‘YATAK ODASI’NA BEKÇİ
Yılın ilk 10 ayında 3 bin 992 doğum olmuş, 1.091 ölüm, hayatın iki değişmez gerçeği.
Her yıl 3 bin gibi artıyor nüfusumuz, hani ‘doğal nüfus artışı’ dedikleri bu olsa gerek.
Öyle anlıyorum.
***
1 senede yeni vatandaş sayısı ise 1.506 !
Tabii son dönemde kimi kesimler için en önemli sorun, “kolay yurttaşlık verilmemesi.”
‘Zor’undaki rakam bu.
***
Geçmiş senelerde, doğal nüfus artışımızın iki misli çoğalıyorduk, biliyorsunuz.
***
‘Yurttaşlık’ rakamları ‘çözüm’ süreci için de artık çok daha kritik.
Doğrusu meseleyi ‘yatak odası’na ilintileyen açıklamaları çok yadırgadım.
Önce Cumhurbaşkanı Akıncı’dan duymuş, şaşırmıştım.
İstanbul’da, Kadir Has Üniversitesi’ndeki konferansta konuştu, “Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarının nüfusunu ben nasıl sabitleyebilirim ki? Herkesin yatak odasına bekçi mi dikeceğim? Böyle bir şey olabilir mi?” demişti.
İfadeyi, Cumhurbaşkanlığı’nın web sitesinden birebir aldım.
***
Demokrat Parti Başkanı Serdar Denktaş da Meclis’te benzer bir çıkış yaptı:
“Aşk hayatımıza da mı karışacaklar? Bekleyeceğim 4 tane Rum çocuk doğsun da 1 tane de ben mi doğurtayım”
***
Şimdi kimi kandırıyoruz yani?
Çok fazla popülist söylemler bunlar…
Herkes de biliyor ki, Kıbrıs’ın kuzeyindeki ‘yurttaşlık’ sorunu ‘yatak odası’ ya da ‘aşk hayatı’ndan kaynaklanmıyor!..
Endişe ‘doğurganlığımız’ üzerine değil…
Yoksa 1993’te 103 bin olan seçmen sayımız, 1998’de 122 bine, 2000’de 141 bine çıkmazdı.
Bakanlar Kurulu kararı, Bakan imzası, siyasi popülizm, Türkiye ricası, mali kaynak koşulu gibi sebeplerle yapılan, yaptırılan, pervasızca dağıtılan yurttaşlıklara dair namımız var.
Hem de ‘eşi, çocukları, kardeşleri’ falan denilerek, ‘artistlikle’ verilmiş onlarcası..
Kimi müsteşarların evinde on beş, yirmi kişi yaşıyormuş gibi sahte adres gösterilerek...
Sayın Akıncı da biliyor bunu…
Serdar Denktaş da…
Herkes de biliyor…
Yurttaşlık siyasetimizin keyfiliğinden Kıbrıslı Rumlar değil sadece, Kıbrıs’ın kuzeyindeki pek çok insan da endişe ediyor…
***
Türkiye’nin son dönemde 26 bin yeni yurttaşlık verilmesini istediğini henüz ‘resmen’ yalanlayan da olmadı ayrıca...
***
Velhasıl, ‘yatak odamıza’ kimsenin karışmak istediğini sanmıyorum!
Yeter ki ‘dik durmak’ yerine ‘süklüm büklüm’ kalmayalım, ricalar ve baskılar önünde…
İş ‘doğurduklarımızla’ kalsın!..