Yeni bir hayat
Kaynaşmaktan, sarılmaktan, kucaklaşmaktan, temastan söz ederken birden ne hallere düştük!
Şimdilerde “yakın temastan kaçının” diyoruz…
“Sarılmayın, öpüşmeyin” diyoruz…
Hatta “aranıza 1.5-2 metre mesafe koyun” diyoruz…
“Tokalaşmayın, birbirinize değmeyin” de diyoruz…
Hatta “görüşmeyin, gitmeyin, gelmeyin” diye de telkinde bulunuyoruz…
***
Bir kahve içmek, sohbet etmek, dedikodunun keyfini çıkarmak için komşuluk keyif verirken şimdilerde o da yasak…
Gerçi gizli gizli, biraz da uzak temasla kahveler içilmiyor değil aslında…
Diğer kurallara özen göstererek dostlarla kahve keyfini devam ettirenler yok değil…
Buna tepki vermek, “ne yapıyorsunuz” diye sormak, sanki 2 aya yakın evlerinde kalmak zorunda olanlara karşı haksızlık gibi geliyor bana… Aslında şimdilerde yakın temastan kaçınarak, mesafe kuralına uyarak ‘iki lafın belini kırmak’ modeli, yakın zamanın da sohbet biçimi olacak…
***
Artık bir süre böyle yaşamaya şimdiden alışmak zorundayız… Maskelerimizi yanımızdan eksik etmeyeceğiz… Evden dışarı çıkarken maskelerimizi unutmayacağız… Eldiven tartışmalı bir konu; Kimi uzmanlar “eldiven takın” derken kimileri de eldivenin virüsü taşımakta uygun bir zemin olduğunu söylüyorlar… Ben de eldiven taraftarı değilim… Uzman değilim ama eldiven takan kişinin, emniyette olduğu yanılgısına düşüp herşeye, heryere eldivenli eliyle dokunmasından sonra yüzünde gezdirebileceği, yine ortak başka alanlara dokunabileceğinden dolayı başkalarını da tehlikeye atabileceği endişesini taşıyorum… Onun için de marketler dışında eldiven takmanın çok da güvenli olduğunu düşünmüyorum.
En iyisi gün içinde sık sık elleri sabunlu suyla yıkamak, su-sabun yoksa dezenfektanla, alkolle temizlemek…
***
En azından covid-19’a karşı aşı bulunana kadar maskeyi, sosyal mesafeyi, suyu-sabunu hayatımızın bir parçası gibi yaşamayı öğrenmeliyiz…
Anlaşılıyor ki bundan sonraki hayatımız eskisi gibi olamayacak… En azından şimdiden bilemeyeceğimiz bir süre için… Yakın zamanda belki ufak işyerleri, fazla temasın olmayacağı işyerleri, belki zorunlu devlet daireleri, belki inşaatlar yeniden işlemeye başlayabilir, sonra daha fazla insanın biraraya gelebileceği yerler ve herhalde en son da restoranlar, cafeler, sinemalar gibi yerler… Ama buralar da faaliyete başlarken maskemiz hep olacak… Cafelerde masalar daha uzak, sinemalarda koltuklar daha aralıklı… Yan yana bilet satılmayacak… Uçak seferleri başlayabilir bir süre sonra ama orada da uçakların ful gitmesi gibi bir durum yakın zamanda olmayacak gibi…
Yeni bir yaşam biçimi geliyor… Bazı filmlerde izlediğimiz, “nasıl bir hayat bu” diye burun kıvırdığımız ama şimdilerde gerçek olan ve “böyle yaşamalıyız” dediğimiz…
Bir zamanlar iklim değişikliğine de pek inanmıyorduk ama bu değişikliği iliklerimize kadar yaşadık. Şimdi de corona… Buna da alışacağız.
Bir Netflix dizisi…
Bir Netflix dizisi… Fauda. Bir İsrail dizisi ve tahmin edebileceğiniz gibi İsrail-Filistin ilişkilerini anlatıyor… İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar dersek daha doğru… Dizide aşk da var, karmaşık ilişkiler de… Zaten fauda aslında ‘kaos’ demekmiş… Hem toplumlar hem de bireyler arasında kaos… Bu diziyi İsrail Savunma Bakanlığı’nda çalışmış iki kişi deneyimlerine dayanarak yazmışlar… Tabii böyle olunca İsrail tarafından bir bakış gibi görülüyor dizi en başta ancak İsrail-Filistin sorununu iyi bilen, iki tarafın oralarda yaşayış biçimlerini, yerleşimlerini iyi kavrayan bir izleyici diziyi daha iyi anlayabilir çünkü örneğin yer yer bir taraftan diğer tarafa geçişlerde bizde olduğu gibi kimlik veya izin belgesi gösterilmesi gerektiği yer alırken yer yer de sanki içiçe yaşanıyormuş gibi bir izlenim de verebiliyor… Ben de açıkçası zaman zaman daha iyi anlayabilmek için geri sardırıyorum sahneleri… Netflix’in böyle bir olanağı var, o da güzel. Evet, bir İsrail dizisi… İzleyen o cepheden diziyi izleyebilir ancak daha dikkatli izleyebilen bir kişi diğer tarafa da yani Filistin tarafının yerine de kendini koyabilir ve o cepheden de dizideki olayları yorumlayabilir… Belki yorucu olabilir böyle bir izleyiş modeli ama benim son zamanlarda izlediğim en iyi dizilerden biri… İsrail ile Filistin özellikle Hamas arasındaki ilişkiler ele alınırken 2. sezonda bir de IŞİD giriyor devreye… İsrail’e karşı etkisini beğenmediği Hamas’ın yerine Filistin’de komutayı ele almak için Hamas içine sızmaya çalışan IŞİD’in faaliyetlerini de izliyoruz bu sezonda… Yani Yahudi-Arap ilişkileri ve çatışmaları bir yandan, bir yandan da Arapların içine girmeye çalışan, Hamas’ın yerini alıp kendi yöntemleriyle ‘Allah yolunda’, herşeyi Allah’a havale edip, onun adına savaştığını anlatmaya ve taraftar toplamaya çalışan bir IŞİD… Başta da dediğim gibi, İsrailliler yazdığı için onların gözünden değil de önyargıyı da bırakarak biraz da diğer taraftan yani Filistin tarafından izlemeye ve olayları yorumlamaya çalışırsanız bu corona günlerinde izlenebilecek en güzel dizilerden biri…