Yeni Dönemeç, Yeni Süreç: Gevşek Federasyon…
Akıncı – Anastasiadis buluşması dün gerçekleşti… Bu bir müzakere görüşmesi değildi; bu yeni bir müzakere sürecini peydahlayan bir buluşma olarak geçecek kayıtlara…
İki lider de sıkışmış durumda… Guterres raporu açıkça yazmasa da BM’nin gizli eleştiri okları Anastasiadis’e idi… Türkiye tarafı açıkça söylemese de Kuzey Kıbrıs’ı iç etme vizyonuna engel gördüğü Akıncı’ya fırlattığı oklar meydanda… Görüşme sürecini bir şekilde başlatmak gerek… Dolayısıyla, Türkiye ile flörtleşmeye başlayan Anastasiadis’i masaya kendi karşısına oturtmak Akıncı’nın ödevi; Türkiye ile restleşme aşamasına gelmiş olsa da Rum tarafı ile mutabakata sadece seçilmiş bir Kıbrıslı Türk lider imza atabileceğine göre, Akıncı’yı masaya oturtmak da Anastasiadis’in görevi… Guterres’in misyon verdiği yardımcısı Bayan Lute da yeniden adaya geliyor, temaslarda bulunacak; masaya gitmek için ‘fırsat kapısı’ da açılmış olacak, liderler de zevahiri kurtaracak…
Liderler dünkü buluşmada neyi konu etti?! Açılacak iki kapının tarihini belirlemek üvertürdü, esas oyun ise Guterres Raporu ışığı ile Guterres Çerçevesi’ni görmek ve görüşme sürecini bu bağlamlarda başlatabilmek… Crans-Montana’da bırakılan yerden mi devam edilecek gibi tartışmalar bu aşamada fantezi kalıyor; dünkü buluşmada liderler fantezileri değil gerçek ihtiyaçları ve onları yerine getirmeyi konuşmuş olmalılar… Yani, çözmek iradesi ile masada olmak, yakayı ne BM’ye, ne de Türkiye’ye kaptırmadan süreci yönetmek ve sürdürmek ve sonuca bağlamak… Yani, Bn. Lute geri dönerken çantasında olumlu notlar olsun… Yani, Guterres’in raporunda yakındığı güven artırıcı önlemler üzerinde çalışmak üzere on yıl önce oluşturulan teknik komiteler çalışmaya başlasın… Yani, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon konusunda tehlikeli gerginlikler yaşanmasın…
Dünkü buluşmada Akıncı, Anastasiadis’in yaratıcı fikirler olarak ortaya attığı ‘Gevşek Federasyon’ tezini sorgulamış da olmalı… Kıbrıs Türk tarafı bu tezi hiç reddetmedi. Aslında, “Gerçek federasyon budur” denilecek bir federasyon da yoktur; her coğrafyanın kendine özge koşullarını ve ihtiyaçlarını karşılayan değişik federasyon yapılanma tarzları vardır. Federasyon, üniter devlet ile konfederal devlet yapıları arasında kalmış çok çeşitleri ve kurguları olan bir yapıdır. İsviçre’de başka, Almanya’da başkadır; ABD de bir federal yapıdır, Belçika da…
Kıbrıs Türk tarafının odağında, kurulacak yeni yapıda koşulsuz siyasi eşitliğe ve etkin katılıma sahip olabilmek vardır. Bunu gerçekleştirmek için kurucu federe devletlere ve merkez federal yapıya devredilecek yetkiler federasyonu, üniter devlet ile konfederal devlet nitelikleri arasındaki geniş bölgeye sokar. Kıbrıs Türk tarafının tezi, zayıf merkez federal yapı, güçlü kurucu federe devletler olmuştur; Rum tarafı da tam tersi… Kıbrıs sorununun görüşülen altı bölümünden biri olan Güç Paylaşımı bölümünde tarafların pazarlığı ara bölgede yakınlaşmaya yönelikti… Şimdi öyle anlaşılıyor ki, Anastasiadis ‘zayıf merkez federal yapı - güçlü kurucu federe devletler’ tezini daha kolay ulaşılabilir, uygulanabilir ve daha sorunsuz sürdürülebilir olarak görüyor ve benimsiyor. Ayrıca, bu öneri ile üniter devlete yakın güçlü federal yapıdan, konfederal devlete yakın gevşek federasyona kayan Anastasiadis, güvenlik ve garantiler konusunda Türkiye’yi tavlamayı amaçlıyor da olabilir. Akıncı, dünkü buluşmada bu konularda tatminkar bir açıklama elde etmişse, Anastasiadis’in bu önerisi Kıbrıslı Türkler için önemli bir değişiklik olmayacaktır; Kıbrıs Rum tarafı ise zaten çalkalandı, çalkalanmaya devam edecektir.
Dolayısıyla, Kıbrıs sorunu yeni bir görüşme sürecinin öncesindedir ve yeni bir dönemeçle bu sürece girilecektir. Süreç için çok ciddi bir ön hazırlık yapılsın gibi gerekçeler aslında sürecin başarısı için önemlidir ama ‘ciddi ön hazırlık’ gerekçesi, Türkiye’de Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlere kadar olan dönemi kazasız – belasız geçirmek içindir… Yoksa, elli yıldır görüşülen Kıbrıs sorununda ‘ciddi ön hazırlık’ için yapılacak iş de kalmamıştır… Mart 2019’dan sonra dönemecin virajı aşılacak ve sonuca doğru gidilecek… İyimser bir beklenti gibi oldu ama Guterres Raporu’nun satır araları okunursa, kötümser mesajlar verdiği görülebilir ve uluslararası toplumun Kıbrıslı halklara yenik düşmeyeceğine dair bir kararlılığa ulaştığı da anlaşılabilir.
Liderlerin dünkü buluşması Kıbrıs sorununda ciddi sonuçlar için bir adımdı, Bn. Lute de çalışmalarını tamamladıktan sonra, somut gelişmeler ardı sıra gelişecektir. Peki ya Türkiye ve yedeğindeki Özersay ne yapacak?! Türkiye 2004’de yaptığını yapacak, Kıbrıslı Türklerin iradesine rağmen kendi tezini sürdürmeyi denemeyecek; Özersay da Denktaş gibi olacak…