Yazık ettik!
Avrupa Parlamentosu seçimleri bizim için çok önemliydi…
Hatta şöyle söyleyeyim, mesela en çok da Ersin Tatar için önemliydi…
Çünkü biz bu seçimlerde “ayrı bir toplum” veya daha da ilerisi “ayrı bir halk” olduğumuzu kanıtlayacaktık!
Ve Tatar da bu toplumun öyle ya da böyle “gerçek” lideri kabul edilecekti!
-*-*-
Biz, “halimizden çok memnunuz” dedik; gitmedik…
Denize gittik, serinledik!
-*-*-
Eminim Tatar, biraz düşünürse ve önemini anlarsa, çok üzülecektir…
Çok üzgünüm; artık hepimiz bir şekilde “Tatar” olduğumuzdan; yani halimizden çok şükür memnun bulunduğumuzdan; kıçımızı kaldırıp gitmedik!
-*-*-
Bundan böyle kimse bizi sallamayacak!
Sallarmış gibi olanlar olacak!
Kimse bizim için ufaktan da olsa lobicilik yapamayacak, yapmayacak!
Toplum olarak kabul görmeyeceğiz!
-*-*-
Sidikli Kıbrıslı Türkler, hallerinden çok memnunlar; Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu ceplerinde, çocuklar Avrupa’da hakları olan!!!! mekteplerinde!
-*-*-
Kuzey’de arsalar bizim!
Satın gitsin anasını satayım!
Aman ha, Güney’de bıraktıklarımız da bizim!
-*-*-
Ancak sonuçta Kuzey’de her şey veya hepsi Anavatan’ın!
-*-*-
Şükürler olsun!
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin!
Allah-u Ekber!
Türkiye’de şehitler ölmez ve vatan bölünmezdir de bizde ne yazı ki şehitler öldü; vatan da gayet güzel ikiye bölündü!
-*-*-
Haydeeeee!
-*-*-
Ağlamaya devam!
Ambargolar, izolasyonlar!
-*-*-
Yalana, rüşvete de devam!
Egemen eşit devlet, aha Azerbaycan tanıyor bizi pek yakında!
Elektrikler de bird aha kesilmeyecek!
-*-*-
Sahteliğe devam!
Denetimsizliğe de…
Dünya’dan daha da ve çok hızlı bir şekilde uzaklaşmaya da devam!
-*-*-
En mutlu olduğumuz statükoumuza da devam tabii ki!
Güney’den alış verişe de!
Sahte diplomalara da!
Sahte ehliyetlere de!
Hatta sahte doğum belgesi ile Kıbrıs Cumhuriyeti almalara bile devam!
-*-*-
Ama artık kimse, “Anayasa’ya aykırıdır, çocuğum pasaport almadı, eşim Türkiyeli diye çocuklarımıza pasaport vermediler” diye ağlamasın!
Ağlayacak olan gitsin ELAM’ın vekilinden yardım istesin!
Veya 24 yaşındaki Tik Tok’çu kardeşten!
-*-*-
Gitmeliydik be dostlar!
O sandığa gitmeliydik!
Gitmedik!
Bizim yerimize gidenler oldu!
Ve bizim yerimize seçtiler!
-*-*-
20 bini geçtim; 10 bini kişi gideydik; bugün Ersin Tatar daha bir liderdi!
Şu anda mı?
Şu anda Türkiye’nin papağanı veya kuklası dışında yasal anlamda kullanabileceği unvanı yoktur!
-*-*-
Kıbrıs sorunu mu?
Tayyip beyle Nikos bey, oturur, konuşur anlaşırsa ne ala!
Anlaşmazlarsa da keyfimiz tıkırında!
-*-*
Yazık ettik!
Hem de çok!
Ne idüğü belirsiz topraklardan Avrupa’ya!
Ne idüğü belirsiz et piyasaya çıktı mı?
Geçen gün Kıbrıs’ın egemen ve eşit KKTC tarafındaki bir kasaptan et aldım, kilosu bin 100 TL!
Kuzu eti!
Evet, bir kilo, bin 100 Türk Lirası!
