Yeni geçişler için ‘isyan’
"Mağusa'da araçlarla geçiş için iki hatta üç yer var, Omorfo'da yine üç" dedi Lefkoşa'daki görevli…
Oysa Lefkoşa, araçlı geçişler açısından tek geçide mahkum.
Yorgundu görevli…
Belki yüzlerce kez işlem yapmıştı ve sıradaki araç kuyruğu halen metrelerce uzuyordu.
“Hafta sonları artık hep böyle” diye söylendi, “Lütfen yazınız…”
Hem de en yoğun geçişlerin olduğu bölünmüş başkentte, araçlarla geçiş için tek nokta sürdürülebilir değil.
Kıbrıs'ın geleceğine dair barış inşası sürecinde Lefkoşa’ya yeni geçişler kazandırmak şarttır.
* * *
Sanırım o özel günde, Derinya’ya gittiğim zaman yazmıştım.
Sınır kapısı değil bunlar, barikat!
Dikenli, köhne, hüzünlü...
Yüzyılın ayıbı yerler.
“Sınır kapısı” diyorlar, değil.
İki ayrı ülke yok burada!
Tek ülke var.
Dünya bir tek ülke biliyor.
Bir de “miş gibi” cumhuriyet var.
Tek ülke var ancak bölünmüş.
* * *
“Yarım bir ülkeye yeni geçitler açıyor, yürüyor, gülümsüyor, kederleniyor, geri dönüyoruz. Çok mu sevinmeliyiz yoksa mevcut koşulları meşrulaştırarak, bölünmüşlüğün temeline beton döktüğümüz için düşünmeli miyiz, emin değilim” demiştim.
Yine de değilim…
Ama biliyorum ki, çok daha fazla iletişime, temasa, birlikte zamana, birbirimizi tanımaya ihtiyacımız var.
Bunun için yeni geçiş noktaları şart.
* * *
“Yarım kalmış ne varsa, geleceğe bırakmadan, dikmeliyiz sökükleri” demiştim, Derinya açıldığında…
O uzun araç kuyruklarına bakıyorum, barikatta eziyet yaşayan insanlara…
Ve diyorum ki…
Derinya için Mağusalılar emek verdi, ses verdi, baskı unsuru oldu, eylem yaptı, örgütlendi, direndi…
Öyle “armut piş ağzıma düş” değil her zaman…
Lefkoşa’da Arabahmet ve Baf kapısını da geçişlere açmalıyız.
Hem ekonomi gelişir, hem hayat…
İstemeliyiz!
Çok daha fazla istemeliyiz.
İsyan etmeliyiz, sonuç almak için...