‘Yazıyor, yazıyor, ifade özgürlüğünün hapsedildiğini yazıyor!’
Eski filmlerde, elinde bir gazete ile sokaklarda koşarak gazete satan çocuklar vardı. Günün en önemli haberini, ‘yazıyor, yazıyor …’ diye başlayan cümlelerle haykırır, dikkat çekmeye çalışırlardı. Böylece merak edenler yanında durup bedelini öder, çocuğun başını okşayıp gazeteyi alır ve reklamı yapılan olayı okumaya koyulurdu. Umarım bu yazının başlığında belirtilen haber, hiçbir dönem ve koşulda ülkemizde yazılmak zorunda kalmaz.
Basın-Sen başkanı gazeteci Ali Kişmir, sosyal medya hesabından paylaştığı bir yazı sebebiyle, 29/1983 sayılı Askeri Suç ve Cezalar Yasasının 'Manevi şahsiyetin tahkir ve tezyifi' yan başlıklı, 'Kıbrıs Türk Federe Devleti Güvenlik Kuvvetlerinin manevi şahsiyetini herhangi bir şekilde tahkir ve tezyif eden kimse suç işlemiş olur ve 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır' şeklinde düzenlenen 26. maddesine dayanarak, 13 Kasım'da itham edildi ve savcılık tanıklarının dinlenebilmesi için dava bugüne ertelendi.
Bırakın ceza davası duruşmalarının başlamasını, Ali’nin polise çağrıldığı anda utanç duvarları örülmeye başladı. Memleket suç yuvasına dönmüş, çocuklar sokak ortasında birbirini bıçaklarken, her gün Mahkemeleri kadın ve çocuklara yönelen şiddet, cinsel istismar fiilleri meşgul ederken, ‘bal tutan parmağını yalar’, ‘devletin malı deniz yemeyen keriz’ atasözleri adeta hukukun yerini almışken, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bu kadar mı korkuyorsunuz düşünceden, insanların fikirlerini özgürce ifade edebilmesinden? Yoksa tüm uğraşlarınıza rağmen, kimseye zarar vermeyen, manipülasyonlarınızı ve müdahalenizi açık eden zihinleri yok edemediğiniz için mi öfkelisiniz?
***
Öncelikle meseleyi bireyler üzerinden tartışmaktan vazgeçelim. Bugün Ali, yarın sen, kim bilir? O pamuklara sarıp koruduğun ve güvendiğin dağlara bir gün kar yağmaz mı sanıyorsun? Devran döner ve karşı durmadığın haksızlık, hiç beklemediğin bir anda senin kapını çalar. Tarih bu gibi anlatılarla doludur.
Bir gazetecinin, mesleğini icra ederken yazdığı bir yazı sebebiyle, 10 yıla kadar hapis cezası ile yargılanması, sadece basın özgürlüğü ile bağlantılı bir problem değildir. Aynı zamanda toplumun tamamının, yani hepimizin, düşünce ve ifade özgürlüğüne, habere ve doğru bilgiye erişme hakkına ve demokratik düzene tehdit oluşturur.
Hukuki teknik kurallar ve mevzuat çerçevesinde, suçun işlenip işlenmediği konusu, Mahkemenin bileceği bir şeydir. Yürütülecek duruşmanın ardından bir neticeye varılacaktır. Sonuç beraat çıksa bile, bu kara leke özgürlük hikayemizde yerini alacaktır.
***
Sizce bir yazı ile koskocaman kurum Güvenlik Kuvvetleri’ manevi şahsiyeti zedelenebilir mi? Davanın gerçek sebebi bu mu? Yoksa hedeflenen, korku iklimi yaratıp bizi susturmak mı?
Peki, bu süreçte biz ne yapacağız? Eğer davanın demokrasiye ve insan haklarına dair bir sorun teşkil ettiğini söylemez, bu yargılamada adaletten yana taraf olmaz ve Ali sanki yalnızmış gibi yaratılan algıyı beslersek, yarın hepimiz sanık kürsüsünde boy göstermeye başlayacağız. Benden söylemesi.
Naçizane tavsiyem; susmayın, susmayalım ki gittikçe kararan geleceğimizi yeniden aydınlatabilmek için gücümüzü kaybetmeyelim. Hukuku, insan haklarını ve Kıbrıslı Türklerin varlığını tüketmeye yemin etmiş zihniyeti alt edebilelim.