Kasap, “abi Güney’de ucuz olabilir ama bizimki gibi kaliteli değil” dedi!
Haklı!
Başbakanı da aynen öyle düşünüyor!
Hatta Başbakanımıza göre Güney’deki etlerin ne idüğü belirsiz!
Bizimkilerin belli!
-*-*-
Sahi, bizde de ne idüğü belirsiz olan et yok mu?
Ne idüğü belirsiz olan etimiz henüz piyasaya çıkmadı!
Keşke bir an önce çıksa da gidip bizim taraftan ucuza alsak diye heyecandan tir tir titrerken; İngiltere’den tatile gelen kızım ve arkadaşını Avrupa’ya götürüp, haifif bir dolaştırasım tuttu!
-*-*-
Kakopetria’ya sürdüm!
İlk durağımız Peristerona Camisi…
Cami tamir ediliyor…
Pırıl pırıl…
Köyün sokakları da öyle…
Peristerona Camisi, ülkede minaresinde iki şerefiye olan ilk camimizdir…
Cemaati yok ama Türk tarafında yeni yapılan camilerden çok daha bakımlı!
-*-*-
Trodos’a yeni bir yol yapılıyor!
Düşünün, bir kaç ay önce başladılar!
Bilen bilecek; bilmeyen Güney’i hiç görmemiş Kıbrıs Türkü kardeşlerimize, bilen Kıbrıslı Türkler anlatsın; Kutrafa’nın hemen altında; Angolem Deresi üzerinden köprü geçiriyorlar…
Müthiş bir inşaat faaliyeti!
-*-*-
Efendim parasını kim bilir AB vermiştir!
Veya Anavatan Yunanistan mı ödemiştir acaba?
Kim verdiyse verdi; adamlar yeni bir cumhurbaşkanlığı sarayı ve “kulliyepulos” yapmak yerine, yol yapmayı tercih ettiler…
-*-*-
Neyse, Kakopetria’da yemek yedik!
Dört kişi; TL cinsinden ödediğimiz para miktarı ayıptır söylemesi 3 bin TL!
Aynı yemeği Lefkoşa’da Türk tarafında yemiş olsaydık, en az 4 bin ödeyecektik, bunu da belirtmekte fayda görüyorum!
-*-*-
Yemek bitti!
Hesabı ödedik!
Adam bize incir ve kiraz getirdi!
“Maksılımızdır” dedi!
Türkçe hem de!
İkram etti!
Sohbet etti!
“Yine bekleriz” dedi!
-*-*-
Kakopetria’dan Petulla’ya, Mutulla’ya, Galapaniyotis’e derken Aplıç, Lefke – Yeşilırmak!
-*-*-
Aradaki fark mı?
Evet bizim taraf da çok güzel be canım ama “fark” mı?
Ne bileyim, kültürel ve otantik her şeye değer veren, çevresi tertemiz, yolları pırıl pırıl, zengin bir AB ülkesi ile “ne idüğü belirsiz bir şey” arasındaki fark işte!
Ama bizim etler daha güzel yine de!
-*-*-
Benzerlik hiç mi yok?
Var canım, bizimkisi de egemen ve eşit!
Üstelik İlham Aliyev, evet bir yandan Netanyahu katilinin ama öte yandan Ersin beyin “qardaş”ı!
Nikos Hristodulides’i de eminim tanımıyor!
Yaaaa!
Geçmişe sahip çıkmak…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Evrihu köyünde, eski tren istasyonu şu anda Kıbrıs Demiryolu işletmelerinin tarihini anlatan muhteşem bir müzeye dönüştürüldü… Çok kibar bir görevli bizi karşıladı… İstaysonda tarih kokan muhteşem fotoğrafları ve bilgileri gördük – okuduk… Dışarıda raylar ve eski bir vagon duruyor… 1904 – 1951 arasında Mağusa’dan Çamlıköy’e, oradan Evrihu’ya gelen ve dönen tren vardı… Bilginize… Anavatan öteki yatırımları bitirince, mesela külliye tamamlanınca, bu işe de el atsın, tren istiyoruz!