiliyle kaza yaptı…
Kendisine hiçbir şey olmadı…
Uzun süre bu konuda hiçbir şey söylemedi…
Geçtiğimiz gün, kısa bir video paylaştı ve sonra bu videoyu sildi ama The Sun gazetesi dünkü manşetine, ünlü modelin videodaki sözlerini yerleştirdi...

-*-*-

Ne mi dedi?
“Yaralanabilirdim… Ölebilirdim… Birinin yaralanmasına sebep olabilirdim. Hatta birini veya birilerini  öldürebilirdim. Pişmanım, özür dilerim”.
Peki neden pişman?
Çünkü devirdiği aracı alkollü kullanıyordu… Sigortası bitmişti… Üstelik, alkollü araç kullandığı için ehliyetine de önceden el konmuştu… 
Büyük bir cesaret…
Çok büyük ceza alacağı kesin…
The Guardian gazetesine göre, bu itirafı nedeniyle hapse girecek… 

-*-*-

Son günlerde bizde de alkollü araç kullanma konusu sıkça gündeme geliyor…
Eminim istisnalar vardır ama ben dahil, hepimiz alkollü araç kullandık, kullanıyoruz… 
En iyisi, gelin hepimiz, önce kendimize, sonra ülkemiz insanına zarar vermemek adına, bundan vaz geçelim… 
Yok, yok, içmekten değil; içip içip uçmaktan!
Yani alkollü araç kullanmayalım…
Kendimize acımıyorsak bile; başkalarını öldürebileceğimiz aklımızdan çıkmamalı… 
 

 

Bu yazı toplam 2112 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar