1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Yazınımızda Yaprak Dökümü: Türkay Ilıcak
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Yazınımızda Yaprak Dökümü: Türkay Ilıcak

A+A-

Sonbahara girdiğimizi aylardan çok, göçmen kuşlarının yola koyulduğunda anlarım.

Yaklaşık iki hafta önce bu yolculuklarına başlamışlardı onlar.

Yapraklar kuruyup daha toprakla kavuşmaya başlamadı ama Yazın dünyamızda iki ay içerisinde çok değerli iki ismi toprağa, yazdıkları kitapları ise belleğimize gömdük.

Türkay Ilıcak abimizle o uzun  Avustralya yaşamı ardından –ki yeniden Avustralya’nın yolunu tutacaktı- Kıbrıs’a geri döndüğünde tanışmış, yayınları ve sanatın diğer dallarıyla ilgili çalışmalarını konuşmak için, o günlerde yapım ve sunuculuğunu üstlendiğim Söz ve Yazı (BRT) programımıza konuk almıştım. Söz konusu programımızın yayın tarihi 16 Aralık 2017 idi.

Kitap yayınlarının sonuncusu olmuştu “Sürprizlerle Dolu 26 Yıllık Avustralya Anılarım”.

Ondan sönce ise; Kıbrıs’ta Sol Hareketin Gelişim Tarihi”, “Özün Sözü”, “İki Türk’ün Avustralya’ya Savaş İlanı”, “The Stories of Nasrettin Hoja”, “Avustralya’dan Serpintiler”, “Göz ve Özlemler”, “Bademler Eylül’de Açar”, “Bir Avuç Şiir”, “Nasrettin Hoca ve Anadolu Hikâyeleri”, “Avustralya’dan Maniler”, ve “Anthology – Epic of Identity” isimli kitaplarını okurla buluşturmuştu.

Öykü, Şiir yanında Resim, Heykel sanatıyla ilgilenmiş, müzisyenlik ruhunu ise Yaylı Tambur, Ud, Keman, Bağlama, Kemençe ve Piyano enstrümanlarıyla zenginleşitirmişti. Sonuç olarak kendisiyle konuşacak çok şeyim vardı ama ne yazık ki programlar bellli bir süreyle kısıtlanıyordu.

1945 yılında Serdarlı’da dünyaya gelen Ilıcak, İstanbul Üniversitesi Coğrafya bölümünde okurken, 1968 dönemindeki Sol Hareketin merkezinde de yer alan isimlerden biriydi.

Bir dönem ise “Devrimci Talebe Cemiyeti Başkanlığı” görevini üstlenmişti. Söz konusu dönemde birçok ölüme ve şiddete şahit olmuştu. İşte o dönemlerde kaleme aldığı ve ilk yayını olan “Kıbrıs’ta Sol Hareketin Gelişim Tarihi”, Türkiye’deki ihtilal ile birlikte yasaklanmış, ve ellerindeki kitapları yakmak zorunda kalmıştı.

1972-74 yılları arasında Kıbrıs Rum Su İşleri Dairesinde  memur olarak çalışmaya başladı. Ve bu yılların ardından gelen Avustralya-Kıbrıs-Avustralya yaşamı 7 Eylül 2022 tarihinde son buluyor.

Kendisiyle gerçekleştirmiş olduğum söz konusu Tv programımızdaki söyleşimizden bazı alıntılar yaparak kendisini saygıyla anmak istiyorum.

11-eylul-2022-eralp-yazinimizda-yaprak-dokumu-turkay-ilicak-1.jpg

 

“... Bir kitabım daha var o burda yok, Türkiye’de Sıkı Yönetim döneminde 1971’de o kitap toplatıldı yasak listesine girdi ve tümü gitti maalesef. Türkiyede yayınlamıştım. “Kıbrıs’ta Sol Hareketin Gelişim Tarihi” ismindeydi. O kitapta işte AKEL şimdi biliyorsunuz Komünist Partisi Kıbrıs’ta, o zaman, 1946’da kurulmuştu. Ondan önce Kappa Kappa Kappa dedikleri, Kibriyakon Komonistikon Kommadon vardı, Cyprus Communist Party diye. O “Üç K” yani KKK komünist partisi Yermasoya’da kurulan ve hiçbir zaman Enosis’i telafuz etmeyen Sol Partiydi. Ve daha sonra şu veya bu şekilde AKEL kuruldu veya kurduruldu... Nedense ben edebiyatı seviyorum ve şiiri. Ama bunun yanında resim ve heykeli de severim ve bırakamıyorum. Çünkü insan sevdiği işi yaptığında zevk alıyor. Ben de gerçekten zevk alıyorum. Geceleri şiir hatta öykü (yazıyorum), ki öykülerim de var. Avustralya’da öykü yarışmasına girdim galiba dördüncü olmuştum. İyi dereceydi. Hatta birkaç sene bir edebiyat sitesi var meşhur internette “Edebiyat Dünyası” diye, bayağı seçkin edebiyatçılar var orada. Oraya bir yazı gönderdim ama bana cevap verilmedi. Sitem etmiştim ben niye bir cevap dahi vermediler diye. Nasıl ciddisiniz filan. Yazı işleri müdüründen cevap geldi, “abi öyle bir yazı yazdın ki biz seni köşe yazarı düşünüyorduk da on beşte bir toplanıyor yönetim kurulu onun için cevabımızı beklettik.” dediler. Yönetim Kurulu kararı lazım diye. “sen yine de bize bir fotoğraf gönder” dediler ve dört sene o “Edebiyat Dünyası”’nda ben yazımı yazmaya devam ettim...

Sadece şiir değil manilere de meraklıyım. İstedim ki Kıbrıs’ın bu mani geleneğini devam ettireyim çünkü, Mustafa Gökçeoğlu’nun bir kitabında var, işte yurt dışında yayınlanan Kıbrıs Türk Manileri diye, benim bu manileri almış bir kitaba koymuş. Maniyi ben severim. Benim rahmetli nenem çok sevilen birisiydi. Masalcı Ayşaba derlerdi Gönendere’de kendisine, dili de çok tatlı birisiydi. Masal anlatırdı. Onun ağzından herkes dinlemek isterdi diyorlar. Ve mani bizde bir gelenektir biliyorsunuz ben de devam ettirmek istedim bu geleneği. Avustralya versiyonu var. İşte;

“Sun Shine’dan ev aldım/

Faizinden bunaldım/

herkes bir başkan olmuş/

olmayan tek bir ben kaldım.”

İşte gideyim Kıbrıs’a bir apartmancık yapayım filan bu şekilde maniler yazdım. Avustralya ve Kıbrıs için de en sonunda şunu derdim;

“Kaçmam ben köşe bucak/

yıkılsın haram ocak/

davam hep toplumum için/

benim adım Ilıcak.”

.....

“İki Türkün Avsutralya’ya Savaş İlanı” kitabım Haziran 2001 yılında yayınlanmıştı. Ben  kendi matbaamdan yayınlamıştım onu. Neydi bunun hikayesi:

1915’te Avustralya ile Türkiye arasında savaş vardı. Daha doğrusu İngiltere ile. Ve oraya Avustralya askerleri de gelmişti. Ama henüz karaya çıkma durumu yoktu 1915’te. Önce deniz savaşı olmuştu denizden bombardıman. Avustralya’da yaşayan kitabın kahramanları bu iki kişi; birisi Molla Abdullah 65 yaşlarında, Özbek asıllı Türk olabilir, diğeri de Gül Mehmet diye 25 yaşlarında at ile dondurma satıcısıydı. Orda çok fazla ayrımcılığa uğradıkları için Avustralyalılar tarafından yaşadıkları kasabada, Brooken Hill diye bir yerde, dertlerini anlatıyorlar birbirlerine senin derdin benden benim derdim seninkinden büyük diyerek ne olacak bu gidişler diye birbirlerine soruyorlar. Bunlar iki kafadar anlaşıyorlar ve diyorlar ki, ölelim daha iyi. Ama ölmeden bunlardan (Avustralyalı askerlerden) ne kadar öldürürsek diyorlar. Çünkü duyuyorlar o kasabadan asker sevkiyatı var batı Avustralya’ya diye Ama o gün askeri bir sevkiyat olmamış. Oradan geçen bir piknik treniymiş aslında. Bazılar diyor ki bizde nasıl piknik düzenliyorlar asker adaylarıyla yerler içerler ve uğurlarlar, orda da öyle bir şey olabilirmiş. Ama her sene o geleneksel piknik olurmuş.

Üstü açık vagonlarda geliyor insanlar trenle ve bunlar pusu kurarlar.  Evlerinde de Türk bayrağı diktirirler kırmızılı askeri elbise diktirirler ve iki piyade tüfeğiyle trene ver yansın ediyorlar. Trendekilerin sivil insanların olduklarını anlayıncalar ordan kaçıyorlar gidip arkalarında bir 500 metre uzaklıktaki kayalıklara sığınıyorlar. Ve orda iki-üç saat bütün köylüler ki bunlar piyade tüfeği, av tüfeği sahiplerinden oluşuyordu, ordaki bir tugay asker ve polislerle çarpışıyor bu iki kişi. Saat 1’e doğru çatışma bitiyor. Molla Abdullah çatışmada ilk anda ölüyor. Demek ki Gül Mehmet o 25 yaşındaki bu kadar süre çarpışmayı götürüyor. İkisinin de göğüslerine koydukları mektuplr vardı, diyorlar ki, ölürsek ve bu mektup parçalanmazsa niye bu işe kalkıştığımızı anlayın. Bu mektuplarda yazılanlar kitabımda hem Türkçesi hem İngilizcesi vardı. Siz bize böyle yapıyorsunuz biz de size harp ilan ettik çünkü siz bizim halkımızı öldürüyorsunuz Çanakkale’de diye. Biz de bu yüzden hükümetinize harp ilan ettik. Yani sivil şahıslarla bir alıp vereceğimiz yok. Bize kimse bunu telkin etmedi kimse zorlamadı Allah bilir ki biz kendimiz karar verdik diye mektuplarında bahsediyorlar. Müzededir mektupları da silahları da Sidney’de.

Ve en son Tom anlatıyor işte, Türklerin o çarpıştıkları beyaz kayalığa Türklerin Kayası deniliyor şimdi. 50 dönümlük bir arazi açık hava müzesi çatışma anı yapılmış, işte Gül Mehmet’in dondurma arabası çelikten, hep orda sergileniyor. Tom çatışma bitince oraya gidiyor ve Gül Mehmet  14-15 yerinden yaralı elini uzatıyor diyor tokalaşmak için “bana bir dilde bir şey söyledi ama anlayamadım” diyor Tom. Toka etmiş ve Gül Mehmet’in kanı Tom’un eline bulaşmış, kan onun da dirseğimden akmaya başlamış. Bunları boyunlarından bağlayıp yolda sürüklemek isterdi köylüler amaPolis ve biz bunu engelledik diyor. Ve sedyeyle gitti tabii sonrasında öldü...”

11-eylul-2022-eralp-yazinimizda-yaprak-dokumu-turkay-ilicak-2.jpg

 

Bu yazı toplam 1476 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar