1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Yazık! Devlet Adamı Olamamış…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Yazık! Devlet Adamı Olamamış…

A+A-

Covid19 ile dünya insanlığı ve Kuzey Kıbrıs insanı sağlık ve ekonomi kavgası vermektedir. Halk ‘Bütün’ olabilirse, bu mücadelelerden en az hasar, zarar ve yara ile çıkabilecek. Tılsım ‘Bütün’ olabilmekte. Bu tılsımın değneği de siyasetin elinde.

Maalesef şu anda siyasetin yöneten kanadı değneği tılsımlı ucundan değil, kirli ucundan tutuyor; bırakın siyasetin yönetenlerinin halkı ‘Bütünleştirme’sini, yönetenlerin sergilediği tavırlardan, sarfettiği sözlerden utanır, usanır oldu halk… Siyasetin yöneten tarafının da, muhalif tarafının da halktan saygı görmesi, devlet yapılanması içinde bulundukları makamlarda devlet adamı olmaları ile mümkündür. Siyasette makam tutup devlet adamı olamayanlara, halkın ne saygısı olur ne de sevgisi… Onların falsoları, ipe sapa gelmez tavır ve sözleri, tutarsız dengesiz hareketleri ile eğlenir, dalga geçer ama ardından da üzülür! “Bizi yöneten bunlar mı, biz bunlara layık mıyız?” der. Diyor da… Evet, onları halk seçti… Ama seçtikten sonra öğrendikleri seçerken bildiklerinden kat-be-kat fazla ise ve bu fazlalık olumsuz ise, seçene kabahat bulmak da haksızlık…

Örneğin… Kağıt üstünde yazılı nitelikleri çok iyi, mesleki deneyimi başarılı… Her düğün ve cenazeye gidecek kadar da sosyal… Uğraşmış çabalamış, siyasette tepelere tırmanmış… Hala aynı adam; makamlara gelmiş, gelmiş olduğu makamın halk nazarındaki değerini hala daha cenazede saf tutmak gibi görüp, hoca “Müteveffayı nasıl tanırdınız?” diye sorduğunda güleç ifade ve herkes duysun diye yüksek sesle “Çok iyi” demek gibi davranmayı marifet sayıyor. Halbuki halk onun işgal ettiği makamın artık bir devlet adamı makamı olduğunu biliyor ve onun davranışlarında, tavırlarında, sözlerinde devlet adamı ağırlığı ve niteliği olmasını bekliyor, istiyor… Hele ki halka “Bu devlete tapınacaksınız” diyen siyasi akımın tepesinde olan biri ise, halk ondan tapınılacak devlete yakışır bir devlet adamı olmasını mutlaka bekliyor, doğrusunun bu olduğuna inanıyor.

“Yabancı işçileri temizlemek gerek” imiş, diyor… Karantina amaçlı kullanılacak bir öğrenci yurdunun durumunun iyi olmadığı şikayetleri üzerine yurdu ziyarete gidecek ve kameralara bakarak, o her zamanki şen-şakrak tarzı ile “Ha ha haaa! Beş yıldızlı otel gibi be burası, Hilton ayarında be burası” diye konuşacak?!…  Ve doğruları söylemeden, saatlerce önceki şikayetlerin yapıldığı andaki durumunu görmeden, bilmeden konuşacak?!… “Ey cemaat, müteveffayı nasıl bilirdiniz? – Çok iyi, çok iyi” dercesine ama bilmeden, tanımadan söylemek… Devlet adına böyle, bu tarz ile konuşmak, hem de tapınılacak devlet adına?!
Akıncı, Anastasiadis ile görüşüp, Covid19 ile mücadele için ilaç ve malzeme temin etmiş; Kuzey’e getirtmiş… Akıncı’yı ve lojistik destek veren LTB Başkanı’nı kaçakçılıkla suçlayacaksınız… “Sus; lütfen biraz sus” diyor insanlar… Halka bir ara ver, teneffüse çıksın; bu kapatıldığı KKTC sınıf odasında halk yoruldu, tepedeki icra makamı yordu halkı… “Come on Ers, give us a break; enough is enough!...” diyor halk… Başbakan olmuş, devlet adamı da olsa ya?!…O kağıt üstünde yazılı yüksek niteliklerini kişiliği üzerinde de gösterse ya?! Bu tapınılmasını istediği devletin yönetim erkinde bir numaradaki makamda oturuyor; protokoldeki bir numaralı Cumhurbaşkanı ile kamuoyu önündeki iletişimi bu düzeyde ve içerikte olmamalı. İhmal ve kusurlar varsa, devletin odalarında, kapalı kapılar ardında halletmeliler… Devlet adamlığı bunu gerektirir… Düğün töreninde gelin-damada takıyı, etraftaki millet ve videoya göstere göstere takabilirsin ama Başbakanlık düğün alanı değil ki…

Kişi olarak iyi, hoş birisi ama maalesef devlet adamı olarak boş… Bulunduğu makamda sürdürdüğü tavırları, konuşma biçimi, aklından önde giden dili, kahkahalı mimikleri, yönetmeye çalıştığın halkın büyük çoğunluğu tarafından bulunduğu makam ile uygun bulunmuyor. Halk, önceleri bildiği, tanıdığı Ersin Tatar’dan değil, Başbakan Tatar’ın hal ve tavırlarından, boşboğazlığından, söylediklerini sonradan düzeltmek zorunda kalmasından, açıklamalarına etrafındaki kişilerin “Sn Başbakan şunları kastetmişti” diye açıklık getirmeye çalışmalarından utanır, usanır oldu. Halk, kendine o makamda onu yakıştırmakta zorlanıyor… Bunu muhalifleri değil, devletine tapınanlar da onun, tapındıkları devletin en üst icraa makamına yakışmadığını söylüyor. Üzgünler, süreç içinde toparlar sanmışlar; giderek ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle daha da dağıtmasından acı acı yakınıyorlar…

Diyebilir ki, bunlar yanlıştır (tabii ki o kendi tarzı ile “yanlış” demiyecek, o anda diline ne nasıl gelirse öyle söyleyecek, sesini de bina dışında yoldan geçenler de duyacak herhalde)… O zaman doğrusunu yapmaya çalışsın; Akıncı’yı yargıya havale etsin… Onun dokunulmazlığı var diyebilir; LTB Başkanı Harmancı’yı yargıya havale etsin, onun dokunulmazlığı yok… Yapmayacak ki yapamayacak ve yapabilmek için geçerli neden de bulamayacak; ne bu afra tafra?! Yazık! Devlet adamı olamamış…

Son söz… Covid19 ile sağlık ve ekonomik kavgasında olan halk, onun bu son çıkışını Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile bağlantılı görerek, “Keçi can derdinde, kasap da yağ derdinde” diyor…

 

 

 

Bu yazı toplam 2633 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar