Yeni Belediyeler Yasa Tasarısına Dair…
Ülke gündeminde yıllanmış olan Belediyeler Yasa Tasarısı’nı İç İşleri Bakanlığı yeniden çalışmaya ve tartıştırmaya başlamış; Bakan, Ekim 2019’a kadar tamamlamayı hedeflediğini de açıkladı. Keşke…
İç İşleri Bakanı’nın yeni tasarı ile ilgili çalışmalarının odağında mali ve idari düzenlemeler ile belediyeler sayısının azaltılması olduğu anlaşılıyor. Odaklar doğru… Belediyeler sayısı azaltılmadıkça da diğer odakta başarı sağlamak olasılığı pek az aslında…
Toplamda 28 belediye var; birleştirilerek 12, en fazla 14 belediye sonucu elde edilmekdikçe, mevcut yapıdaki insan, mali ve hizmet araçları kaynaklarındaki israf önlenemeyecek. Zaten küçük belediyeler bu konuda halen kendi aralarında dayanışma içindeler, Belediyeler Birliği’nden de destek alıyorlar. Dolayısıyla, bunu da etkili ve verimli bir yapılanmaya getirmek için mevcut belediyelerin, coğrafi yerleşimlerini dikkate alarak birleştirmek ve sayısını azaltmak, Belediyeler Yasa Tasarısının önceliği olmalıdır; değilse, dağ fare doğruracak…
Belediyelerin mali idari yapısındaki ihtiyaç özellikle denetimlerin etkin olarak yapılabilmesi ile ilgilidir. İç İşleri Bakanı, yeni yasa ile, mali denetim için belediyelerin üç ayda bir finansal mali tablolarını hazırlamalarını, iç muhasebe tutmalarını, faaliyet raporu sunmalarını ve strateji planlarını ortaya koymalarını düzenleyeceklerini söylüyor. Bunlar iyi güzel de, mevcut sayıyı azaltmadıkça, özellikle kırsal belediyelerin bunları yapabilecek iç birimleri ve insan kaynakları olamayacak… Şimdi iç muhasebe tutuyorlar, yeni yasa ‘İç muhasebe tutmayı’ düzenleyecekse, durum kendinden izahlı: Mevcut belediyelerin büyük çoğunluğunda iç muhasebe bile doğru-dürüst tutulmuyor demektir. Bu belediyelerin veya yönetenlerinin suçu değil, ölçek meselesidir… Küçük ölçekte olunca, ya bazı işleri yapabilecek yetkin insan kaynağı yok, ya da varsa, belediyenin onu ödeyecek mali kaynağı yetersiz… Faaliyet raporu, «yazdım, olduğu kadar, idare edin» bağlamında sunulabilir belki ama starteji planı hazırlamak mevcut belediyelerin genel insan kaynağı niteliğine bakıldığında kolay olmayacağa benziyor.
Yüzleşmek gerek, mevcut belediyelerin meclis üyelerinin genel niteliği arzu edilen ve ihtiyaç duyulan düzeyde değildir, özellikle kırsalda… Bu durum belediye başkanlarının işini kolaylaştırır, bildiği ve istediği gibi yönetebilir. Ama bu durum belediye başkanlarının işini zorlaştırıyor da; kendisine yapılacak fikri katkının niteliği ve niceliği yetersiz kalınca, herşeyi onun düşünmesi, tasarlaması ve uygulaması gerekiyor. Bunun nedeni de gene mevcut sayıdaki belediyelerin küçük ölçekli olmasıdır.
Devlet bütçesinden belediyelere katkı oranı yüzde 9,25 ama çok sayıda belediye batık ve sürdürülebilir değil… Bu rakkam yüzde 6 olduğu dönemlerde durum bu kadar vahim değildi. Demek ki belediyelerde sürdürülebilirlik sorunu sadece devlet katkısını artırmak ile olası değil, belediyelerin ‘iyi gelir yönetimi - akıllı gider yönetimi’ yapması ile ilgilidir. Bunun uygulanmasının koşulları, ceza ve ödülle birlikte yaratılmadıkça, devlet katkısı olsun, harçlar olsun, belediyelerin diğer ve yeni gelirleri olsun, ne kadar artırılırsa artırılsın, ‘Batık Belediye -Sürdürülemez yapı’ nitelemeleri son bulmayacak. Bunun için de birincil derecede sorumlu olan müştereken ve müteselsilen, belediye başkanı ve meclis üyeleridir.
İşte bu noktada, belediyelerin iç murakabe için dışardan murakkıp hizmeti almasını düzenlemek iki defa düşünülmelidir. Daha geçen gün Başbakan ile ikili tartışma programına çıkan Ersin Tatar, muhasebe-murakabe bürolarının özel sektör bilançolarını işverenin arzusu doğrultusunda hallettiğini söyledi… Ve belediye başkanlarının belediye yönetimindeki yetkileri düşünüldüğünde, dış murakabenin ona yetkileri yanında nasıl bir hareket kabiliyeti kazandıracağını da düşünmekte fayda var. Belediye başkanlarının iç murakabesi, görev ve yetkilerinde etkinleştirilmiş belediye meclisleri olmalıdır. Ve belediye meclis üyelerinin her karardan yasalar karşısında sorumlu olduğu da meclis toplantı odasının duvarlarına iri harflerle yazılmalıdır… Başkan da görsün, meclis üyeleri de bilsin…
Devlet katkı payının belde nüfusuna dayalı düz ve tek oran olması da aslında haksızlık içeriyor. Nüfusa dayanan bir asgari oran olsun ama ona ek olarak da beldede kilometrekareye düşen kişi sayısına dayanan bir ek oran da olsun. Yoğun yerleşim yerlerinde belediye hizmetleri daha verimli ve ekonomik olabiliyor; nüfus yoğunluğu düşük olan yerlerde hizmet maliyeti yüksektir. Bir de, topoğrafyası engebeli olan beldelerin belediyelerine ilave bir destek olmasında yarar vardır. Bu belediyelerde hizmet maliyeti daha da yüksek olur. Örneğin, bu beldelerde kanalizasyon yapmak maliyeti, çok sayıda ara pompalama istasyonları gerektireceği için daha yüksek olur. Yani, nerdeyse tepsi gibi düz alan olan Değirmenlik Belediyesi bölgesinde kanalizasyon yapmanın birim maliyeti, tepelik Lapta Belediyesi bölgesinde yapmaktan daha ucuz olacaktır. Dolayısıyla, devlet katkı payının dağılımında yeni ölçütlendirmelere ihtiyaç vardır.
Bazı belediyelerin kendi beldesinde bulunan oteller, limanlar, ambarlar, akaryakıt depolama gibi yapılardan ek gelirleri vardır. Bu gelirlerin de Belediyeler Birliği adına tahsil edilerek, tesislerin bulunduğu belediyelere daha fazla pay öngörülecek şekilde Birlik tarafınan tüm belediyelere paylaştırılması da hakkaniyet ölçüsünde doğru olacaktır. Ayrıca otellerden alınan belediye harcı da konaklayan turist başına sabit bir meblağ olmalıdır, dünya böyle yapıyor.
İç İşleri Bakanı, yeni yasa ile ‘İdari Vesayet’ anlamında merkezi hükümetin bazı noktalarda, özellikle mali ve idari denetim konularında yerel yönetimlere biraz dokunacağını ifade ediyor. Yerel yönetimlerin özerkliği ve yerinden yönetime geçiş talebi ile çelişen bir durum… Ama, 28 belediyeli Kuzey Kıbrıs’ta, belediye başkanlarının belediye meclislerini saf dışı bırakan tutumları karşısında, bu ‘Vesayet’ konusuna muhalefet etmek zorlaşıyor. Belediye meclis üyesinin talep ettiği mali ve teknik bilgileri vermeyen belediye başkanlarının yarattığı sonuçtur bu… İki yanlış bir doğru etmiyor ama Belediye Başkanları bu konuda çok hatalı ve maalesef ‘Vesayet’ girişimi mübah…
İç İşleri Bakanı’nın Belediyeler Yasa tasarısının uygulamaya girmesi için hedeflediği tarihi tutturması zor gibi görünüyor. Hele ki belediyelerin birleştirilerek toplam belediye sayısının da azaltılması odağı korunursa, çok zorlanacağa benziyor. Olsun da altı ay da geç olsun; gene de başarıdır. Ama belediyeler sayısı azaltılmazsa, geçecek yasa, belediyeleri taş devrinen cilalı taş devrine geçirecek, o kadar… Olması gereken, hiç olmazsa, Tunç Devri’ne geçebilmek.