1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. YAZAR DEDİĞİN…
YAZAR DEDİĞİN…

YAZAR DEDİĞİN…

Yazar dediğin elmas yontucularından farklı değildir!!!O da, kelam yontucusu ve mana parlatıcısıdır.

A+A-

Neriman CAHİT

 

Bir şeyi sürekli yapıyorsanız – Özellikle de bir yerlerde yazıyorsanız, arkadaşlarınız – sizden durmadan yazmanızı isterler…

Bazılarına: “Aynı okulu bitirdik, siz de yazsanız ya!” demekten vazgeçtim… Efendim, yazma şeklim, seçtiğim konular başka türlüymüş… Şuymuş, buymuş…

Bırakın canım, ülkemizde sadece ben değil… kim yazarsa yazsın… ya da yazmasın… Söyler misiniz: ‘Kimin umurunda?’ kaç kişi, kaç yazıyı derinlemesine okur? Kimin, hangi yazısı, neyi değiştirmiş ki!

YAZI DEDİN Mİ…

Bir defa, ‘yazı’ dedin mi, iyice açıklamak gerekir: Ne yazısı, ne tip – nasıl bir yazıyı kastediyorsun… Dante, binlerce dize yazdı… Tam: 13 bin… Yazdı da dünyada neyi değiştirdi? Yine savaşlar yine öldürmeler…

Bu kadar eser yazıldı da ‘HİTLER’ yine gelmedi mi… O halde? Neye yaradı bu kadar yazar, bu kadar Nobel Ödülü!.. Ne fark etti yani… Ne yazayım yani, kimin için, neyi söylemek için!!!

Tabii, işin kolayına kaçıp: “Mehtap var denizin üstünde ay titriyor…” ya da: “Çocuklar beni sever, böbürleniyorum” diye yazsam, birincisini ‘NERUDA’… İkincisini: ‘NAZIM’ söylemiş… (Bu tür çok dizeler buldum ama hep benden önce davranılıp yazılmış…)

Bir film izlemiştim, önemli bir konferanstan bölümler sunuyordu: Simone de Beauvoir: “Yazı yazarım, sizin vasıtanızla dünyayı değiştirmek için… Siz yoksanız yazı yazmam…” tezini savunurken, yanındaki:

“Tüm insanlar mahvolup, bir tek ben hayatta kalmışsam, yine de yazarım. Çünkü içimdekileri dökmek ihtiyacı dayanılmazdır…” diye tutturmuştu…

Sartre: “Okuyucum yoksa ben kimin için yazarım…” diye piposunu tüttürüyordu…

*  *  *

Hade, başlayalım okumaya…

Okudunuzsa bile, James Joyce bulun ya da satın alarak tekrar okuyun… Bir deryadır o…

Alın, Cervantes’i, herkeste nasıl bir Donkişotluk dozu bulunduğunu ve türlü türlü yeldeğirmenleriyle dövüşerek, ‘Dünya Aleme’ nasıl rezil olduklarının farkında bile olmadan birer kahraman olduklarını ‘SANANLARA’ bakın…

ÇEVREMİZ DOLU…

Bunların arasında, çok yakınlarımız, arkadaşlarımız da olabilir…

Arkadaşları kırmamak güzel şey ama onlar da bunu istismar etmesinler…

Anlarım, diyeceğim yepyeni veya çok güzel bir şey varsa, o zaman konuş… Ama, ne biri ne de ötekisi yoksa… O zaman SUS !!!

Boşu boşuna yırtınma… Üstelik insan – benim gibi – yazdığından çoğu kez memnun olmayabilir…

Tekrar okuduğunda bir sürü şeyin üzerini çizer…

Yazar dediğin elmas yontucularından farklı değildir!!!

O da, kelam yontucusu ve mana parlatıcısıdır. Boşuna söylememiş Madame de Stael, kızına yazdığı bir mektubun sonunda: “Şekerim, uzun yazdım, affet… Kısa yazmak için vakit bulamadım…”

*  *  *

Doğrudur

Maharet, öz ve az yazmaktadır!!!

Ama, kısa mı, uzun mu, yontulmuş mu, büzülmüş, bol kelamlı mı, ne diye bu çetrefil işlere gireyim…

Böyle düşlene – yaza… yazının sonu geldi….

Sesinizi duyar gibiyim: HANİ YAZMAYACAKTIN…

Hay Allahım!!!

*  *  *

Sanırım gelen hafta + sonraları da yazmaya devam edeceğim…

Bu bir tür görevim benim…

Sevgilyle

 

Bu haber toplam 2014 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 392 Sayısı

Adres Kıbrıs 392 Sayısı